Abbasi Halifesi Mütevekkil zamanında (847-861), Muaviye’nin oğlu Yezit’in isteği ile öldürülen peygamberimizin sevgili torunu Hz. Hüseyin’in Kerbela’daki mezarı yıktırılmıştır; dahası burayı ziyaret de yasaklanmıştır. Bununla da yetinilmemiş, buralar tarla haline getirtilip ekin ektirilmiştir. “Halife”nin bu hareketi Müslümanları incitmiş, Bağdat halkı mescit duvarlarına Halife Mütevekkil’i kınayan yazılar yazmış, şairler Halife’yi hicveden şiirler yazmıştır.
Ancak bu yazılar ve şairlerin taşlamaları, Mütevekkil’i bu çeşit davranışlardan alıkoyacağı yerde, densizliğe payan olamayışın örneklerini sergilemiştir. Halife, peygamber soyuna düşmanlıkları bilinen kişileri çevresine toplamış, onlarla içkili toplantılar düzenleyip, Hz. Ali hakkında kötüleyici sözler söyleterek onunla dalga geçilmesine aracı oluyordu.
Bu eğlencelerin birinde, başı saçsız olan Ubbade adındaki kişi, gömleğinin altına bir yastık sarar, iri göbekli bir görünüş alır, böylece Hz. Ali’yi temsil ederdi, sonra da halife meclisinde oynardı… Şarkıcılar ise, “Başı dazlak, karnı büyük Halifetül Müslimin geldi!..” diyerek şarkı söylerlerdi.
Birgün Halife Mütevekkil’in oğlu 1. Veliaht Muhammed Muntasır, bu duruma tanık olunca, taklitçiyi tehdit etti; bunun üzerine babası Halife Mütevekkil oğluna: “Sana ne oluyor?” diye sorunca, oğul Muntasır şöyle cevap verdi: “Ya Müminlerin Emiri, bu itin taklit ettiği, bununla burada bulunanları güldürdüğü insan senin amcazadendir ve Peygamber soyunun en saygıdeğer olanıdır. Sen onunla övünmelisin! Dilersen sen onun etini ye, ama bu itlere yedirme!” Cevabını verdi.
Bu cevap üzerine Halife Mütevekkil’in oğluna tepkisi ise, orda bulunan şarkıcılara, oğluna yönelik ağır ve müstehcen şarkılar söyletmek olmuştur. Ayrıca onun 1. veliahtlıktan çekilmesini isteyip, oğul Muntasır da bunu kabul etmeyince, yine oğluna ağır hakaretlerde bulunmuştur.
Zamanın çok ileri boyutta “dondurucu” bir özelliği olmalı ki, zamanın kendisi akıp giderken, bazı düşünce ve ahali özelliklerinde en ufak bir “bozulma” olmadan hayatiyetini sürdürebiliyor…
Agamemnon’un çocukları dün “Doğu”ya kılıç çekerken, Akif bu “tipleri” şöyle dile getiriyordu: “Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela!” Bugün de Ömer Muhtar’ın çocukları “Akdeniz’de Roma’dan izinsiz elini yıkamaya kalktığı” için, kimi sırtlan, kimi yılan, kimi köpekbalığı ne kadar harami varsa, Piyer Lermit’in nefret ve hıncıyla Ömer Muhtar’ın vatanına, kalbine kanlı dişlerini batırıyor.
Şüphesiz kuş kuşluğunu, Bush Bushluğunu yapacaktır, çünkü onların “hilkatı kimyası” öyle!.. Bush’un çocuklarının da bu genetik mirası yansıtmaları normaldir, çünkü bunlar henüz mutasyon geçirip insanlık evrimini tamamlamış değiller. Ancak “imani” konularda mangalda kül bırakmayanlara ‘ne demeli’ demeyeceğim; bu Mütevekkil’in torunlarına bugün söylenmeyecek de ne zaman söylenecek?
Sultan Hamitçi Müslümanlar!
Filistinci Müslümanlar!
Vahdettin’in çocukları!
Kendine düzen vermeden, Aleme nizam verenler!
Ömer Muhtar’ın vatanını, kalbini “Kartaca’ya benzetmek” için ateş yağdırılırken, Cuma namazı sonrası Bayazid meydanında niçin ölüm sessizliği hüküm sürüyordu?
Son söz Beyrut Arabından; Mütevekkil’in torunlarını bundan daha iyi anlatan söz zor bulunur: “Mafi müşkile, muhuhu Arabi…” *
Onun için “tuti mucizeyi güyem, ne desem laf değil” galiba…
Zeyl; Anadili Türkçe olanlara: * Sorun değil, kafa Arap…