Hep fantezi hayatında yaşayacak değiliz ya. Bugün de gerçek Dünya’ya dönmek zorunda kaldık bile… Ağustos Ayının, egzotik güzellikleri yanında, tatil dostluklarının ve de ilişkilerin sihirli havasından soyutlanıp, yeryüzüne çıkmak, Alice Harikalar Diyarı’ndan tekrar dünyaya dönmek gibi… İyi mi kötümü bilemiyorum. Gerçeklerle karşılaşmak ve onlarla baş başa kalmak çok nadiren memnuniyet yaratır… Bu yüzden peşin peşin özür diliyorum. Hepinize Merhabalar…
Geçen gün, çiçeği burnunda yeni şeyhimizle alakalı çok komik paylaşımlar aldım… Renk skalasının her birini deneyen bu kardeşimiz bu aralar yeşil ve tonlarına merak saldı… Merakın başa açacağı belalar halkımız tarafından tescillenmiştir. Bu yüzden kendilerini sürekli teyakkuza davet ediyorum… Bu kadar paylaşım olur da bizim gibi eli kalem tutan birilerine ilham gelmez mi… Mutlaka gelir. Edepli birini hepinizle paylaşabilirim… Cum. İttifakı şu an itibarıyla 3 tane şeyh sahibi oldu… Birincisi, bir yerde baş şeyhte sayılanı. Ben ona Şeyh-i Âzam diyorum… Ca-Ce denilenine , Şeyh-i Vasat diğerine yani mikroskobik olanına da Şeyh-i Minnacık adını verdim. İnşallah hoşunuza gitmiştir… Bu ifadeleri yeterli görmeyenler imam – pir – gavs – kutup gibi kelimeleri şeyh yerine ikame edebilirler…
Son zamanlarda, herhalde seçim vaktinin giderek yaklaşmasından kaynaklı, bazı çabaları ve aynı odaklardan üretilmiş yaklaşımları müşahede ediyorum. Sadece etmiyor çok da üzülüyorum… Sevgili dostlarım, her zaman söylüyorum. Din kul ile Yaradan arasında vicdan kaynaklı bir inanış ve iletişim sistemidir… Burada olay birinci tekil şahıslar üzerinden cereyan eder. Misal gerekirse, namazı ancak kendi adınıza kılabilirsiniz. Başkası adına oruç tutamazsınız. Milli bünyemiz de durum farklıdır. Mesela spor yapıyorsanız ve de şampiyon olmuşsanız milletiniz adınadır… Kürsüye çıktığınız da en sevdiğiniz parça değil, İstiklâl Marşı çalar… Lafı uzatmayayım sadece şahısları ilgilendiren bir konuyu nasıl beşerî hale getirebilirsiniz? Üzerine titrediğimiz bir olguyu nasıl olur da siyasetin çirkefi içine atabilirsiniz… Onu tartışılır ve eleştirilir hale getirebilirsiniz… Aklım , havsalam inanın ki almıyor. Bunu ancak, güzel dinimize zarar vermek ve onu istismar etmek isteyen kimseler yapabilir… Bu davranış, kısa vade de size siyasi rant sağlayabilir ama biz devleti, reklâm arası vermeyen, uzun metrajlı bir film gibi görüyoruz… Bu film tarih içinde tekrarlana tekrarlana , dizi halini almıştır. Her biri de Cumhurbaşkanlığı forsuna yıldız olarak yansımıştır. Bir kişinin milliyetini, şeceresine bakarak öğrenebilirsiniz ama dinini test etme imkanınız yoktur. Kimsenin kalbini bilemez ve çözemezsiniz. Allah hariç. O bizim ne düşündüğümüzü bile bilir… Bu yüzden birileri size İslam yanlısı görünse , samimiyetini bilemezsiniz… Ama kişinin milliyetini şeceresine bakarak öğrenebilirsiniz. Arap mı, Gürcü mü, Rum mu bulabilirsiniz… Ne faydası olur, bu tespitle manevi yaklaşımlarının tutarlı olup olmadığını tahmin edebilirsiniz… Gene seçim rüzgârlarının hissedildiği dönemlerde ilginç söylemler her türlü dini ve cemaat sistemlerinden yükselmeye başladı. Hepsinin aynı olması, tek kaynaktan üretildiklerinin belgesi gibi… Bizlere yani dini ruhen yaşayan beşeriyet içindeki faaliyetlerine devam eden kimselere aynı söylemler şu: “Mühim olan İslâm’dır… Biz Bizanslı bile olabiliriz”… Bu konuya şimdilik sadece değinmek ve kısa cevap vermek istiyorum… İleri de çokça gündeme gelecektir biline… Bu masum gibi görünen şeyin altında yatan gizli düşünce, “icabında Arap’ta, Gürcü’de, Arnavut’ta vs. bize lider olabilir yeter ki İslam olsun”… Peki onun hakikaten İslam olup olmadığını nerden anlayacaksın? Beyanına göre, hareketlerine göre… Bunlarda farklı davranmak çok kolaydır… Bir zamanlar Doğu Anadoluda 40 yıllık Rus ajanı hoca tespit edilmişti… Bir ilahiyatçıdan daha donanımlı olarak yetiştirilip yurdumuza gönderilen bu adama Müslüman diyebilir miyiz? Tabii ki diyemeyiz… Maalesef yurdumuzda bunlardan çok var… Yani sözün özeti , Global sistemler nabza göre şerbet üretti. Üretimlerini de üstünüze musallat etti. Siz de onları kendi değerlerinizden kabul edip itibar ettiniz… Anadolu’da bir söz vardır. Sarımsağı evlendirmişler , kırk gün kokusu çıkmamış derler… Bunların kokusu çoktan çıktı da burnunuzu tıkayarak işin içinden çıkmaya uğraşıyorsunuz. Bakara makara deyip dalga geçenlerin, kafa bulanların ne olduklarını gördünüz… Hala “Ama bunlar Müslüman” diyebiliyorsan, sana yapılanlar az bile ama bize de zararları dokunuyor, sıkıntı burada…
Tabi ki doğruyu anlamak için Allah’ın verdiği beyni kullanacağız… Ben bu minval üzere şöyle yapıyorum… Malum şahıslara “Kuran’ı ,size okuyup anlayasınız diye indirdim… Sizleri kavim kavim yarattım” Ayetleriyle karşılıyorum ve nasıl kıvırttıklarına da içimden katıla katıla gülüyorum… Başka çok basit bir yol daha var… Kürtçe Kuran’ın bile oy uğruna, meydanlarda elde sallandığı devirde kim ola ki sana “Kuran’ı Türkçe okursan dinden çıkarsın” derse bil ki yeni dinin temsilcisidir… Onların hiç bir lafına itibar etme… Namaz ve Oruçtaki niyet ne içindir, mutlaka bilirsin… Cenab-ı Allah , ne yaparsak yapalım, bilerek yapalım diye niyet şartını koymuştur… Niyet edilmeyen ibadeti de yok sayıyor… Peki… İnsanlar bir kelimesini bile anlamadan (Çoğu) Kuran’ı ezberliyor, bu şartlarda makbul bir iş yapılmış sayılır mı? Rusça bilmeyen bir adama “Gulak Takım Adaları” kitabını , Rusça ezberletseniz, eser hakkında size ne diyebilir? İste , dindar ile dinci (sahtekâr) ayracı burada… Türkçeden, İstavroz görmüş vampir gibi korkuyorsa, mutlaka sırtına göz dikmiş sahtekâr bir din taciridir… En kısa zamanda bir tane al. Diyanet İsleri Başkanlığının çıkardığı “Türkçe Kuran” var… Ne dediğini öğren ki sana “Kuran böyle emrediyor” diyen sahtekârlara “Yalancı” diyebilesin…
Yüreklerimizin yanmayacağı güzel bir Ağustos günü tekrar buluşmak dileğiyle, Allah’a emanet olun. Hoşça kalınız…