Yusuf Dülger
Yusuf Dülger

Ehliyetsizler

Ehliyetsizler

Türkiye sükse yapan, palavra atan, hak yiyen, gerçekleri gizleyen, işini beceremeyen kişiler tarafından yönetiliyor, Türkiye’de ehliyetsizlik var.

Aklın kullanılmadığı, iradenin olmadığı, insanların ilahlaştırıldığı bir yerde ehliyet olmaz. Ehliyetsizliği ehliyete dönüştürmek için akıl, irade ve onur sahibi bir toplum olmak gerekir.

Basit örnekler üzerinden gidelim. Türk Hava Kurumu’nun (THK) eski başkanı, “Ben 2003’te görevimi devrettiğimde 19 yangın uçağımız vardı, hepsi faaldi” diyor. Yeni çıkan yangınlar sonucunda Cumhurbaşkanı (CB), “Uçak filan yok” dedi. THK’nun kayyumu, “Uçak varmış ama bozuk, tamir parası yok” açıklamasını yaptı. Orman Bakanı, “Uçaklar motorsuz. Motorların yerine kuşlar yuva yapmış” diyor. Şu Türkiye’ye bakın; isteyen gülsün, isteyen ağlasın.

Daha dün, çıkan orman yangınlarını söndürmek için Türkiye İsrail’e yangın uçakları gönderdi (AA’nın tiviti, eski Orman Bakanı’nın ikrarı). İsrail’deki yangınlara uçak var, Türkiye’dekileri yok. Yakın bir sigara.

CB’nımızın bir uçak filosu (13 adet) varmış. 8-10 bakanımız Kıbrıs’a 8 ayrı uçakla çıkartma yapmış. Yangın zedeler can ve mallarını korumak için yangına testi ile su taşımışlar. İddialara göre, CB’nımız yangın yerlerini ziyaret ederken, “Belki yukarıdan bir suikast yapılır” diye keşif ve yangın söndürme helikopterlerinin uçuşları durdurulmuş. Emin olun süperiz. Oturalım, bu harikalıkları bir keyif kahvesiyle taçlandıralım.

Şu “terörist muhalefet” var ya, bunlar Türkiye’yi küçük düşünmek için dünya ülkelerinden uçak yardımı istemiş. Ulan “Osmanlı’nın torunlarına”, “Dünya devleti Türkiye”ye bu ihanet yapılır mı? Böylelerini yakalayalım, adalete teslim edelim. Yanan ormanların yerini dikenli ve elektrikli tellerle çevirelim. Hepsini oraya tıkalım. Gebersin bu nankörler. Merak etmeyin, ihbar ve emeğinizin karşılığı Yeni Osmanlılar tarafından ödenir, bahşişlerini alırlar.

Yangınlar için Türkiye’ye Ukrayna, Rusya, … gibi ülkelerden uçaklar geldi. “Hani dünya devleti idik, rezil olduk” filan demeyin. Bozgunculuk yapmayın. Bir cihan seferine çıkarsak, dünyanın tüm uçaklarını “ganimet” olarak alır getiririz. Zaten Diyanet iki haftadır hutbelerde “dua” seansları düzenliyor. Cübbeli Ahmet’in “Tekbir!” formülü yangınları söndürecek. Göreceksiniz, o dualar kabul olacak, her şey yoluna girecek. O bayram günleri için TOY hazırlıkları yapalım.

Hurdaya çıkan yangın uçakları için 80-90 milyon dolar lazımmış. Bazıları diyor  ki: “Somali’ye 30 milyon dolar bağış yapacağımıza, CB’nımıza ek saraylar yapacağımıza, Saray için yeni zırhlı araçlar alacağımıza uçaklarımızı tamir ettirsek olmaz mıydı” Olmaz ulan olmaz. İtibardan tasarruf yapılmaz. Siz devleti bilmezsiniz, oğlum! Verelim oylarımızı, haddimizi aşmayalım.

Yangını konuşurken, Orman Bakanı Pakdemirli ile ilgili bir olay anlatıldı. Ankara’da bir “Balıkçılık Festivali” düzenlenmiş. Pakdemirli festivalin açılıışnda CB Recep Erdoğan için, “Türkiye’nin en iyi balıkçı” demiş. Bakın, CB kadrolarını seçerken 80 milyonun içinden en dahilerini seçmiş. Ustalık dönemi böyle olur. “Balıkla Kalkınma” diye bir plan uygulasak nasıl olur?

Ben ufakken, biraderimle öküzlerimize bakar, güderdik. Öküzlerimizi doyururken çok asil ve onurlu davrandıklarını görürdüm. Hele bir “Boz Öküz”ümüz vardı ki, azıcık bir samanla aldatılmayı, bir tutam otla boyunduruğa girmeyi hiç sevmez, kendine yediremezdi. Asil hayvandı, ot ve samanları önüne usulünce koymadan kıpırdamaz, kendini küçültmezdi. CB’nın havadan fırlattığı çay paketlerine çılgın gibi saldıran “kimi insanları” gördükçe o Boz Öküzü hatırlarım. “Eskiden hayvanlarımız bile asilmiş. İnsanlar nasıl olur da 100 gram çaya can atarlar diyorum. Sel ve yangınlarla her şeylerini kaybetmiş olmalarına rağmen; “Ben öküzleşmem, ben tavuklaşmam” diyen çok insan var. Böyleleri var oldukça, umutsuzluk yok!

Ben çocukken bizim köyde “Berduş Recep” denen bir bekçi vardı. Bağ ve bahçelerimizi kurda-kuşe yedirtmezdi. Biz oğlaklarımızı güderken acıktığımızı anlarsa üzüm, elma gibi yiyecekleri temin eder gelir, onları bir meşe ağacının gölgesine kor, bizi oturtur, kibarca karnımızı doyururdu. Elma ve armutları köpeğe atar gibi fırlatmaz, bizi dağda bile eğitirdi. Allah rahmet eylesin, “Berduş Recep” ne iyi adammış. “Berduş Recep” denen o kişi bugünküler gibi olsaydı, onu köylü kovardı. Çünkü o günkü insanlarımız oturaklı insanlardı.

Şu günlerde Karadeniz ve Akdeniz’deki “Çay Fırlatma” olayları konuşulurken, mahallemdeki 7., 8. sınıf öğrencilerini parka çağırdım. Gelin, şu çay fırlatma konusu ile ilgili bir müsamere yapalım. Yarınız çay fırlatıcılığını savunsun, yarınız karşı çıksın, dedim. Fırlatıcı grup tezlerini sıralamaya başladı:

 “Bu olay insanlığa yakışmaz, insan onurunu incitir. Uygar dünyada böyle bir şey yok. Bedavadan yaşama hürleri köle ve dilenci yapar. Bu bizim dinimize de aykırıdır. Allah yardımları gizli yapmamızı ister. Peygamber sağ elinizin verdiğini sol eliniz görmesin diyor. Peygamber bir isteyiciye; Çalış. Odun sat. Kimseye yük olma demiş. Osmanlılar döneminde sadaka taşları varmış. Varlıklılar yoksullar karnını doyursun diye gece, kimse görmeden para kor, ihtiyaç sahipleri de oradan kendine yetecek kadar para alır gidermiş. Aleni fırlatmacılık çok çirkin. Çağdaş alışkanlıklar kazanacağımıza geri gidiyoruz…”

Gibi tezlerini sıraladı. Bu arada baktım, çay fırlatmacılığını savunacak olan öğrenciler “sus, pus” oldular, yüz hatları ve renkleri değişmeye başladı. Bir anda, “Biz çekiliyoruz” dediler. Niye diye sordum. “Onursuzluk savunulamaz” dediler. Çekildiler. Bu çocuklar çok hoşuma gitti; “Aferin size gençler. Doğru düşündünüz. Hep böyle olun…” dedim

CB Erdoğan’ın eline çay paketleri tutuşturup fırlattıran “Koca, koca” insanlarda bu kadar bir basiret yok mu? Siz nerden türediniz?

Şu soru cümlesiyle yazımızı bitirelim:

Türkiye ehil kişiler tarafından yönetiliyor mu?

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!