Bir neslin yetişmesinde akademisyenlerin rolü kritik öneme sahiptir. Geleneksel eğitim öğretim çizgisinin etkilerini sıkça görebildiğimiz eğitim sistemimizde öğretmen, bu yapının en temel kolonlarındandır. Bir öğrenci için öğretmen lider – örnek alınan kişidir ve onun olduğu hale doğru gitmek önceliktir. Bu durum üniversite öğreniminde de böyle devam etmektedir. Lise eğitimi sonrası üniversiteye başlayan öğrenciler aynen ilköğretimde ve lisede olduğu gibi üniversitede de hocalarını takip eder ve onların söylediği öğrenciler için tartışmasız doğrudur ve beyin süzgecinden geçirilmeden mutlak doğru kabul edilip hemen not alınıp ezberlenmeye başlanır.
Toplum tarafından genel kabul görmüş ilke ve yargılar hesaba katılmaksızın süzgeç her zaman çalışır vaziyette bulunmalıdır. Özgür düşüncenin, bilimselliğin ve gelişimin meşalesi kabul edilen fakat; ülkemizde lise öğreniminden sonraki eğitim basamağı olarak algılanan üniversitelerimizde, bir kısım öğrenci ve akademisyenler tarafından bu fikriyat lisans eğitimi öncesinde olduğu gibi devam etmektedir.
Bir öğrencinin süzgeci her ne kadar kullanılmaya kullanılmaya paslanmışsa da bunda dış etkenlerin de payı vardır. Öğrencinin hocasına bakışı ortaokuldaki coğrafya öğretmenine olanla aynı olsa da bunun farkındalığını yaratacak olan biraz da üniversitedeki akademisyenler olmalıdır. Öğrencilerine ilkokul öğrencisi gibi yaklaşan; düşünmeye, çözüm üretmeye ve geliştirmeye itmeksizin paragraflar ezberleten bir akademisyenin bilime ve insanlığa katkı yapıyor olduğu söylenemez. Böylelikle, öğrencilere birer değer olarak yaklaşıp onları fikirsel anlamda üretmeye ve geliştirmeye yönlendirmeyen akademisyenler, ileride sistemin girdabında kaybolup ortalama 70 yıl yaşayıp evrende oksijen tüketen kütleler üretmektedir.
Öğrencilerine ilk derste, dünyada neden bulunduklarını ve ne yapmak istediklerini sorgulatmayan bir akademisyen en temel noktayı atlamaktadır. ’’Siz mezun olunca mal müdürü olacaksınız, A olacaksınız, B olacaksınız’’ gibi yönlendirme alan öğrenci de kendi vizyonunu bu doğrultuda oluşturmaktadır. Belirlenmiş olan yüksek(?!) vizyon çerçevesinde artık bir amaç vardır ve bu uhrevi (?!) hedef doğrultusunda ilerlemeye başlar. Sonrasında mal müdürlüğü için 3000 aday vardır ve 2700 kişi mal müdürü olamaz.
Akademisyen o öğrenciye belirli bir vizyon katmamış, slayt ezberletmiş ve üniversite öğrenimi bu veya şu şekilde geçip gitmiştir… Bunların yanında gerçekten size ilham veren ve hayatta yol gösterici olarak görebileceğiniz hocalar da yok değildir.Burada kastedilen yol göstericilik, mal müdürü olmanız yolunda sizi teşvik etmesi değildir elbette. Esas olan; topluma faydalı, çevreye duyarlı, farklılıklara saygılı, dürüst, adaletli ve erdemli yüksek insan olma özelliklerini görebileceğimiz bir birey yetiştirme çabasıdır. İstenildiği takdirde herkes toplum içerisinde bir statü kazanabilir veya çeşitli mesleklerde uzmanlaşabilir fakat; erdemli insan olmak zordur ve daha önceliklidir. Bir nesil yetiştiren insanların kendilerindeki bu özellikleri zorlaması, geliştirmesi ve örnek olmaları gerekir. Optik okuyucu ile ölçümlenemeyecek değerleri öğrencilerine vermeli ve onları geleceğe hazırlarken bugünü de es geçmemelidir.
Lise ve ilköğretimde hocalarımıza olan itimat ve bağlılık üniversitede de devam ettiğinden, hoca ne kadar vizyon sahibi ve rol model ise öğrenciler de öyle olacaktır. Kimi hocaların her sözü –ders dışı konular olsa dahi– not edilir ve kültürel anlamda da birikim yaratır, kimisi ise sizi teoride boğar ve süzgeci kullanmadan yaşamaya sevk eder. Ne mutlu bana ki rol model diyebileceğim ve örnek alınması gereken bir hoca tanıdım üniversite yaşantımda. Ders dışı bir konu anlatırken dahi sözlerini not aldığım, benim için 4-5 hayat derinliğinde bir insandır kendisi. Dünyaya bakışımı değiştiren, hayatımda atmış olduğum en önemli adımların mimarı üniversite rektörüm Prof.Dr. Fazıl TEKİN…Akademik anlamda en az şuanki görevinde olduğu kadar yoğun olduğunu tahmin ettiğim İİBF Dekanlığı döneminde henüz ben 1. sınıf öğrencisi iken, okuduğum kitapları gidip hocam ile paylaşır düşüncelerimi aktarmaya çalışıp kendisinin fikirlerinden ilham almaya gayret ederdim. Burada asıl nokta kendisinin böyle bir duruma zaman ayırıyor olmasıydı. İşte öğrencisine vizyon katan, ona etki eden ve hayatını değiştirip onun da hayatlar değiştirmesine aracı olan erdemli insan örneği tam anlamıyla budur diyebiliriz. Manevi evladı olmaya aday olduğum Fazıl Hocamın hayat tecrübesi, ulusal ve uluslar arası alandaki saygınlığı ve akademik başarıları bir tarafa öğrencilerin de her zaman algısının açık olması ve gelişime hevesli olmaları gerekmektedir. Hocanın kullandığı deyimler, özlü sözler veya atasözleri, iktisat ve maliye ilminin tablo ve rakamlardan ibaret olmadığını, iktisadi düşüncenin ahlak ve zihniyet dünyasının da önemli olduğunu ifade etmek içindir.
Bir bünye meydana getirirken bütün unsurları ile ele alıp onu oluşturmak gerekmektedir. Var oluş gayesi konulmamış vücut bir süre sonra bozulacak ve yozlaşacaktır. Akademisyenler et ve kemiğin yanına, ayakta dimdik duran ve nereye doğru gideceğinin farkında olan bireyler yaratmalıdırlar. Ülkemize bir vizyon belirlenip takip edilmeye çalışıldığı bu dönemde, vizyon sahibi insanlara daha fazla ihtiyaç vardır ve olacaktır. Rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın 3. İzmir İktisat Kongresi’nin kapanışında yapmış olduğu konuşmada belirttiği üzere; ’’çok kritik hatalar yapmaz isek 21.yy. Türkiye’nin olacaktır.’’. Ben de diyorum ki öğretmenlerimiz-akademisyenlerimiz çok kritik hatalar yapmazlar ise, vizyonu ve özgüveni olan bireyler yetiştirmeye devam ederler ise 21.yy. Türkiye’nin yüzyılı olacaktır.
x