H.Kutay Durmuş
Fransa’daki karikatür dergisine yapılan saldırı..
Uluslararası camiada saldırganların Türkiye bağlantılarına vurgu yapılması..
Şimdi gelelim bu hafta yaşananlara.. Çok yorum yapmadan olayları sıraya koymaya çalışacağım.
Erdoğan, Güney Amerika gezisindeyken ABD’de 3 genç öldürülüyor (basında yer aldığı vurguyla söyleyecek olursak: 3 Müslüman genç).
Sonrasında Erdoğan "nerdesin başkaaan" diye Obama’ya sesleniyor. KÜBA ziyareti esnasında cami bahsini bir hatırlatıyor. Meksika ziyaretini beklenenden erken bitiriyor. Doğrudan Türkiye’ye gelmesi gerekirken planda olmadığı halde ABD’nin Houston şehrine iniyor ve öncesinde Washington’dan çağırttığı belli olan Türk Büyükelçi ile 3 saat görüşüyor. TSİ 12:00’de tekrar yola koyuluyor ancak bu sefer de yine ilginç şekilde uçak Washington üzerinden bir yay çizerek Türkiye’ye doğru yöneliyor.
Obama 3 gencin öldürülmesiyle alakalı açıklamasını yapıyor. ABD’de din ve inanç üzerinden ayrımcılık olmadığı vurgusunu yaparken öldürülen gençlerden bir tanesinin sosyal medyada yaptığı benzeri bir paylaşımı referans gösteriyor.
Erdoğan, Houston’dan ayrıldıktan 3 saat sonra da yine aynı şehirde, Houston‘da "KUBA Camii ve İslam Merkezi" kundaklanıyor ve bina yakılıyor. Saldırı caminin en kalabalık olacağı Cuma gününde yapılıyor fakat Cuma namazından yaklaşık 5 saat önce yapılıyor. Olayda can kaybı veya yaralanma yaşanmıyor. Erdoğan bu olaydan sonra, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki daimi üyelerini kastederek “Dünya 5’ten büyüktür” vurgusu yapmaya devam ediyor.
Gelelim yorum kısmına…
Bu elim vakaların her biri, içinde kırıntı dahi kalmış her insanın vicdanını yaralayan, vahşice işlenmiş insanlık suçlarıdır. Hadiseler alt alta sıraladığında ise, ortaya çıkan manzara başka bir ürpertiye sebep oluyor. Tüm bunların birbirinden bağımsız, münferit eylemler olduğuna inanmak en naif ifadeyle saflık olur. Sahnede birkaç aktör olduğu ve fonda akan senaryoların farklı kalemlerden çıktığı izlenimi oluşuyor. Uluslararası algı oluşturma çabaları çok daha büyük riskleri de beraberinde getiriyor. Egemen güçlere göz dağı verme amaçlı, onlara kendi silahından tattırma girişimleri, arkasında sağlam bir uluslararası irade gerektirir. Geçenlerde B.Arınç’ın da ifade ettiği üzere %50’nin oy verdiği, %50’nin ise nefret ettiği bir iktidar varken; yani Tayyip Erdoğan henüz Türkiye kamuoyunda bu iradeyi oluşturamamışken, global aktör olma girişimleri abesle iştigal etmekten başka bir şey değildir.
Sorun olmadığı komşusu kalmayan, ilişkilerin iyi olduğunu iddia ettiği birkaç Ortadoğu ülkesinden dahi zaman zaman büyükelçileri kovalanan Yeni?! Türkiye’nin, İslam ülkelerinin hamiliği adaylığı ya da Osmanlı’nın dirilişi savsataları en iyi ihtimalle Türkiye’nin gelecek 30 yılına zarar verir. Erdoğan’ın “bu seçimler çok önemli” demesinin sebebi, AKP’nin oy kaybını asgaride tutma gayretinden ileri geliyor. Kendi halkını inandıramamış, umutlarını ve yaşama sevincini köreltmiş bir kimsenin, ne diğer müslümanlara ne de Ortadoğu’nun mazlum halklarına umut ışığı olma ihtimali yoktur.
Türkiye’de yaptığı gibi dünyada da bir kutuplaşma yaratma emeli, başta Türkiye olmak üzere bölgeyi ve tüm dünyayı bir felakete sürükleyeceği açıkça görülmektedir. Şüphesiz ki tarih, tüm bu adımları ve neticelerini kaydetmeye devam edecektir.
Saygılarımla,