GÄ°RÄ°Å
Bir ülkedeki etnik ve dini çeÅitlilik, o ülkedeki kültürel, toplumsal ve tarihsel birikimin zenginliÄini gösterdiÄi gibi çatıÅma potansiyelini artırıp siyasi istikrarsızlıÄa da neden olabilmektedir. Sosyoloji literatüründe yer alan âetnikâ, âetnik yapıâ, âetnik grupâ gibi kesin ve ortak tanımlamaları yapılamayan kavramlar, doÄduÄu ve yaÅadıÄı sosyal çevre içinde ele alınmalıdır. Genel bir tanımlamayla etnik grup, seçilebilir, ayırt edilebilir, dil, din, örf ve adetler, müesseseler arasındaki farka göre yaÅayan insanlar olarak tarif edilebilir.(1) Bununla birlikte, bazı toplumlarda biyolojik kökenler, bazılarında tarihsel aidiyet duygusu, bazılarında da din ve mezhepsel yapı, etnik kimliÄin tanımlanmasında ön plana çıkabilmektedir. OrtadoÄuâda uluslaÅma süreci, Avrupaâdaki örneklerinden farklı bir Åekilde geliÅmiÅ ve dinin toplumsal yapı ve etnik kimlik üzerinde belirleyiciliÄi yoÄun olmuÅtur. ÃalıÅmamızda bu durum da dikkate alınarak Suriyeânin etnik ve dini çeÅitliliÄi üzerinde durulacaktır.
A. TARÄ°HSEL ARKAPLAN
âBereketli Hilalâ denen coÄrafya, tarih boyunca büyük uygarlıklara ev sahipliÄi yapmıŠve insanlıÄın geliÅiminde önemli roller oynamıÅtır. Tarihin en önemli imparatorluklarını kurmuÅ olan Mısırlılar, Babiller, Persler, Romalılar ve Bizanslılar, M.S. 7.yy.âa kadar bu bölgeye hakim olurken M.S.636âda Åam (DımaÅk) merkezli bölge, Hz. Ãmer tarafından Ä°slam Ä°mparatorluÄuânun sınırlarına katılmıŠve Ä°slamlaÅmıÅtır. 11.yy.âdan sonra 400 yıldan fazla bir süre, sırasıyla Selçuklu, MoÄol, Memlük ve Haçlı orduları, Suriye topraklarında bulunmuÅ ve bölgenin siyasi ve toplumsal yapısını ÅekillendirmiÅtir. 1516 yılında Suriyeâyi ele geçiren Osmanlı Ä°mparatorluÄu ise, Birinci Dünya SavaÅıânın sonuna kadar Lübnan, Filistin ve Ãrdün topraklarını da içeren BiladuÅ-Åam Eyaleti olarak bölgeyi yönetti.
Fransa, Suriyeâde âböl ve yönetâ anlayıÅına dayanan bir politika izledi. Amacı, manda yönetimine karÅı bir özgürlük savaÅı baÅlatabilecek Arap Milliyetçisi siyasi oluÅumları ve merkezi otoriteyi tehdit edebilecek bir etnik veya dini unsurun (özellikle çoÄunluk olan Sünniler) tek baÅına güçlenmesini engellemekti. La Politique Minoritaire yani azınlıklardan yararlanma siyaseti dâhilinde, 19.yy. baÅından itibaren Lübnanâda Marunîler üzerinden politika izleyen Fransa, manda yönetimi altındaki Suriyeâde de, özellikle Lazkiye bölgesinde yaÅayan Nusayri (Alevi), Süveyde bölgesinde yaÅayan Dürzîler ve Suriyeli Hıristiyanlar üzerinden politika izlemeye çalıÅmıÅtır.(2) Ä°lk olarak 1920âlerin baÅında Suriye, Åam, Halep, Alevi ve Dürzî olmak üzere dört özerk devlete ayrıldı. Birkaç yıl sonra Åam ve Halep âSuriye Devletiâ adı altında birleÅti, fakat Alevi ve Dürzî devletleri 1936âya kadar ayrı kaldı.(3) Fransız manda yönetiminin azınlıklara yönelik ikinci önemli faaliyeti, gelecek yıllarda Suriye siyasetinde çok etkili olan Suriye Silahlı Kuvvetlerinin temellerini teÅkil eden ve özellikle Nusayri ve Dürzîlerden, az miktarda Ermeni, Kürt ve Ãerkezlerden oluÅan âLes Troupes Speciales de Levantâ (Ãzel DoÄu Akdeniz Birlikleri) adlı askeri kuvveti kurmasıdır. Bu birlikler, asayiÅi saÄlamak ve yerel ayaklanmaları bastırmak için kullanıldı. Nüfusun çoÄunluÄunu oluÅturan Sünni Arapların ise bu güce katılmaları teÅvik edilmedi.(4) Bununla birlikte, genellikle Åehirlerde yaÅayan ve ticaretle uÄraÅan zengin Sünnilerin, kırsal kesimde yaÅayan fakir azınlıklara göre askerliÄe soÄuk baktıkları söylenebilir. Bu noktada etnik ve dini bölünmüÅlükle sosyo-ekonomik farklılıkların örtüÅtüÄünü görmekteyiz.
20.yy.âın ilk çeyreÄinde Batılı devletlerce oluÅturulan Suriye devleti, uluslaÅma sürecini yaÅayamamıŠsuni sınırlara sahip bir devlet oldu. 1920â1946 yılları arasında Fransız manda yönetiminin egemenliÄinde kalan Suriyeâde, Fransızların politikaları sonucu etnik ve dini farklılıklar teÅvik edildi ve ulusal bir bütünleÅme saÄlanamadı. Manda dönemindeki Suriyeâde nüfusun çoÄu kendini Suriyeli Arap olarak görmek yerine yerel düzeyde baÄlarla tanımlamayı tercih etti. 1946 yılında Fransızların tamamen çekilmesiyle kurulan BaÄımsız Suriye devleti ise etnik ve dini farklılıklar ve Batılı devletlerin dıŠmüdahaleleri sonucu uzun süre istikrarlı bir siyasi irade oluÅturmayı baÅaramadı. Toplumsal çatıÅma ve siyasi kaos da ters tepki olarak etnik ayrımcılıÄı ve alt kültürleri harekete geçirmiÅtir. Kısacası, Nikolaos Van Damâın deyiÅiyle Suriyeâde etnik ve dini baÄlar ve farklılıklar siyasetin doÄal ve kültürel tabanını oluÅturmaktadır.(5)
B. ETNÄ°K YAPI
Günümüzde Suriye halkı, kültürel olarak önemli ölçüde homojen olmakla birlikte etnik ve dini kimlik açısından büyük bir çeÅitlilik sergilemektir. 2004 yılı tahminlerine göre, Suriye nüfusu yaklaÅık 18.016.874 kiÅidir. Bu rakama Ä°srail iÅgali altındaki Golan Tepeleriândeki 40.000 kiÅilik nüfusu da ekleyebiliriz.(6) Araplar, nüfusun %90âını oluÅturan baskın etnik kimliktir. Ãlkenin resmi dili Arapçaâdır, eÄitimde sadece Arapça kullanılır ve nüfusun %82,5âi Arapça konuÅur. Ãlkede Arapça dıÅında kendi etnik dillerini konuÅan farklı toplumsal gruplar vardır. Genellikle Sünni Müslümanların dili Türkçe, Kürtçe, Kafkas dilleri, Hıristiyanların Ermenice, Aramice, Süryanice ve Yahudilerin de Ä°branicedir.(7) Kullanılan diller göre Suriyeâdeki baÅlıca etnik azınlıkları, Kürtler, Ermeniler, Ãerkezler, Türkmenler ve Süryaniler olarak ele alınabilir. Bunlarla birlikte dini boyut taÅıyan Dürzîlik ve Yahudilik de etnik azınlık olarak deÄerlendirilebilir.
B.1 Araplar
Nüfusun çoÄunluÄunu oluÅturan Arapların %70âi Sünni mezhebine, diÄerleri Alevi, Ä°smaili ve Åii mezheplerine mensuptur. Hıristiyan Arapların ise çoÄu Ortodoks Grek Kilisesi, Suriye Ortodoks Kilisesi ve Katolik Grek Kilisesiâne baÄlıdır.
Osmanlı döneminden beri Suriyeâde siyasi, ekonomik ve kültürel ayrıcalıklara sahip olan Sünni Araplar, günümüzde Lazkiye ve El-Süveyde dıÅında her yerde çoÄunluÄu oluÅturur ve genellikle kentli-tüccar sınıfı temsil ederler. Ä°srail iÅgalindeki Golanâda 200.000 Arap yaÅamaktadır.
MilliyetçiliÄin ve Batılıların, etkin bir Åekilde Orta DoÄu coÄrafyasına girdiÄi 19.yy.dan önce Osmanlı sistemi içinde Araplar, Kürtler, Türkmenler, Ãerkezler, Ermeniler gibi belli baÅlı etnik gruplar Suriyeâde genellikle kendi aralarında barıŠiçinde yaÅamayı baÅarmıÅlardır. Bu ortamın saÄlanmasında Osmanlıânın kurduÄu adaletli, akılcı ve paylaÅımcı toplumsal ve ekonomik sistem ve güçlü merkezi devlet önemli bir etkenlerdir. Bununla birlikte nüfusun çoÄunluÄunu oluÅturan Sünni Arapların sistem içinde siyasi ve ekonomik aÄırlıÄı olduÄunun da belirtmek gerekmektedir. Osmanlı Devleti çöktükten sonra Fransaânın Suriyeâde uyguladıÄı etnik ve dini azınlıkları ön plana çıkaran politikası ise 1920âlerden itibaren çatıÅmayı beraberinde getirmiÅtir. Fransız mandası döneminde uygulanan âböl ve yönetâ politikası, Suriyeâdeki etnik ve dini bölünmüÅlüÄün ve Arap kimliÄiyle azınlık kimliklerinin çatıÅmasının en önemli nedenlerinden biri olmuÅtur. Modern Suriyeânin kurulmasından sonra ise batılı manada bir ulus devlet yapısı ve milli bir Suriyelilik kimliÄi geliÅtirilememiÅtir. Bunun yerine siyasal bilinçlenmeyle birlikte ulus-üstü (Pan-Arap) ve ulus-altı (bölgesel) baÄlar, ulus-devlete baÄlılık aleyhine ön plana çıkarılmıÅtır. Suriyeâdeki Araplarda (özellikle Sünni Araplar) Suriyelilik kimliÄine oranla Arap kimliÄi daha aÄır basmaktadır.(8)
B.2. Kürtler
Suriyeâdeki etnik dil konuÅan en büyük azınlık, nüfusun yaklaÅık %8 kadarını oluÅturan Kürtlerdir. Kürtlerin çoÄu Sünniâdir, az bir kısmı ise Alevi, Yezidi ve Hıristiyanâdır.(9) Sünni çoÄunluk dil olarak Kuzey Kurmançisi, Hıristiyanlar ise Kurmançiânin yanı sıra Süryanice ve Neo-Aramiceânin çeÅitli lehçelerini konuÅur.
Kürt nüfus genellikle Suriyeânin sınır bölgelerinde yaÅar. YaÅadıkları bölgelerin ilki, Kurt DaÄı denen Antakya ile Gaziantep il sınırının Suriye tarafında kalan kısmıdır. Ä°kinci bölge, Fırat nehrinin Türkiye sınırından Suriyeâye giriÅ yaptıÄı Ayn-el Arap adlı bölgedir. Ãçüncü bölge de, Haseke ve KamıÅlıâyı da kapsayan Suriyeânin Türkiye ve Irak sınır bölgesidir.(10) Kürtleri Suriye bölgesine geliÅleri açısından ikiye ayırabiliriz. Ä°lk grup göçebe Kürtlerdir ve Suriye sınırı çizilirken Suriye tarafında kalanlardan oluÅur, diÄerleri de Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra 1923â1946 yılları arasında Åeyh Sait ve Dersim gibi isyan hareketleri sonucu Suriyeâye kaçan Kürtlerdir. Ä°kinci grup Kürtler, gerek Fransız mandası gerekse BaÄımsız Suriye dönemlerinde nüfus kâÄıdı verilmeyen, hiçbir vatandaÅlık hakkından yararlanamayan ve ikinci sınıf vatandaÅ statüsünde olan Kürtlerdir. Halen 250.000âe yakın Suriyeli Kürdün vatandaÅlık hakkı yoktur.
Fransız mandası döneminde, Kürtlerin yoÄun yaÅadıÄı El-Haseke Eyaletine özerklik hakkı verilmedi, ancak doÄrudan Fransız yönetimine girdi ve burada yaÅayan Kürtlerin özerklik arzuları desteklendi. Fransızların azınlıkları destekleyen politikaları sonucu Kürtler de bazı kültürel ayrıcalıklar elde etmiÅtir. BaÄımsız Suriye döneminde ise ilk Kürt siyasi hareketi, 1957 yılında kurulan ve Irak Kürt Demokratik Partisiânin bir kolu olan Suriye Kürt Demokratik Partisiâdir. Kültürel otonomiyi savunan S-KDP, kurulmasından iki yıl sonra Suriyeânin Mısır ile BirleÅik Arap Cumhuriyetiâni oluÅturması sonucu BAC yönetimi tarafından yasaklandı, liderleri hapse atıldı. S-KDP dıÅında Suriyeli Kürtler kayda deÄer bir Kürt partisi kuramamıÅlardır.(11) Suriyeâde Kürtlere karÅı uygulanan bu baskı politikasında otoriter ve Arap Milliyetçisi Baas yönetiminin etkisi olduÄu gibi devletlerin sınır bölgelerinde yaÅayan dini ve etnik azınlıkların kendilerine bir gün ihanet edeceÄi düÅüncesinin de payı vardır (Fransız mandası döneminde azınlıklara karÅı Sünni Arapların psikolojisine yerleÅen olumsuz tarihsel bakıŠaçısından dolayı).
Baas dönemindeki baskı politikasına karÅılık Hafız Esad, iktidarı ele geçirdiÄi 1970 yılından itibaren Kürtlere karÅı hoÅgörülü ve müsamahalı bir tavır sergilemiÅtir. Bununla birlikte Hafız Esad, Suriye dıÅında yaÅayan Kürtleri (özellikle sınır komÅuları olan Türkiye ve Irakâtaki Kürtler) Suriye dıŠpolitikasında etkin bir araç olarak da kullanmaya çalıÅmıÅtır. 1976 yılında Åamâda Celal Talabani önderliÄinde Kürdistan Yurtseverler BirliÄiânin kurulmasına izin vermesi ve 1980âlerden itibaren terör örgütü PKKâya ve liderine Türkiye karÅıtı eylemleri karÅılıÄında kucak açması, askeri ve finansal destek vermesi Esadâın Kürt politikasını açıklayacak en güzel iki örneÄi teÅkil eder. Bu dönemde, Suriyeli Kürtlerin ise ciddi bir siyasi veya kültürel talebi ortaya çıkmamıÅtır. 2000 yılında Hafız Esadâın ölmesiyle gerçekleÅen iktidar deÄiÅimi ve 2001 yılında gerçekleÅen 11 Eylül Saldırısı sonucu deÄiÅen uluslararası ortam, Orta DoÄuâya bir ABD askeri müdahalesini getirmiÅ ve özellikle Kürt etnik azınlıkların siyasi baÄımsızlık taleplerinin ortaya çıkmasına yol açmıÅtır. 2004 Mart ayında Kürtlerin yoÄun olarak yaÅadıÄı El-Haseke Eyaletine baÄlı KamıÅlı beldesinde Kürt-Arap çatıÅması Åeklinde baÅlayan ve yayılan olaylar, Suriye Kürtleriânin ilk ciddi baÅkaldırı giriÅimidir. Bu olayların arka planında, Kuzey Irakâtaki Kürtlerin kazandıÄı ayrıcalıkların tesiri olduÄu gibi ABDânin bölgedeki askeri aÄırlıÄından kendilerine pay çıkarma gayreti de yatmaktadır. 2005 yılının Mayıs ayında Kürt kökenli NakÅi Haznevi tarikatı lideri Åeyh Muhammed MaÅuk el Kaznavi’nin kaçırılıp öldürülmesi KamıÅlı merkezli Kürt bölgesinde halkı yine ayaklandırsa da olaylar büyümeden Suriye yönetimince kontrol altına alınmıÅtır.
B.3. Ermeniler
Ermeniler, tarihin eski zamanlardan beri Suriye bölgesinde yaÅamaktadır. Halep, Memluklular devrinden günümüze kadar Suriyeâde Ermenilerin en önemli merkezi olmuÅtur. Suriyeâye, 20 yy.daki ilk büyük Ermeni göç dalgası ise Birinci Dünya SavaÅı devam ederken Osmanlı Devletiânin çıkardıÄı âTehcir Kanunuâ sonucu gerçekleÅmiÅtir. Bunları 1920âlerde Fransaânın Anadoluâdan çekilmesiyle Halepâe göç eden 50.000 Ermeni göçmen takip etmiÅtir. Kilikyaâdan Halepâe gelen bu Ermeni göçmenler, daha sonra El-Cezire bölgesindeki KamıÅlı, Haseke gibi kasabalara yerleÅmiÅlerdir.(12)
Günümüzde Suriye nüfusunun %2 civarı, dini ve etnik azınlık olan Ermenilerâ den oluÅur. ÃoÄunluÄu Ermeni Ortodoks Kilisesine (diÄer adıyla Gregoryen Kilise), bir kısmı da Ermeni Katolik Kilisesine baÄlıdır.(13)
Fransız Mandası Döneminde, Fransız karÅıtı bölgesel Sünni Arap isyanlarını bastırmakta kullanılan âTroupes Specialesâ birliklerine katılan Ermeniler uzun süre Suriyeli Araplardan düÅmanca bir yaklaÅım gördüler. Baas ve BAC dönemlerinde Ermeni dilinde çıkan gazeteler ve kültürel faaliyetleri yasaklandı. Fakat Ermeniler asimile olmamıÅlardır, Hafız Esad döneminden itibaren kendilerini ifade etmelerine izin verilmiÅ ve kendi okullarında eÄitim görmeye, Ermeni dilini konuÅmaya, bu dilde gazete çıkarmaya devam etmiÅlerdir.
B.4. Ãerkesler
Ãerkezler iki farklı tarihte Suriyeâye göç etmiÅtir. Ä°lk gelenler Rusların baskısı sonucu Kafkasyaâdan Samsunâa göç etmiÅler, daha sonra da Suriyeâye yerleÅtirilmiÅlerdir. 1872 göçüyle gelen bu Ãerkez grubu 1000 kiÅi civarındadır. Bir kısmı Hama ve Humusâa diÄerleri de Golanâa yerleÅtirildiler. Ä°kinci aÅama da gelenler ise 1878 yılında Balkanlarâda yerleÅik haldeyken Ä°stanbul ve Selanikâte toplanan, ardından Suriyeâye gönderilen 1200 dolayında Ãerkezdi. Ãnce Beyrut, TrablusÅam ve Ä°skenderunâa gelen grup, bir süre sonra daha önce gelenler gibi Hama ve Humusâa yerleÅtirildiler. Bu göçmenleri ardı ardına kafileler izlemiÅ ve o dönem Suriyeâdeki Ãerkez nüfusu 70.000âi bulmuÅtur.
Fransız mandası döneminde çeÅitli ayrıcalıklar elde eden Ãerkezler için Arap-Ä°srail SavaÅları bir dönüm noktası olmuÅtur. 1948 SavaÅında Suriye Ordusu içinde özel bir Ãerkez birliÄi Ä°srailâe karÅı savaÅmıÅtır ve Ãerkezler devlet yapısında yer almaya baÅlamıÅtır.1967 SavaÅıânda Ä°srailâin, âÃerkeslerin baÅkentiâ denen Kunteyraâyı da içine alan, Golanâı iÅgal etmesiyle Golanâda yaÅayan 25.000 Ãerkezin çoÄu Åam yakınlarındaki yerleÅim birimlerine, bir kısmı da ABDâye göç etti.(14)
Ãerkezlerâin sayıları göçler ve hastalıklardan dolayı gittikçe azalmıÅtır. Günümüzde Halepâte Abzah ve Kabardey adlı iki Ãerkez köyü bulunmakta ve Raka, Rasulayn ve KamıÅlı yakınlarında Ãerkezler yaÅamaktadır. SoÄuk SavaÅ döneminde Suriyeânin SSCB ile iliÅkilerindeki artıŠÃerkezlerâin Kafkasya ile iliÅkileri geliÅmiÅtir. Fakat zaman içinde Ãerkezlerâin kültürel kimliklerini ve dillerini (Ãerkez dernekleri dıÅında) korumaları zorlaÅmaktadır. Suriyeâde Ãerkezler ve Abazalar ayrılmayacak kadar karıÅmıŠve kaynaÅmıÅlardır. Ortak dil Ãerkezceâdir. 1948âde kurulan AdıÄe Haseânin (Ãerkez DerneÄi) günümüzdeki baÅkanı bir Abaza olan ve Türkiyeâde tıp öÄrenimi görmüŠdoktor Åeref MarÅanâdır. Åeref MarÅanâın kardeÅi olan ve Müslüman KardeÅler Ãrgütü tarafından öldürülen Suriye Hava Kuvvetleri eski komutanı Memduh MarÅan, güvenlik servisi baÅkan yardımcısı Valid MaÅran, cerrah Ahmet Kucba Suriyeânin ünlü Abazalarındandır.(15)
B.5. Türkmenler
7. ve 8. yy.dan beri Fırat ve Dicleâye indikleri, Mezopotamya ve Anadoluâdan Suriyeâye göçtükleri, 9. ve 11. yy.dan bu yana Suriye coÄrafyasında yaÅadıkları bilinen Suriye Türkmenleri, nüfusun yaklaÅık %2âlik bölümünü oluÅtururlar. Suriye Türkmenleri, ilk yerleÅimlerinde göçebe olarak kalmıÅlarsa da sonradan yerleÅik düzene geçmiÅlerdir. Türk dili konuÅan nüfus sayısının 300.000ânin üzerinde olduÄu tahmin edilmektedir.(16)
Türkmenlerin en yoÄun yaÅadıkları yerler Halep, Teleke, Kunteyra ve Åam bölgesidir. Osmanlı döneminde Türk nüfusun idari merkezi olan Halep büyük bir Türkmen mahallesine sahiptir. BaÄımsız Suriye döneminde, Türkmenler zaman zaman Arap MilliyetçiliÄi ideolojisinin etkisindeki iktidarların baskısı ve AraplaÅtırma politikasına hedef olmuÅtur.
B.6. Süryaniler
HıristiyanlıÄın yayıldıÄı ilk dönemlerde bu dini kabul eden Mezopotamyalılar (Arami ve Asurîler), Süryani ve Süryanilik adı altında bir bloklaÅma gösterdiler. Ãünkü bunlar aynı ırki geçmiÅe sahip, bölgenin en eski organik kültürünün devamıydılar. Bu bloklaÅma kültürel ve dilsel alanında günümüze kadar devam etmiÅse de Hıristiyanlık baÄlamında 4.y.y.daki Kristolojik tartıÅmaların kurbanı oldu ve tarih içinde baÅta DoÄu ve Batı Süryani Kilisesi olmak üzere çeÅitli parçalara ayrıldı.(17)
Nasturi, Yakubi ve Keldani Kiliselerine mensup olanlar ırki olarak Süryaniâdir, ayin dilleri de Süryaniceâdir.
C. DÄ°NÄ° YAPI
Tek tanrılı üç ana dinin doÄduÄu topraklar, Suriye bölgesinin çevresinde yer aldıÄı için ilk yayılma alanları da Suriye olmuÅtur. Roma Ä°mparatorluÄu döneminde HıristiyanlıÄın tesirinde kalan bölge Hz Ãmerâin 636 yılında fethi sonucu Ä°slamlaÅmaya baÅlamıÅtır. Dört Halife döneminde baÅlayan Ä°slamiyet içindeki parçalanmalar ve özellikle MoÄolların Orta DoÄuâya giriÅinden sonra ortaya çıkan tarikat yapılanmaları dinin farklı yorum Åekillerini ortaya çıkarmıÅtır. Bununla birlikte Orta DoÄuâdaki dinlerde, ZerdüÅtlüÄün, eski Yunan dinlerinin ve Hinduizmin etkilerini de görmek mümkündür. Günümüzde Suriyeânin dini yapısının %90âını Müslümanlar, %10 civarını Hıristiyanlar oluÅturmaktadır. Bir miktar da Yahudi ve Yezidi bulunmaktadır.
C.1. Ä°slamiyet
C.1.1. Sünniler
Dini yapı açısından Suriyeâde, nüfusun çoÄunluÄunu âözellikle Hanefi mezhebine baÄlı- Sünni Müslümanlar oluÅturur. Sünniler toplam nüfusun %74âü kadar olup, Lazkiye ve Es-Süveyde eyaleti dıÅında her yerde çoÄunluktadırlar.
Nüfustaki çoÄunluÄunun da etkisiyle Sünni Ä°slam, Memluklar ve Osmanlı Ä°mparatorluÄu dönemlerinde hâkim siyasi güç merkezleri tarafından desteklenmiÅ ve Hafız Esadâın iktidara geldiÄi 1970âler kadar Suriye siyasi ve idari mekanizmasında hakim sınıf konumunda olmuÅtur. Manda dönemindeki Fransaânın azınlıkları destekleyen politikalarına raÄmen Sünniler, BaÄımsız Suriye kurulduktan sonra gerek ordunun üst düzey kademelerinde gerekse Baas Partisiânin üst kadrolarında önemli yerler iÅgal etmiÅlerdir. Hafız Esad hâkimiyetindeki Suriye yönetiminde de Sünnilere önemli görevler verilmiÅtir. Bununla birlikte siyasi istikrarın olduÄu 30 yıllık Hafız Esad döneminde, Esadâa karÅı tek ülke içi tehdit Sünni Müslüman KardeÅler Ãrgütüânden gelmiÅtir.
C.1.2 Åia (Åiiler)
Åia, Hz. Muhammed vefat ettikten sonra meÅru halife olarak Hz. Aliâyi gören toplulukların ortak adıdır. Åiileri Sünnilerden ayıran en önemli özellikleri Ä°mamet inanıÅlarıdır. Åiilik, Sünnilikten sonra Suriyeâde en yaygın Ä°slami mezheptir. Genel olarak Åii mezhebinin Zeydilik, Ä°mamiye (Ä°sna AÅeriyye) ve Ä°smaililik olmak üzere üç ana kolu vardır. Suriyeâde Ä°smaililik yaygındır. Sünni din âlimlerinin Gulatuâs-Åia (Åiilerin taÅkınları) dedikleri fırkalardan biri olan Nusayrilik kendini Alevi olarak yani Åiaânın bir kolu olarak sunmaktadır. Ä°smaili mezhebinden doÄan Dürzî inanç sisteminin taraftarları da kendilerini âMuvahhidinâ (Tanrıânın birliÄine inananlar) olarak adlandırmaktadır.(18)
Hâkimiyeti elinde tutan Sünni çoÄunluk ile heterodoks topluluklar (Nusayriler, Ä°smaililer, Dürzîler) arasındaki iliÅkiler geleneksel olarak dini-mezhepsel karÅıtlıklar üzerine bina edilmiÅtir. Sünniler bunları genellikle sapkın, din dıÅı olarak görmüÅler, sosyal temastan sakınmıÅlar ve fırsat bulunca yok etmeye dahi çalıÅmıÅlardır.
C.1.2.1. Nusayrilik (Alevilik)
Suriyeâyi 30 sene boyunca tek baÅına yöneten Hafız Esad gibi bir Åahsiyeti içinden çıkarmayı baÅaran, tarih boyunca Sünniler tarafından siyasi ve dini olarak dıÅlanmıÅ, aÅaÄılanmıÅ, ekonomik olarak geri kalmıŠbir dini azınlık olan NusayriliÄi anlamak Suriyeâdeki siyasal sistemin üzerinde durduÄu dengeleri anlamamızı kolaylaÅtırmaktadır. (Suriye nüfusunun %11âi Nusayriâdir)
Nusayrilik adını, 11. Ä°mam Hasan el Askeriânin müridi Ebu Åuayb Muhammed bin Nusayrâdan alır. Nusayrilik, Nusayrâın ölümünden sonra Muhammed bin Cundep ve Abdullah Muhammed Cenan el Cunbulani tarafından yayıldı.(19) Nusayrilik, Ä°slamiyet içindeki heterodoks akımlardan biridir. Kendilerine özgü gizli bir inanç sistemine sahiptir: Bu, eski Suriye veya Fenike putperestliÄinin (baÅlıca Åu üçlüye tapınma; GüneÅ, Ay ve Yıldızlar), muhtemelen Hıristiyan Teslis inancından (Kutsal Ãçlü) ve çeÅitli Hıristiyan ayinleri ve bayramlarından etkilenmiÅ bir karıÅımıdır.(20) Nusayrilerde gizli teslisin formulü (Kelimetüâl-Sır) Ayn, Mim ve Sin harflerinden oluÅur; Ayn, göz demektir. Allah’ın tecellisini görmek, anlamak demektir. Ayn; yüce olan Hz. Ali’dir. Mim, Hz. Muhammed’dir. Sin, Hz. Muhammed’in Ä°ranlı sahabesi Selman-ı Farisi’dir. Yüce olanın babıdır.(21) Nusayrilikte; her Ä°mam’ın bir Babâı vardır. Buna göre, 11. Ä°mam Hasan el-Askeri’nin Bâb’ı Ebu Åayb Muhammed b. Nusayri en-Numeyri’dir. Nusayrilik Batini bir mezheptir; Åeriatın Batini (içsel) ve Zahiri (dıÅsal) olmak üzere iki anlamı olduÄuna ve aslolan Batini anlamın Ä°mamlar dıÅında sadece bablar tarafından bilineceÄine inanılmaktadır. Bu inanç Åekli ıÅıÄında, Ortodoks Ä°slam tarafından Nusayriler Hz. Aliâyi tanrılaÅtırmakla suçlanmıŠve Åiaânın âmüfritâ (gulat) kolu olarak deÄerlendirilmiÅtir.(22)
Nusayriler, dört kavimi birlik içinde toplanmıÅlardır: Hayyatin, Haddadin, Matavira ve Kalbiya. Nusayrilerin kabile yapıları hakkında fazla bilgi olmamakla birlikte merkezi otoriteye baÄlı olarak hareket ettikleri bilinmektedir. Fakat kabileler birbirlerinden farklı özellikler taÅımaktadır ve aralarında rekabet söz konusudur.(23) Bu kollar ve mezhebi ayrılma, Nusayrilerin pek çoÄunun, hem kol baÅkanları ve dini liderlerince kullanılmalarına yol açtı, hem de Sünni Müslüman komÅuları tarafından baskı yapılmasına zemin hazırlamıÅtır.(24) ÃrneÄin 42.000 müridi bulunan Gasasinah grubu lideri Süleyman el-MürÅid 1946âda kendini tanrı ilan etmiÅ ve Suriye hükümetine karÅı ayaklanmıÅtır. El-MürÅidâin idam edilmesi sonucu müritlerinin çoÄu eski aÅiretlerine geri dönmüÅlerdir. OÄlu Muncipâde ilahlık iddiasında bulunduysa da 1951 yılında Suriye istihbarat baÅkanı tarafından öldürülmüÅtür.
Suriyeâde Nusayrilerin %75âi, nüfus olarak çoÄunluÄu oluÅturdukları Lazkiye bölgesinde yaÅarlar. Büyük bölümünün tarım sektöründe çalıÅması nedeniyle Lazkiyeâye baÄlı kırsal kesimde de çoÄunluÄu oluÅtururlar. 1970âli yıllara kadar Nusayriler kıyı Åehirlerinde ve kasabalarda Sünnilere ve Hıristiyanlara oranla azınlıkta yer almıÅlardır. Nusayrilerin yaÅadıÄı Lazkiye bölgesi, âBaÄımsızlık Suriyeâ kurulmadan önce ekonomik olarak yoksul ve azgeliÅmiÅ bir bölgeydi. Fransız Mandası döneminde Nusayri kimliÄi ön plana çıkarıldı ve Nusayrilerin geçmiÅi Fransızların eliyle tekrar oluÅturuldu.(25) Nusayriler, 1920âde Fransız Mandası döneminde Süleyman el-Ahmedâin (dini lider) önderliÄinde bir Alevi devleti kurup (1933 yılı nüfusu: 334.173 olup bunun 213.066âsını Nusayriler oluÅturuyordu) ayrıcalıklar elde etseler de ancak 1946âda Suriye baÄımsız olduktan sonra özellikle Baas iktidarı dönemlerinde sosyo-ekonomik olarak geliÅmeye baÅlamıÅlardır. Baas Partisiânin fikir babalarından birinin Zeki Arsuzi (Ä°skenderunlu bir Nusayri) olması ve Baasâın sosyo-ekonomik eÅitlik yönündeki idealleri Nusayrilerin 1950âlerden itibaren Baasâı desteklemelerine ve parti içine girmelerine neden olmuÅtur. Nusayriler için asıl büyük geliÅme, Hafız Esadâin 1970âde iktidarı ele geçirmesidir. 1970âlerden sonra Nusayriler devlet ve ordu kadrolarında etkin bir Åekilde yer alarak kısa yoldan sınıf atlamıŠve Åehirlerde yaÅamaya baÅlamıÅlardır.
Suriye eski devlet baÅkanı Hafız Esad iktidarı boyunca, NusayriliÄin Åiaânın gerçek bir kolu olduÄunu iddia etmiÅ ve Åii âlimlerden fetvalar almıÅtır. Nusayri adı yerine âHz. Aliâyi sevenâ manasına gelen âAleviâ adı kullanılmaya baÅlanmıÅtır. Onun bu çabası, Sünnilerin çoÄunlukta olduÄu bir toplumda kendini ve mezhebini meÅrulaÅtırma çabası olarak yorumlanabilir. Nikolaos Van Dam bu durumu Åöyle ifade ediyor:â Devlet BaÅkanı Hafız Esad, Baas Partisiânin din ile siyaseti kesin çizgilerle ayıran seküler yaklaÅımına ters düÅerek, bu dönemde (1980) yaptıÄı konuÅmalardan bazılarına âAllahu Ekberâ gibi dini deyiÅlerle baÅladı, kimi iddialarını desteklemek için Kuranâdan ayetlere bile yer verdi. Bazı durumlarda Devlet BaÅkanı, açıkça Müslüman olduÄunu söyleme gereÄini hissetti zira Sünni çoÄunluÄun büyük bölümü Alevilerin gayrimüslim olduÄuna inanıyor ve sırf bu sebepten Esadâın iktidarının meÅruiyeti hakkında Åüpheye düÅüyorduâ.(26) Åu an Suriye Devlet BaÅkanı olan BeÅÅar Esadâın da, Esma Esad gibi Sünni bir ailenin kızını eÅ olarak seçmesi iktidar meÅruluÄu-mezhepsel aidiyet iliÅkisine güzel bir örnek teÅkil edebilir.
C.1.2.2. Ä°smaililik
Åiaânın müfrit (gulat) bir kolu olarak görülen Ä°smailiye mezhebi, Ä°smail bin Cafer es-Sadıkâa dayandırılır. Bu mezhebe mensup olanlar, imamların sıralaması meselesinde Cafer-i Sadıkâa kadar Ä°sna AÅeriyye kolu ile aynı fikirdedir. Ä°mamiye Åiaâsı yedinci imam olarak Musa el-Kasımâı tanırken Ä°smaililer yedinci imamın Cafer es-Sadıkâın büyük oÄlu Ä°smail olduÄunu kabul ederler. Ä°smailâin, babası Cafer-i Sadıkâtan önce ölmesine raÄmen, Ä°smailiyye mezhebinden olanlar, Caferâden sonra oÄlu Ä°smailâin imam olacaÄına dair Caferâin nassını (sözünü) geçerli sayarlar.
Ä°smaililer, Abbasilerin baskısından çekinerek mezheplerini merkezlerden uzak yerlerde ve gizli olarak yaymaya baÅladılar. Ä°smailâin ölümünden Ubeydullah el-Medhiânin ortaya çıkıÅına kadar olan dönem, Ä°smaililer için gizlilik dönemidir. Ä°smailâden sonra imamlık oÄlu Muhammed el Mektumâa geçmiÅtir. Muhammed, âGizlenen Ä°mamlarâ manasına gelen âMektum Ä°mamlarınâ birincisidir. Ä°kinci dönem olan Görünme dönemi ise, Yemenâde Ä°smaili devletiâni kuran el-Hasan bin HavÅebâle baÅlar ve Ä°smaililer Kuzey Afrikaâda yayılmaya baÅlamıÅlardır. GeniÅleme dönemi de Suriyeânin Selemiye kasabasında Ubeydullah el-Medhiânin ortaya çıkıÅı ve Fatimi-Ä°smaili devletini Tunusâda kurmasıyla baÅlar. Ä°smaililer daha sonra Mısırâı ele geçirip devletin merkezi yaptılar. Onsekizinci imamları el-Mustansırâın 1094âte ölümünden sonra mezhepleri el-Mustansırâın oÄulları Nizar ve el-Mustali arasında ikiye ayrılmıÅtır (El-Mustaliânin Nizarâı öldürüp iktidarı ele geçirememesi ile baÅlayan bölünme). Daha sonra Hasan Sabbahâın yönetiminde Kazvin yakınlarında Alamut Kalesiâni ele geçiren Nizariler DoÄu Ä°smaililer, Mısırâda kalan yani Mustaliler Batı Ä°smaililer olarak anılmaya baÅlandı.(27)
Suriyeâdeki Ä°smaililer Nizariâdir. Åam Ä°smailileri denen bu fırka, Haçlı Seferleri sırasında kaleleri ve askeri güçlere sahip olmuÅ ama hiçbir zaman devlet kuramamıÅlardır. Bernard Lewis, 12.yy.da Suriye Nizarileriânin genellikle Alamut merkezli Ä°smaililere tabi olduÄunu fakat RaÅiduddin Sinan (Åeyhül cebel adıyla anılır) adlı bir Nizari önderin baÄımsız hareket ettiÄini ve Suriye Nizarileri için önemli bir isim olduÄunu söylemektedir.(28) Batılı kaynaklarda da Sinan lider kimliÄi ve eylemlerinden dolayı Hasan Sabahâa benzetilmektedir. Suriyeâdeki Selemiye kasabası o devirde büyük korku salan Sinan ve adamlarının merkezi olmuÅtur. 12.yy.âdan sonra Åam Ä°smailileriânin büyük kısmı MoÄolların ve Memlüklerin siyasi ve askeri baskıdan dolayı Lazkiye yöresindeki daÄlara sıÄındı ve baÅta Kadmus olmak üzere yerleÅtikleri kasabalarda görece daha güvenli bir yaÅam sürmeye baÅladılar. Lazkiyeânin kırsal kesimindeki Nusayrilerin Ä°smaililere bakıÅı genelde düÅmanca olmuÅtur. 1876âda Sultan II. Abdülhamidâin kendilerine toprak baÄıÅlaması sonucu Ä°smaililerin büyük kısmı eski dini merkez Selemiyeâye geri döndüler.
Günümüz de, Suriye Ä°smailileriânin %80âi ülkenin merkezindeki Hama eyaletinde ve daha çok bu ilin Mesef ve Selemiye mıntıkalarında yaÅarlar, çoÄu tarım sektöründe çalıÅır. Suriyeânin baÄımsız olmasından sonra Selemiye bölgesindeki Ä°smaililer, ekonomik ve sosyal açıdan Lazkiyeâdeki Nusayrilere oranla daha hızlı bir geliÅme göstermiÅler, 1963âte Baasâın iktidara gelmesiyle devlet memurluklarına girmeye ve Åehirlere göç etmeye baÅlamıÅlardır.
C.1.2.3 Dürzilik
%90âından fazlası güneydeki El-Süveyde ilinde yaÅayan Suriye Dürzîleri, zaman zaman ülke siyasetinde rol oynamıŠetnik ve dini bir azınlıktır. Golan Tepeleri, Halep ve Åamâda da bir miktar Dürzî yaÅamaktadır ve ülkedeki toplam nüfusları 350.000 civarındadır.
Dürzîler, 1017 yılında kendini Tanrı ilan ettikten sonra esrarlı bir Åekilde ortadan kaybolan Fatimi halifesi el-Hakimiâin veziri Hazma bin Aliânin kurduÄu mezhebin üyeleridir. Hâkimâin ölmediÄine, bir gün âMehdiâ olarak yeniden ortaya çıkacaÄına inanırlar. Bu inançları yüzünden el-Hâkimâden sonraki Fatımi halifelerinden tepki görmüÅlerdir. Bu tepkiden dolayı Darazi adında bir din adamı önderliÄinde Suriyeâye göçmüÅlerdir. Dürzîleri Franklara baÄlayan bir söylentiye göre ise, 12.yy.da yurtlarına geri dönemeyen Comte de Dreux komutasındaki bir miktar HaçlÄ