Yaylaların, köylerin sabahına tanıklık edenler bilir. Önce kurtlar, kuşlar uyanır güne… Hafif bir esinti girer pencerenizden içeriye… Horozlar, inekler, börtü böcek ne varsa hepsi güneşi uyandırmak için telaş içine girerler… Bu yüzden de güneş ilk onlara gülümser. Oralarda sürekli yaşıyor olmanız önemli değil. O sabaha bir kez uyanmanız bile kâfi. Aşık olursunuz bu havaya…
Midenizi her şekilde doyurabilirsiniz fakat ruhun tokluğu bir başkadır buralarda! Bu zenginliğin bir maddi karşılığı olabilir mi? Kim vaz geçebilir bu güzelliklerden?
Ya da siz rıza göstermedikten sonra kim elinizden alabilir ki bu zenginliği?
Ne mutlu bu nimetin farkındalığını yaşayanlara. Ne mutlu yaşarken yaşatma idrakinde olanlara. Bu bir iman ve vatan meselesi. Bizler memleketimizin ezanına, bayrağına nasıl sahip çıkıyorsak, kurduna-kuşuna, taşına-tarlasına, otuna-ağacına da aynı aşkla sahip çıkanlardanız. Şükür!
Ancak bir o kadar da içimiz buruk. Aşkımıza yan gözle bakan ülkemizin yeşilini-mavisini talan edenler var. Minareyi çalma derdinde olan bu insanların ise mazeretleri hazır, “her şey Turizm için!..”
Artvin’den Trabzon’a…
Değerli okurlarım geçtiğimiz günlerde yolum Artvin/Yusufeli’ne düştü. Huyumdur yolculuğum boyunca çevremi iyi izler, yöre halkını dinlerim.
Bugün onlardan dinlediğim ve de tanık olduğum bir konuyu siz okurlarımın dikkatine sunuyorum. Belki birçoğumuzun hiç görmediği ama güzelliğini duyduğu Borçka Karagöl’den bahsedeceğim. Bütün cümlelerim yöre halkına ait.
Yöre halkına göre yetkililer gölü “altın yumurtlayan tavuk” olarak görüyor. Para kazanma hırsı doğa sevgisinin önüne geçmiş. O güzelim gölün boğazına bıçak atılmış vaziyette… Turistlere hizmet verme çabasıyla yol kenarına tesis kuran köylüler durumdan son derece rahatsız. Karagöl, “Göl turizmi” adı altında tıpkı diğer göllerimiz gibi betondan nasibini almış. Anlatılanlar sizi isyan ettiriyor. Gölün kenarında yapılan beton bent yüzünden etrafında ki küçük gölcüklere su gitmediği için balıklar ölmüş.
Yine anlatılanlara göre, yeme içme(piknik) alanı haline getirilen gölün etrafından her gün çöpten dağlar oluşuyor.… Durumundan rahatsız olan halk konuyu Borçka Belediye başkanına ilettiği zaman ise aldığı cevap aynı, “her şey turizm için”.
Deveye sormuşlar, “boynun neden eğri?” O da “nerem doğru ki?” demiş.
Bugün bir başka doğa çığlığı ise Düzköy/ KAYABAŞI Yaylası’ndan. Yine aynı zülüm. Yayla sakinlerinin ifadesine göre, yaylaların ormanlık alanı “kolunu RANTA kaptırmış”. 15 metre de bir ağaç bırakılarak ağaçlar kesiliyor. AMAÇ, yeni inşaat alanları açmak. Muhtemelen planda yeni villalar var. Yine yöre halkının ifadesiyle, Kayabaşı ormanlık alanı talan ediliyor. Yetkililerin savunması ise aynı, “Merak etmeyin kesilenlerin yerine yeni ağaçlar dikilecek. Her şey turizm için.”
İşin en vahim yanı, durum belediye başkanına iletildiğinde, olaydan haberdar olmadığını ifade etmesi.
ŞİMDİ, bu konularla alakalı yetkililerden bir dönüş olacak mı bilmem. Yoksa oturup Sn. Erdoğan’ın gelmesini, durumu gördükten sonra da “Biz KARAGÖL’Ü, KAYABAŞI YAYLASINI rezil ettik, kirlettik!” demesini mi bekleyeceğiz? Ya sonra?
(Not; konularla alakalı belge isteyenlere gönderebilirim.)