Giriş: Bu başlığı okuyan zekâ fukarası bazı erbabı mahlûkatların itirazlarını duyar gibi oluyorum. Atatürk’ü anlamayan ya da anlamak istemeyenler varsın “atık” labirentlerinde dolansınlar, biz doğruları yazmaya ve haykırmaya devam edelim…
Mustafa Kemal’in kahraman bir asker, Dünyanın gidişatını önceden gören ileri görüşlü, duyarlı, dirayetli devlet adamı olmasına kimse itiraz etmiyor. Zira yaptıkları somut belgeli ve gözle görülen, yaşanan olaylar ve durumlar ortadadır… Anacak Gazi Paşa’nın edebi yönü tam olarak bilinmiyor; anlamak için yazdıklarını ve okuduklarını okuyup anlamak ve araştırmak gerekir. Bunun için de okuduğu üç bin civarındaki kitapları incelemek şarttır…
**
Edebi belge: Nutuk…
Mustafa Kemal Atatürk, Nutku bizzat kaleme almış, her yazılanı yanındakilere okutmuş, gerektiğinde geri dönüp tekrar yazmış ve düzeltmiş… Nutkun orijinalinde bunu görürsünüz. Bu bağlamda diyorum ki orijinal Nutku okumak ve incelemek gerekiyor. Bunu anladığınız zaman, neden “Atatürk aynı zamanda büyük bir ediptir” dediğim daha iyi anlaşılır. Atatürk’ün edipliğini ispat eden Nutuk’tur… Bu özelliğini, orijinal baskılı Nutuk’ta görürsünüz…
Nutkun orijinal yazımına baktığınızda ki bu eski alfabe ile yazılmış Türkçe metin ve baskıdır, kullanılan dil, seçilen kelimeler, kelimelere yüklenen anlamlar birer harika… Merak eden ya da inanamayan işte bu orijinal bakısına bakabilir…
**
Nutkunu nasıl yazdı?
Mustafa Kemal önce her konuyu bizzat el yazısıyla yazıyor; okunsun diye ilgililere veriyor. Söyledikleri bizatihi vuku bulmuş, yaşanmış, başarılmış ya da başarılmamış olayların analizidir. Eksik ya da fazla bir şey katılsın istemiyor Nutka… Gerekiyorsa düzeltmeler öneriliyor. Sonra son şeklini kendisi veriyor ve karar kesinleşiyor. Bu bağlamda Nutukta kullanılan imla ve edebi dil olağanüstü güzellikte ve ahenktedir. Bunu en iyi fark edecek olanlar ise dilbilimcilerdir. Onlara burada bir önerim olacak; Nutkun eski alfabe ile basılan orijinal nüshası üzerinde “doktora tezi” hazırlatmalıdırlar…
**
Mustafa Kemal ve Amasya müftüsü…
Konu ile ilgili olarak yaşanmış bir olayı burada aktarmakta yarar vardır. “Amasya Tamimi” tarihi bir belge olduğu kadar aynı zamanda bir edebiyat eseridir. Bu Tamimin Kurtuluş Savaşında çok önemli bir rolü de vardır ve eşsiz bir başlangıçtır hür yaşamak için…
“Amasya Tamimi” hazırlanırken buna şahit olan Amasya müftüsünden naklen aktaralım. Kurtuluş Savaşına başlarken Mustafa Kemal, Samsun’dan sonra görüşmeleri yaptığı önemli duraklardan biri Amasya’dır. Amasya’da Mustafa Kemal’in yanında sürekli Amasya müftüsü de vardır. Uzun süren çalışma saatlerinden sonra herkes yorgundur. Mustafa Kemal müftü efendinin de içinde bulunduğu heyetle olan çalışmanın sonunda herkesin evine gitmesini söyler. Özel bir ilgi gösterilen Amasya müftüsünün evine giderken askerlerin refakat etmesini ister. Evine tek başına yollamak istemez, fakat müftü kabul etmez muhafızları, Mustafa Kemal’in karanlıkta yalnız gitsin istemediğini, başına bir iş gelmesinden endişe ettiğini, çok kritik bir dönemde oldukların söyler, çünkü Amasya müftüsü Kurtuluş hareketine gönüllü destektir… Israr edince Mustafa Kemal, işte burada müftü efendinin muhafız verme teklifine karşılık verdiği yanıt çok ilginçtir; “Paşam, senin gözlerinin ışığı benim yolumu aydınlatır, merak etme beni…” Der ve evine karanlıkta tek başına gider…
**
Mustafa Kemal’in ismi Anadolu’ya dalgalar halinde “kurtuluş çaresi” olarak yayılmaktadır. Halk merak eder… Amasya’da vaaz veren müftü efendiye cemaat soruyor; “Bu sarışın paşa nasıl bir paşa?” Diye… Amasya müftüsü tarafından cemaate verilen cevap çok ilginç “… O çok farklı, bu Paşa başka bir Paşa…” diyor ve ekliyor; “Lisanı öyle mükemmel kullanıyor ki, hususi takip ettim, bir kusur dahi bulamadım…” Bunu diyen müderris derecesinde eğitimli, din bilgini Amasya müftüsü…
**
Atatürk’e tarih bir görev verdi…
Tarih Mustafa Kemal’e bir görev verdi; bu, tarihin diyalektiğidir, Nutkun ilk cümlesinde saklıdır… İşte Nutkun ilk cümlesi; “19 Mayıs 1919 günü Samsun’a çıktım.”
Bu ifade, Gazi Paşa’ya o tarihi imzayı attırmıştır… Onun içindir ki Mustafa Kemal’in yakasında 19 kot sistemi vardır. Bandırma vapurunda 19 kişinin olması da tesadüf olmadığı gibi 1881 rakamı da tesadüf değildir… Atatürk’ün hayatında 19 mücadeleleri vardır… Hoş Gazi Paşanın yaptığı işlerin 19 rakamına ihtiyacı da yok ya… Söz gelişi “ifade eksik kalmasın” diye tekrarlayalım; bunun anlamı şudur; tarih diyalektiği Atatürk’e o Kurtuluş Savaşı imzayı attırmıştır. Tarih, Mustafa Kemal’e bu şansı vermiştir. Bunların tesadüfen olduğunu iddia etmek zordur Mustafa Kemal için…
Nutkun tarihi anlamı vardır; her sayfası ve anlatılan olaylar bu kurtuluş hareketin özetini ve işleyiş sürecini verir… Tarih, O’na bu misyonu yüklemiş ve Allah’ın yardımı, Türk Milletinin gayreti ve ferasetiyle, sarsılmaz azim ve iman-iradesiyle başarmıştır…
“Nutuk Atatürk’ün günlüğünden ibarettir” diyen akıl fukarası cahillere söylenecek çok şey vardır, ancak bu satırlarda o seviye fukarası “Dürzîlere” çok anlam yüklememek gerek…
**
Atatürk’ü sömürmek!
Atatürk’ü farklı yönlere çekerek sömürenler oldu ve bu sömürü devam ediyor. Başta Atatürk’ü “din dışı” göstermek için ellerinde gelen her türlü melaneti kullandılar. Bunu yapanlar din simsarları, din tüccarları “dinci” yobazlardır. Dinciler Atatürk’e sövmeyi din haline getirdiler.
Diğer grup ise, güya Atatürkçü geçinip Atatürk’ü bir yerlere koymaya çalışanlar; laikliği “dinsizlik” gibi göstererek, çirkef denilecek sapıklıklara kılıf hazırladılar… Bunun sonucu olarak da Atatürkçülüğü yanlış yöne ittiler… Onu “din karşıtıymış” gibi gösterdiler… “Dinsiz” bir Atatürk yaratmak istediler ki bu da dincilere büyük koz vermek demekti…
Sonuçta Atatürk ile İslam’ın arasını açan emperyalist istihbaratı, her türlü oyunu kullandı. Buna yerli uşaklar da yardımcı oldular. Atatürk düşmanlığı yaratmak için iş birliği yaptılar… Özellikle “İslam ülkesi” diye geçinen Araplar bu oyuna çok kolay geldiler. Bunda yerli dinci yobazlar, cumhuriyet düşmanı odaklar çok etkili ve yardımcı oldular. Büyük tezgâhlar için işbirliği yapıldı; Atatürk’e ve kurduğu cumhuriyete karşı kılıçlar çekildi…
**
Atatürk’ü ‘din düşmanı’ göstermek isteyenlere, ona ‘dinsiz’ diyenlere, Batı emperyalizmine uşaklık yapan ‘kuklalara’ uyarı niteliğindeki biri Allah’ın kelamından, diğeri de Atatürk’ün söyleminden örnekler vererek bir hatırlatma ile bitirmek istiyorum yazımı; Atatürk’ü anlamayanlara ders olsun…
Allahın Buyruğu:“De ki; herkes kendi kişiliği ve inancı uyarınca hareket eder. Rabbimiz kimin daha doğru yolda olduğunu herkesten daha iyi bilir… “ (İsra /84).
Atatürk, Allah’ın bu emrini bilerek ve referans göstererek şunları söylüyor: “Bir takım şeyhlerin, dedelerin, seyyidlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen ve falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacılara talih ve hayatlarını emanet eden insanlardan kurulu bir topluma uygar bir ulus gözü ile bakılabilir mi?” (Mustafa Kemal Atatürk).
www.r-demir.com