J.J. Rousseau 1761-1762 yıllarında yayınlanan Sosyal Sözleşme adlı eserinin ilk cümlesi olan ‘İnsan hür olarak doğar ve fakat zincirler içinde, zincirlenmiş olarak yaşar’ cümlesinden hareketle; insanlar doğduklarında sahip oldukları hak ve hürriyetleri, kendileri dışındaki sınırlandırmalar veya yok sayılması ile kaybettiklerini ifade etmektedir. Bu cümleyi, hiçbir sosyal ilişkiden kaynaklanmayan hak ve özgürlükler olarak algılanmalıdır.
Günümüze gelene kadar insanlık tarihi, iktidarı elinde tutan egemen güçlere karşı, hak ve hürriyetlerini kabul ettirmek ve bir lütuf olmaktan çıkarıp, temel hukuk sisteminin bir parçası haline getirmeye çalışmıştır. Haklar insan olmakla kazanılırken, hürriyetler sahip olunan haklardan kaynaklanır. Fakat, bu hakları insanlara veren toplum ve toplumun hukukudur.
İnsan hür doğar ve haklarına sahip özgür yaşamak ister. Bazı yazarlara göre, önlenemez, bastırılamaz bir özgürlük ihtiyacıdır. Aynı zamanda insan, bir iktidarın sağladığı güvence altında yaşama ihtiyacı da vardır. Hatta, hak ve özgürlüklerini teminat altına alan bir otoriteye ihtiyaç duyulması da doğal bir süreçtir. Zorunlu ve vazgeçilmez ilişkiler içinde olan kişilerin özgürlüklerini koruyabilmek ve sürdürebilmek için iktidar şarttır.
İktidar ve özgürlükler arasında dengeli ilişki ‘hukuka bağlı devlet’ ilkesi ile sağlanmaktadır. Tüm hukukçuların ortak fikri; idare ve hükümetin bütünü ile hukuk kurallarına bağlı olmasıdır. Her yetki sahibinin faaliyet ve tasarruflarını objektif kurallara bağlı olması şartı, siyasi sistem tarafından organize edilecek, bağımsız yargı sisteminin denetimi ile sağlanacaktır. İnsan haklarının güvencesi olan hukuk devleti veya hukuka bağlı devlet, ancak bu şekilde tesis edilebilir. İktidarın keyfi tasarruflarını engelleyen ve denetleyebilen sistemin varlığı kişilerin haklarını güvence altına alınmasını sağlayabilir. Tabi ki öncelikle insan hakları ve özgürlüklerini tespit eden hukuk araçlarının hak ve özgürlüklerde hürriyetçi olması gerekir.
Temel olan kişilere tanınan hak ve özgürlüklerin varlığıdır. Fakat hukuka bağlı bir sistem olmadıkça bu hak ve özgürlükler sadece kağıt üstünde varlığını sürdüren ve kişilerin fantezisi olan unsurlar haline gelir. Hukuka bağlı olmayan veya hukuk devleti olmayan devlette gerçek demokrasiden de bahsedilemez. Demokrasinin bütün unsurları ile var olabilmesi, sistem içindeki mevcut insan hak ve özgürlüklerinin gelişebilmesi için şarttır.
Özetle; insan haklarının, içeriğini ve hangi hallerde sınırlandırılabileceğini gösteren hukuk metinleri temel unsurdur. Bu hakların birbirine zarar vermeden, birbirlerini tamamlayıcı nitelikte hukuki düzenlemelere ihtiyaç vardır. Bütün bunların ihlaline ilişkin iktidarı kullananlara ve diğer unsurlara karşı bağımsız yargı denetimine ilişkin sistem zorunluluktur. Ferdi ihlallerin de suç kabul edilmesi hukuki metinlerde yer almalıdır. Bunları sağlayan, gücünü halktan alan, milli egemenlik kavramını sözde değil, bütün unsurları ile gerçekleştirmiş bir demokrasi rejiminin, ülke siyasetini belirlemesine ihtiyaç vardır.
Saygılarımla