Temmuz’u da yokuş aşağı saldık, şen olasın Türkiye… Bugün herkese merhabamızı erkenden çekip konularımıza acilen dalalım.
Gündem, turşu kavanozuna döndü. Hiçbir konu neticelenip rafa kalkmıyor. Üstelik, katmerlenerek yerini perçinliyor… Uçak meselesi sadece israf, debdebe, gösteriş, görmemişlik boyutuyla değil cehalet sınırlarını da zorlayarak gündeme demir atmış durumda… RTE, “o kadar dolaşıyoruz, tarifeli uçakla mı gidelim. Bunlar Devlet yönetmekten haberdar değil” diyor… Cehaletin hangi birine yanayım… Zat-ı alileri dış seyahatlerine kaç uçakla gidiyorlar? Bir tanesiyle, o da Katarlı kankanın hediye (!!!) ettiğiyle. Peki, geride kalan 12 uçağın görevi ne? Hadi bir yedek olsun, onu anlarım. Yoksa Merkel’in durumuna düşerler… Kadıncağız, uçağı arıza yapınca G-20 Zirvesine tarifeli uçakla gitmişti… Peki, geriye kalan 11 Uçağı kim kullanıyor? Dedikodulardaki gibi her aile ferdine bir uçak olduğuna inanmak istemiyorum ama merak da ediyorum. İnşallah başımıza bir şey gelmez meraktan… Yeşilköy Atatürk Hava Alanı’nın iki pistinin alelacele battal hale getirilip tek pist kalmasını da manidar buluyorum. Üstelik orayı tek kullanan RTE olduğuna göre, Park alanında da diğer uçaklar bulunduğundan merakım iyice artıyor… Şeffaflık yerine buzlu cam arkası bilgiler çığ gibi büyüyor… Tıpkı “enflasyon rakamları nereden, hangi marketlerden tespit ediliyor?”, “128 milyar $ nerede?”, “Şehit paralarına ne oldu?” gibi her şeyi merak ediyoruz ama netice alabildiğimiz yok… Her şey gizli saklı, kimse bilmeden hızla cereyan ediyor… Neyse konumuza dönelim… Yurdumuza gelen, milli geliri elli bin dolarları aşmış Liderlerin, memleket yönetmekten bihaber oldukları söylenemeyeceğine göre, biz durumumuzu nasıl izah edeceğiz? Emeklisine 150€ maaş verebilen borçları katlanmış, Merkez Bankası tamtakır bırakılmış, kendisini kıskananlar pandemi trilyonları dağıtırken IBAN yayınlayan, Ülke yöneticilerinin memleket yönetmekteki maharetinden bahsedilemez… O zaman geriye tek şık kalıyor… Bunlar sadece uçak yönetmişler… E… Dile kolay 13 uçak, kolayla da yönetilmez…
Gelelim başka bir “İşimize nasıl gelirse öyle konuşuruz” paragrafına… Hazret geçtiğimiz günler de İskenderun‘daydı. Bir Teknik Üniversite açtı… Açış konuşması, yapılan hizmetin, oya tahvili niteliğindeydi… Bu beyi bir müddet sonra, işsizlikle alakalı konuşurken “Biz her okul bitirene iş bulmak zorunda değiliz” derken görebilir ve dinleyebilirsiniz… Siz her ilçeye yüksek okul açacaksınız, açılışlarda, gençlere olumlu mesajlar vereceksiniz. Aileler çocuklarını bin bir külfet ve meşakkatle buralar da okutacak, bu hizmetlerden dolayı oylarını da sana teslim edecekler ama sen çıkıp “Biz kimseye iş bulmaya mecbur değiliz” diyeceksin… Yapma yahu… Bu ülkede yaşanan veya yaşanacak bütün sorunlara, çare bulmak senin görevindir. Arada bahsettiğin Hz. Ömer’in hayatını oku, devlet yönetimini incele, ne demek istediğimi anlarsın… Haaa, eğer beceremiyorsan da çare gayet basit. Çekip gidersin, sen de biz de rahata ereriz…
Kısa aralıklarla çark edilen konulardan biri de “Aşı Meselesi“. Sen kalkıp, “İngiltere bir kişiden aşı başına100 sterlin alıyor” dersen, biz kuzu hükmündeki kulların hemen inanırız… Allah’tan İngiltere köklü gelenekleri olan ciddi bir devlet de hemen açıklama yaptı, ücretsiz olduğunu hatırlatarak ilan etti… Sakın yanlış anlaşılmasın. Senin ne kadar doğru olduğunu, yalanın “Y“sinden bile hoşlanmadığını bütün dünya gibi ben de biliyorum ama, yazım grubunu ve danışmanları da ikaz etmeniz lâzım…
Bu arada bir de benzin polemiği çıktı… Beyimiz, sahibimiz ÖTV’yi uygun biçimde almıyormuş. Bu yüzden işler terse dönmüş. Şimdi Avrupalılar depoyu buradan doldurup gidiyorlarmış… Buraya kadar diyecek bir şey yok. Gri propagandanın çok güzel bir uygulamasıyla karşı karşıyayız… Gelelim grinin koyu kısmına… Almanya’da ortalama emekli aylığı 1000 € bizde 150 €, o da yeni binbeşyüz oldu ama esas maaşı yakalayana kadar kaç yıl zam yok belli değil… Asgari ücret Almanya’da 1600€ bizde 200€… Bu durumda, bir Alman ücretiyle kaç depo doldurur biz kaç depo… İşin aslı ve gerçeği burada gerisi laf-ı güzaf…
Pişkinlik malesef sınır tanımıyor… Efendimiz, ekranlara çıkıp, 100 TL. sınırını geçen et fiyatlarına karşı “Fiyatları suni olarak yükseltenlere müsaade etmeyeceğiz” diyerek aklımızı test ediyorlar… Saman fiyatları alıp başını gidecek, tane fiyatları füze gibi olacak, pardon uçacak… Bu arada parantez içi, bundan sonra kim uçmaktan bahsederse inanın beddua edeceğim biline… Çünkü uçmanın sadece zamlara şamil bir olay olduğunu anladık… %15 Elektrik %12 Doğalgaz zamlarını yiyince “Uçmanın kerametini” çözdük… Her neyse, bütün girdileri uçan üretici karkasını aynı fiyattan elinden çıkaracak… Yahu bunun böyle olamayacağını, kantin muhasebecileri bile anlar…
Ey halkım… Kendini bu ekonomi (!!!) madrabazlarına karşı komik duruma düşürme… Seninle dalga geçenlere artık bir “Dur” deyiver… Bakınız, sizlere bir şey anlatayım… Kendimden örnektir, aynı zaman da bir testtir. Bu yolla her daim muhatabımı çözmüşümdür…Fıkra anlatırım… Kimisi daha bitmeden olayı çözer ve gülmeye başlar… Kimisi biter bitmez gülmeye başlar… Kimisi anlatım biter, 2-3 dakika sonra gülmeye başlar… Kimisi, suratınıza bön bön bakar… Kimisi de bittiği halde sonucun ne olduğunu sorar sizi çıldırtır… Bu özelliğimi sizlere karşı deşifre ediyorum… Gelin , fıkra bitmeden gülenlerden olun… Yoksa durumunuz değişmez , birileri , 2023’te de “Bu kardeşinize verin, bakın dolar, faiz ne olacak?” der ve de sonun da gene kılığınızı görürsünüz… Amiyane bir laftır, Anadolu’da çok söylenir ama durumu da kesin açıklayan bir deyim olduğu için paylaşmak istiyorum… “Siz dört ayak olduktan sonra, sırtınız boş kalmaz” Bundan böyle iki ayak üstünde durmaya çalışalım, yoksa iş işten geçmek üzere… Talebelikte altın kuraldır. Zayıf alan, “Hoca vermiş” der… İyi not alan da mutlaka kendi almıştır… Yani iki vermiş, üç vermiş denir ama sekiz aldım dokuz aldım denir… Bizimkilerde de durum benzer. İşimize gelmeyen veya beceremediğimiz durumları “Dış mihraklara” yıkarız; işimize gelenleri de “Söke söke alırlar” lafları arkasına sığınırız… Anadolu’da bu gibi durumlara, “Suyu görünce kurbağa, kırı görünce tosbağa” denilir….
Sonunda kurbağa da tosbağa da isin içine girdi ya… Demek ki veda vakti geldi… Hepiniz, Allah’ıma emanetsiniz. Hoşça kalınız…