H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

Sesi Tek, Kavgası Erkek!

"Değildir kahraman yalnız er kişi
Bir aslan aslandır olsa da dişi…” der; Ziya Gökalp
 
5 Aralık 1934 günü 1924 Anayasasının 10 ve 11. Maddelerinde yapılan değişiklikler ile “kadına” genel seçimlerde de seçme ve seçilme hakkı verilmiştir. Buna göre kadın, erkek ‘yirmi iki’ yaşını dolduran her Türk, milletvekili seçebilme hakkına; yine kadın, erkek ‘otuz’ yaşını bitiren her Türk, milletvekili seçilebilme hakkına kavuşmuştur.
 
5 Aralık 1934 sonrası gazetelere baktığımızda manşetler şöyle diyordu: “ Türk kadını büyük sevinç içinde. Dünün süs kadınım bugün ulus saylavı, Atatürk’ün yoldaşı…
 
Bugün baktığımızda ise, O gün Atatürk’e yoldaş olarak çıktığı uzun yolda, kahramanlıklarının adı dışında, maalesef  “kadın” sosyal ve siyasal alanda çok da mesafe alamamıştır.
 
Kadının en gerekli ve olması gereken yer olan “Meclisin” beyni erkek, sesi erkek, kavgası(!) erkek.
 
1934’den bu güne Türk siyasetinin ne kadar geliştiği, “politika” anlamına uygun olarak, “ne kadar çok sesli” olduğu tartışılabilecek bir konudur fakat bir gerçek vardır ki; sesi yüksek çıkanların(!) “kadınlar siyaseti sevmiyor” mazeretinin doğal sonucu olarak, kadının sesini nerdeyse duyulmayacak kadar kısık ve bir o kadar da az bir halde tutuyor olmaları.

Kadınların siyaseti sevmediği koskoca bir yalandır. Kendine yer bulmada en fazla zorlandığı alanlardan birisi olmasına ve bütün zorluklarına rağmen, o alana girerek, orda tutunabilmek adına kadının canla başla çalıştığı, yadsınamaz bir gerçektir.

Maalesef, “siyasette kadın olmalı, partimizde kadınlara çok ihtiyaç var… gibi” söylemleri sık sık dile getiren erkeklerin bile, “kadını” sadece seçim alanlarında ve propaganda çalışmalarında görmek istedikleri bir çalışma ortamından bahsettiklerini anlayabiliyoruz.

Bu zihniyet, kadını sırf cinsiyeti nedeniyle ve de renk olsun diye ön plana çıkarmak isteyen çürük bir zihniyettir.

Bazı erkek zihinlerinde okuduğum son durum şu; “(Zaten başka günlerde oturmaları(!) için, onlara tahsis edilmiş on beş metrekarelik “parti kadın kolları” odaları var! ya) Siyasi çalışmalarda ‘Kadın’ sadece alanlarda olsun, çalışsın, kongre salonlarının dinleyici koltuklarını doldursun yeter.” Bu da, “Kadın, karar masalarında, başkanlıklarda, yönetimlerde ve mecliste olmasın.” demekten başka bir şey değildir.

Sorun; Eşit haklara sahip yurttaşların, haklara ulaşımlarının eşit olmaması, cinsiyetler arası mücadeleden daha çok zihniyetler ve algı kalıplarıdır.

Siyasetin erkek bakış açısı; kadın gücünün hafife alınması; bu kadar çok erkek rahatlığının olduğu bir ortamda, “erkek” konforunun bozulması endişesiyle kadınlardan rahatsızlık duyulmasıdır.

Siyasetin amacı kadın için de erkek için de aynı iken “İnsan olarak kadına şans vermemek için “erkekçe” bu kadar çok mazeretler üreten, bizden başka ülke var mıdır?” Diye düşünüyorum.
 
Kadınların isteği sadece; nitelikli ve cesaretli “kadınların” öne çıkmasına ve siyaset alanında kendilerini ifade etmelerine fırsat tanınmasıyken; kimliğimizin kuşaktan kuşağa aktarılması, yeni değerlerin topluma mal edilmesi sorumluluğunu kadına veren bir geleneğe sahip ülke olarak; onun siyasi kişiliği ve liderliği konusunda şüphe taşımak, hele hele kadını yönetimde göz ardı etmek, ona güvenmemek; ön yargı ve kompleks den başka nedir ki?

 Kadına fırsat tanımayan zihniyetlere; “Bizden biri” mantığı ile liyakatten çok sadakat arayanlara, siyasette yaşanan erozyonu iyi görmelerini tavsiye ederim.

Son olarak; zihniyetleri değiştirmek, “KADINI KAZANMAK” ve temiz siyaseti var etmek adına partilerin de, “kadının siyasi katılımına” destek verecek sözde değil, özde gerçek bir programı devreye sokmaları gerekliliğini bir kez daha buradan söylüyorum.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!