H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

Vatan Nöbeti, “İkinci Bir Emre Kadar!”

 

Küresel güçlerin ulusal çıkarlarını elde etmek, gizli planlarını uygulamak için terörü bir araç olarak kullanması, “sözde demokrasi” için ülkelerin yönetimine müdahalede bulunmaları bize çok da yabancı bir durum değil. Darbeleri dün de yaşadık bugün de yaşıyoruz. Yarın yaşamayacağımızı da kimse garanti edemez.

Darbelerin “ülkelerdeki hareket ayakları” genel olarak karmaşık ilişkiler, çıkar ve bağlılık esasıyla oluşur. Yerel çıkış noktası “ülke için” olarak gösterilse de arka planda “küresel güçlerin amaçlarının” bulunduğu, bu doğrultuda hareket edildiği kesin.

Bunun yanında hiçbir darbeci kendini suçlu hissetmez. “Biz böyle olsun istemedik” itirafında bulunur. Çünkü en planlı darbelerin bile sadece ilk yirmi dört saati yerli olanlar, sonrasında ise asıl sahipleri kontrolü ele almıştır: yani dış mihraklar… Dolayısıyla bir darbenin başarısı veya başarısızlığı hakkındaki yorumlar çok sanaldır. Çıkış noktası belli olsa da  gerçekte neye hizmet ettiği kendi içinde saklıdır.

15 Temmuz için de aynı şey geçerlidir. Bize göre başarısız gözüken bu kalkışma, belki de amacına uygun, planlayanlara göre başarılıdır… Şu an gerçek anlamda kimin elinde şekillendiği belli olmayan bu süreçte iktidar, devlet kurumlarını yeniden nasıl toparlar ve işler hale getirir, hukuk’u tam manasıyla ne kadar sağlar ona bakıyoruz.

Kamuoyunda endişeler, iktidarın bir kez daha yanılarak, bu günleri “güçler” için kullanmaya çalışması yönünde… Bunu da şu anda kestirmek mümkün değil…

………..Bugün benim altını çizerek anlatmaya çalışacağım, darbenin “MEYDANLARA” yansıyan kısmı.

Darbelerin halkta yansıyan kısmı korku, bilinmezlik ve ümitsizliktir. “Güvensizlik, kendini yalnız hissetme duygusu” insan psikolojisine çok acımasızca yansıdığı için insanlar siner, kendi kabuğuna çekilir. İlk dakikalarda hiçbir tepki göstermez.

Bir gerçek var ki siyasi eylemler anlık tepkilerden değildir. Hafızalar, yaşanmışlıklar, sorumluluk duyguları, öfkeler ve sahip çıkışlar devreye girip, toplumsal reflekse dönüşeceği, kontrol konusunda sıkıntı yaşanacağı göz önünde bulundurulursa, bu eylemler inceden inceye planlamalıdır. Nihayetinde, sadece örgütlü toplumlar ortak hareket eder, kendi içinde kontrollüdür.

15 Temmuz’da halkın meydanlara davet edilişi, anlık siyasi bir eylem kararıyken, toplumsal bir reflekse dönüşmesi, halkın kendi içinde örgütlenerek kontrolü elinde bulundurması; “toplumsal bilincin” çok önemli bir göstergesi, Türk Milletinin millet olma hususiyetinin dışa vurumudur.

Milletimizin darbelere karşı geliştirdiği bu bilinç, demokrasiyi ne kadar içselleştirdiğimizin de sevindirici yanıdır… Ne polis ne asker… O dakikalarda toplum kendi düzenini ve güvenliğini ortak bilinçle kendi sağlamıştır.

 

Özetle, 15 Temmuz’da insanlarımızı tek bir cümleyle meydanlara çıkaran, darbenin önünde durduran, ülkesine olan hassasiyeti kadar, demokrasiye olan inanmışlığıdır… Sosyal alanların oluşması, cesur adımların atılması, paylaşımların çoğalması bu bilincin harekete geçmesi neticesinde olmuştur.

Dolayısıyla meydanlarımız bir anda, “vatanına sahip çık” gibi “kutsal” bir duygunun paylaşım alanı haline gelmiştir. Acı bir tabloyla karşı karşıya kalınmasına, yüzlerce canın toprağa verilmesine rağmen, şenlik havası estirilmeye başlanmıştır.

Bu türden toplu heyecanların yaşandığı, kutsal duyguların paylaşıldığı ortamlar, insanlara kendini daha iyi hissettirir. Korunduğu, güvende hissettiği toplumun gücü ile de cesurdur. Çünkü kentinde yalnızlık duygusu içinde olan insanın dakikalar içinde aynı amacı taşıyan onlarca dostu olmuştur.

Bu arada insanları meydanlara yönlendiren diğer itici gücün toplumla kurduğu gönül bağını da ciddiye almak gerek.. Aynı güç yarın “haydi” dediği an emin olun, siz ne kadar kontrol etmeye çalışırsanız çalışın, meydanları dolduracaktır.

Sonuç olarak;

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN bir cep telefonuyla televizyona bağlanıyor, “Milletimizi illerimizin meydanlarına davet ediyorum… ” diyor… O dakikadan itibaren, MHP’lisi, CHP’lisi, AKP’lisi, sekiz gündür meydanlarda… Siz adını ne koyarsanız koyun. İster “DEMOKRASİ NÖBETİ”, ister darbelerden çok çekmiş “halkın duyarlılığı”, ister “Erdoğan aşkı”… Sekiz gündür, aynı düzen ve hiyerarşi içinde halk sokakta..

Gündüzleri işinde gücünde olan millet, akşamları meydanları hiç boş bırakmıyor…

Ne zamana kadar? Yine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ikinci bir emrine kadar!

Sonuç olarak, 15 Temmuz öncesi ve sonrası, her haliyle sorgulanacak hatta yıllarca tartışılacaktır. Lakin “mevzubahis vatan ve demokrasi” olunca, meydanlara, sokaklara inen halk tarafından tutulan “VATAN NÖBETİ”, oluşturulan birlik ve dostluk ağı ise tartışılmaz bir gerçek olarak, tarihin en güzel sayfasında ve hafızalarda yerini alacaktır…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!