4 Nisan Pazartesi günü Mansur YAVAŞ beni aradı.
Ortak bir maziye ve uzun yıllara dayanan dostluğumuza rağmen:üç dört yıldır karşılaşmamıştık…!
Birbirimize selam göndermenin dışında,epey bir zamandan sonra ilk defa telefonla konuşabildik…!
‘’Hemşerim Mansur’’ başlıklı yazımla; Devlet Bey’e yazmış olduğu mektup hakkındaki düşüncelerimi net bir şekilde ifade etmiştim.
Bundan bahsetmese de, arama nedeninin yazdıklarımdan incinmiş olması olduğu anlaşılıyordu…!
Havadan sudan bahsettikten sonra mevzulara girdik…!
Mansur YAVAŞ partimizin yetkili kurullarında fikir ve düşüncelerini yeterince açıklama imkanı bulamadığını,iletişim kanallarının tıkanması üzerine;partimiz,davamız ve ülkemiz adına duyduğu kaygıları mektup yazarak ,Genel Başkanımıza arz etme yolunu seçtiğini söyledi…!
Mektubunun içeriğinin bazı kısımlarının kamuoyuna art niyetli ve eksik sızdırılması üzerine,camiamızı ve kamuoyunu doğru bilgilendirmek maksadıyla;mektubu ifşa etmek mecburiyetinde kaldığını belirtti…!
Bende,mektubun muhtevasındaki bazı eleştirilere katılmadığımı,lidere mektup yazmanın ve kişiye özel mektubun kamuoyuna açıklanmasının yanlış bulduğumu,şartlar ne kadar ağır olursa olsun,yöntemi tasvip etmediğimi söyledim…!
Telefon sohbetimiz bu mecrada sürdü…!
Büyük bir kitleye sahip olmuş partimiz içerisinde,herkesin aynı şeyleri düşünüp,benzer davranışlar sergilemesi imkansızdır…!
Farklı bakış açılarına sahip olanlar,fikri zenginlikleriyle davalarına büyük katkılar sağlarlar…!
Bir fikre ve bir kişiye en büyük zararı,aptalca savunanlar verir…!
Cami kapılarında onlarca ülküdaşını şehit vermiş,Cami avlularından binlerce ülküdaşının salını omuzlamış, Mamak zindanlarında sabah namazını eda ederken asker dipçiğiyle katledilen Hüseyin KURUMAHMUTOĞLU ile aynı ülküyü paylaşmış bir kutlu davanın fertlerinin muhafazakârlık hassasiyetlerinden daha doğal ne olabilir…!
Sonuç olarak; Mansur YAVAŞ, mensubu olmaktan şeref duyduğu, Milliyetçi Hareket Partisinin büyüyüp gelişmesi,aksaklıkların düzeltilmesi gayesiyle hareket ederek,ikaz vazifesini yaptığını,bunun dışında yapılan art niyetli yakıştırmalarla uzaktan yakından ilgisi olmadığını ve şiddetle kınadığını beyan etti…!
Ben Mansur YAVAŞ’ın samimi yaklaşımlarına inandım…!(inanmak istiyorum…!)
‘’Ben ülkücüyüm…! Partim Milliyetçi Hareket Partisidir…! Endişelerim partimin ve davamın sekteye uğramadan yolunda ilerlemesi içindir…! Bu uğurda çalışırım…! Buradan benim ölüm çıkar…!’’ diyen herkes benim canımdır,ciğerimdir,kardeşimdir…!
Bu uğurda; ola ki oluşan hatayı,yanlışı ve kusuru kendi aramızda,nefislerimizi bir tarafa koyarak,tartışmalarımızı erteleyerek;akl-ı selim ve sağduyuyla hallederiz…!
Dışlayan değil sarmalayan,parçalayan değil bütünleştiren,oluruz..!
Kutlu davamızın emrinde, çizgimizde kırıklık olmadan bu günlere birlikte geldiğimiz arkadaşlarımızı,bu çizgiyi muhafaza ettikleri müddetçe;at atıklarına yedirtmeyiz…!
Zanaatı siyaset,kadrosu milletvekili olan,toplama kasa zevatın;yaşına başına bakmadan Genel Başkana kapı açmasının,elini öpmesinin, önünde susta durmasının adı,sadakat olacak…!
Ülkücü samimiyetiyle, partimizin geleceği kaygısıyla,duyduğu rahatsızlığı (şık olmayan hatalı bir yöntemle olsa bile) dile getirmenin adı,ihanet olacak ha…!
Yalanıp ballanıp geldiğiniz kapılarda olabilir…! Ama bizim buralarda,bu kadar ucuz değil…!
…
40 yıllık dava arkadaşım Mansur YAVAŞ’a yakıştırabileceğim bir tek tavır vardır…!
Bu tartışmaları bitirip,kemliklere kulak asmadan,Milliyetçi Hareket Partimizin 12 Haziran seçimlerinden muzaffer çıkabilmesi için bıkmadan usanmadan çalışmaktır…!
Bu konuda söylenmedik söz kalmadı…! Daha da uzatmanın alemi yok…! Söyleyecek sözü olanda 12 Haziran sonrasına saklasın…!