Br Türk Milliyetçisinin Sosyopsikolojik tahlili

Başlığın ağırlığına aldırmadan son söylenileceği hemen başta söylemek gerekirse, ortalama bir Türk Milliyetçisi, bugün “ideolojik geleneğiyle irtibatını” yitirmiştir. Türk Milliyetçileri psikolojik bir yenilmişlik duygusunu ne yazık ki üzerinden atamamakta; bu duygu her geçen gün daha da marazi bir hale dönüşmektedir. Bugün idealleri sebebiyle 12 Eylül zulmüne maruz kalmış geniş kitle ve onların çocukları artık “hayatı ıskalamamak”, gençliğini ideal denilen hamasetlere bir daha heba etmemek için yeni arayışlara girmiştir. Bu arayışlar ise sadece ve sadece kazanmak veya kazanan trenin peşine takılmak gibi bizatihi elle tutulabilen, gözle görülebilen dünyevi başarı dileklerini içerir.
Artık Türk Milliyetçisinin hayallerini “mahallenin idealize edilmiş delikanlı” silueti yerine “mahallenin en güzel kızını tavlayan” veya “işini bilen küçük burjuva” profili süslemektedir. Onlar artık bu milletin vicdanı olma gayretini terk etmişlerdir. Ayrıca her yerde, her sözü dosdoğru söylemek gibi huylarından da vazgeçmişlerdir. Eğer gerekiyorsa söz yumuşatılabilir, duruş değiştirilebilir, istenildiği kadar geri adım atılabilirdi. Yeter ki kazanılsın, çünkü kazananlar öyle yapıyorlardı! İdeolojisini bütünleştirdiği partisinin üst üste yaşadığı seçim yenilgileri, artık -partisi kazanamayacaksa da kendisi; aslında daha çok da kendisinin- ne yapıp-edip kazan(ıl)ması gerektiğini olanca duygusuyla hissettirmektedir ona. Bu hırs, partisinin dış dünyaya karşı başarısının çok ötesine geçmiş; heba olmuş gençlik yıllarının,  bir türlü ele geçmemiş dünyevi isteklerin, kişisel başarısızlıklarının muhasebesine dönüşmüştür. Ne garip! Oysa ki, şehitler, yitip-gitmiş ömürler, bu dünyaya dair istekler yerine Allah rızası ve vatan aşkı gibi, bu dünya ile çok da ilgisi olmayan kutsallar adına yapılmamış mıydı?
Bu yenilmişlik duygusunun dışında, Türk Milliyetçisinin bugünkü içtimaî hayatının hiçbir biçimine şekil veremeyen ideolojisi, sürekli ayağına bağ olmaktadır. Öyle ya! Tarikatlar ve onun ideolojik uzantıları, evlenmeden, gündelik alış-verişe, politikadan dinî hayata kadar gündelik yaşamın her alanını müridi için tanzim ediyor, imkânlar sağlıyor, kısacası hayatını kolaylaştırıyordu. Bu durum okumayı, düşünmeyi, sorgulamayı çok da sevmeyen müritleri, kendisi için tanzim edilmiş bu rafine dünyada refaha, huzura, iktidara koşturuyordu; hem de ölüm sonrasını bile unutmayan, bir dünya teklifi ile… Peki, ya Türk Milliyetçisi? Onun hayatı sıkıntılarla doludur. İşte size birkaç örnek;
Türk Milliyetçisinin bir kız arkadaşı olamamıştır. Evlenirken annesinin alternatifleriyle yetinmek zorundadır. Ne vardı, solcu oğlanların yaptığı gibi kızlarla gençliğinde dolaşsaydı! Biraz daha sosyalleşseydi! Alın size hayal kırıklığı!! Kim bilir belki hanımına karşı üslubu bile farklı olurdu? Cemaatçi yaşıtları bile eş seçme hususunda daha geniş bir aday havuzundan faydalanıyordu, ne yazık!
Türk Milliyetçisinin ideolojisi, bugünün tarikatçı yapılarının gerçekleştirdiği gibi rant bölüşümünü müritleri adına tanzim edemediği için diğerleriyle birlikte Milliyetçi tüccarların efektif (faydalı) bir paylaşıma ya da kollektif (cem’ül-cümle) bir piyasa saldırısı gerçekleştirmeye gücü de yetmez, niyeti de. Bu piyasa şartları düzlemindeki yenilgi onun alternatif (diğer; çevre) gruplara –mesela tarikatçı zümreye-  gıpta ile bakmasına neden olur. Hatta bu yenik milliyetçi kardeşimiz –işin derinliğine bakmaz- bir de hayranlıkla bu grupların kollektif kapitalist başarısını över. Ayrıca bu psikolojik ezikliği onu ideolojisini sorgulamaya iter. Bu ideolojinin ona, gençliğine, hapiste yatan arkadaşlarına, onun yolunu bekleyen anasına nasıl zarar verdiğini falan düşünür, kendi kendine piyasa şartlarıyla ilgili bu yenilgisine kılıflar arar durur.
Tüm bunların ötesinde Türk Milliyetçisinin 2000’li yıllarından başından bu yana diniyle arasına ideolojisi girmiştir. 70’li yıllarda mahalle hocasının Kuran Kursuyla, el yordamıyla başlanılan dini öğreti, 80’li yıllarda Yusufiye mekteplerinde az-çok derinleşmiş ama aradaki büyük fark kapatılamamıştır. Dışarı çıktığında ise ideolojisi yine dini öğretisini derinleştirecek, bu konudaki açlığına cevap verecek bir alternatif sunmaz ona. Elbette ideolojilerin her zaman dini hayatı tanzim etmek gibi doğrudan bir sorumluluğu olamaz. Ama Türk Milliyetçileri, dini yaşayış, anlayış, kavrayışa dair tek kelam etmemiş, bu konuda bir tartışma üslubu oluşturamamıştır. Bu yüzden içlerinden kimileri alternatif “menzil”lerin yolcusu olur; büyük kısmı ise nefislerine daha kolay gelenin… Bugün Türk Milliyetçisi ideolojisi, dinini öğrenme, aslına vakıf olma yolunda mensuplarını yalnız bırakır. Oysaki tarikatlar, hayatın içinde dinle alakalı ne kadar sorun varsa, bunun bin-bir seçeneğini müritlerinin sunmaktadır.
Bir tarikat mensubunun da, bir Milliyetçinin de en önemli sosyal kimliği Müslümanlıktır. Kendini tarifte her ikisi için de Müslümanlık bir numaralı argümandır. Durum böyle olunca dini öğretisi yetersiz kalmış Türk Milliyetçisinin kendini tarif esnasında bir tarikat mensubuna göre güdük kaldığı açıktır. Bu durum da Türk Milliyetçisinde manevi bir psikolojik eziklik meydana getirmektedir. Bugün tarikat dünyasına girmek isteyen bir Türk Milliyetçisi hem bu dünya hem de öteki dünyasına ait beklentilerine –samimi olsun olmasın- cevap veren bu yeni ideolojisine, artık yaşının da verdiği bir tür zorlamayla treni kaçırmak istemeyen bir yolcu edasıyla koşmaktadır. Kaldı ki elinde ona dönek diyecekler için –tabi bunu da dikkate alıyorsa- kullanabileceği din gibi kutsal bir argüman da vardır artık. Ve ideolojisi bu ihtiyacına cevap veremediği için de haklıdır aslında. Ama aslına bakılırsa, Türk Milliyetçisi ülküsüyle sadece dinini yaşayamadığı için değil, onunla, daima yenik ve ezik hissettiği için vedalaşmaktadır. Din belki de işin bahanesidir.
Türk Milliyetçisinde gelişmiş bir burjuva portresi göremezsiniz. Bunu başarabilen eski Milliyetçiler ise, ideolojisini artık çok gerilerde bırakmıştır. Aslında bu, Türk Milliyetçiliğin “toplumcu” yanının hâlâ dejenere edilemediğinin; eğer bir seçim noktasına gelinirse kapitalist burjuva olmakla, Türk Milliyetçisi olmak arasında bir tercihin yapılması gerektiğini gösterir. Bu durumda gösteriyor ki bugün hâlâ –Allaha çok şükür ki- kapitalizm ve Türk Milliyetçiliği ideolojileri, yaşam yani uygulama sahasında birbirinin zıddıdır; birinin olduğu yerde diğerine hayat hakkı yoktur. Bugün dine dayalı ideolojileri bile avucunun içine alan, eski düşmanı komünizmi, onun meşhur kahramanı “che”nin “t-short”leriyle tarihe gömen kapitalizm, Türk Milliyetçiliğinin esrarına, mit’lerine henüz diş geçirememiştir. Gerçi bunda Türk Milliyetçiliğinin bugün çok da “rantabl”(geçer-akçe) olmamasının da etkisi yok değil. Olası yükselen bir Milliyetçilik dalgasında, kapitalizmin “Gotik tarzda çizilmiş Bozkurt’lu metalcileri” her an piyasaya sürmesi içten bile değildir. Ama kapitalizm için tehlike henüz çok uzaklarda… Zaten 10 yıl önce “beyaz çorap giyen bıyıklı adam” isimli imajinasyon çalışmasıyla terbiye edildiği için Türk Milliyetçilerinin geçer-akçe olabilmesinin önünde de uzunca bir yol görünmektedir.
Ama gerçekte bu durumun sebebi bugünün dünyasına uyarlanmamış, 60’lı yılların sonundan günümüze inkişaf ettirilmemiş milliyetçilik ideolojisi ve onun kavramlarıdır. Bugün gündelik yaşamında, maddi dünyasında atılım yapmak isteyen deyim yerindeyse “paranın raconunu öğrenmek” isteyen Türk Milliyetçisini ideolojisi yalnız bırakmıştır. Bu noktadan sonra milliyetçi kardeşimiz ya ideolojisini ya da parasını – biraz yumuşatırsak- işini gücünü tercih etmek zorunda kalmaktadır. Bugün Türk Milliyetçiliği ideolojisinin, burjuva olmayı isteyen veya hayali bile hoşuna giden Orta Anadolu insan deposunu kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalmasının önemli sebeplerinden biri de budur. 70’li yılların sonunda Yozgatlı bir tarım işçisinin düşünde gördüğü serap ile bugün gördüğü düş arasında bizatihi akçe farkı vardır. Bunu anlamak ve çözüm getirmek Türk Milliyetçisi ideologlarının işiydi. Üretilemedi…
Neden Türk Milliyetçiliği kendini zaman içinde yenileyememiş, eksikliklerini onaramamıştır?  Bir defa, bu ideoloji tamamen yerlidir. İslamcı veya Sosyalist ideoloji gibi Türkiye dışında da kolları olan ve oralardan beslenebilecek, olgunlaşabilecek bir alternatifi yoktur. Bunun dışında ve daha önemlisi 12 Eylül sonrası Türk Milliyetçilerinin düşünen ve okuyan kesimi büyük ölçüde azalmıştır. Ayrıca bu kadroların önemli bir kısmı da yeni Özal ideolojisinin elinde devlet yönetmeye çalışmıştır. Dini veya içtimai hayata dair felsefe üretecek hiçbir üretim gerçekleşememiştir. İdeoloji adeta donmuş, kalmıştır. Hayatın değişimine ayak uyduramamıştır. Hayatın değişen yüzünü görecek, bunun ideolojisinin kalıpları içinde eritip uyarlayacak beyinler başka işlerle! meşgul olmuştur. Ne yazık ki Türk Milliyetçileri sadece işin aksiyon tarafını sevmiş, somut düşmanın olmadığı sulh günlerinde rahle-i tedris’de iyi bir öğrenci olamamış, varlık sebebinin halkına açıklayamaz olmuştur.  İdeolojik bir tıkanıklığa yol açan bu durum hâlâ sürmektedir.
El Yevm… “Sen ne diyorsun?” derseniz; Türk Milliyetçisinden burjuva olamaz mı? Olamaz, kesinlikle olamaz… Fıtratına -Allaha binlerce şükür ki- aykırıdır. Çünkü Türk Milliyetçisi inancı gereği, bütün özgürlüklerini, kazanmaya dair hırslarını öz avucunun içine koyup Allah’a sunup; onun geri verdikleriyle yetinmeyi düstur bilir. Yani bizatihi bu dünyada önce kaybetmeyi, daima kaybetmeyi, sadece küçük bir can için tüm varlık hesaplarını feda etmemeyi; sadece Allahın adaletinden, ideolojisinin teklifi olan Allahın adalet ülküsünden şaşmamak için hep kaybetmeyi; ama yekûnda kazanacağın bilir.
Yani anlayacağınız… Piyasa şartları gereği davranamaz, bölüşümcüdür ve hiçbir zaman sermaye havuzunu büyütemez bu yüzden. Ayrıca öyle medya patronu falan da olamaz. Allah’tan korkar, yayınladığını bin defa düşünür; kimseye iftira, şantaj yapamaz. Yani piyasa tekniklerini bilmez, uygulayamaz. Öyle kekeme medya da bu piyasada iş yapamaz zaten. 
Peki, ne olacak? Çözüm ne? Piyasa jargonu Türk Milliyetçisinin dünyasına tamamen aykırıdır. Ve şurası kesin ki kapitalizm, bugün kendisine dönüşmeyen hiçbir fikre hayat hakkı tanımamaktadır. Bence, kapitalizm, diğer izmleri de yutarak sürdürdüğü bu canavar koşusunu tamamlayıp ideoloji çöplüğüne gidene kadar, Türk Milliyetçisi sömürmeyen, kazanırken de harcarken de “orta yola tutunan”, adaleti gözeten, ultra hiper marketler yerine bakkalını tercih edinen bununla iktifa edinen kişidir. Kapitalizm denen bu çılgınlık, İslamcısı içinde, sosyal demokratı için de bir gün son bulduğunda, bu milletin, cebindeki üç kuruşun haram helal hesabını hâlâ verebilen birilerine ihtiyacı olacaktır. Bir gün muhakkak bu zaman gelecek. Türk Milliyetçisi için gerçekten kazanmak, hem bu dünya hem de öteki dünya için ancak böyle olabilir.
Türk Milliyetçisi idealize edilmiş, “rol-model” olmuş kimliğini bile-isteye terk etmektedir. Çünkü bu dünyayı “şu üç günlük hayat” diye algılamak yerine, her zerresinden son noktasına kadar zevk alınması gereken bir “carpe diem” duygusu onun tüm benliğini kaplamış; sözlerine, söylemine yansımış, “bu hayatı ıskalamamak” fikri içi içini kemirmektedir. 70’li yıllardaki tüm annelerin kızlarını vermek istediği mahallenin örnek delikanlısı, 80’li yıllarda zindanlarda Yusufiye, 90’lı yıllarda vatanı için mafya, nihayet 2000’li yıllarda “sadece ekmeğimin peşindeyim” jargonuyla geçmişin tüm pişmanlıkları sırtında, davasına ideallerine sırtını dönmüş, yenik, mutsuz; işte bu yüzden safını arayan/değiştirme gayretinde birine dönüşmüştür.
Artık “trendy” olmayan ideolojisini, “dönek” görünmeden terk etmenin, yollarını aramaktadır. Hatta gözüne kestirdiği yeni ideolojinin liderini, “zaten gençlik yıllarında milliyetçiymiş” kabilinden sözlerle hem kendi, hem de çevresi için geçerli bir gerekçe oluşturma cehdine girişir.
Bugün Türk Milliyetçisi yaşadığı hayata tarifler getirememektedir. Bunu kendi ölçüleriyle yapabilen tarikatlara adeta “matrix” e kayıtsız şartsız girmeyi dileyen sibernik kurbanlar gibi yaklaşmaktadır. O, gerçek olmadığını bilse bile maddi-manevi (dünyevî-uhrevî) gücü elinde bulundurduğunu düşündüğü bu yapıya girmeyi kazanmanın/kurtuluşun yegâne çaresi olarak görmektedir.

2023istanbul.com

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!