Şaka gibi, Haziran da hayatımızdan çıkmak üzere. Geldik son Pazar’ına. Ömrümüzdeki Pazarların tükenmemesi dileklerimle hepinizi saygı ve sevgiyle selâmlıyorum. Merhabalar…
Efendimiz, sahibimiz, hepimiz adına düşünen ve karar verenimiz, dürüstlük timsali yalan fukarası asrın lideri, 3. faz denemelerine başlayan yerli aşımıza, lütuf buyurup isim bahşettiler… Çin aşısı Sinovac olunca bizde yerli ve milli anlayışımız gereği Türkovac dedik… Sanki en küçük, minnacık, Maocu-Kemalist ortağa örtülü bir kıyak oldu…”I am going my home” demek yerine “Ben gidiyorum my Home” gibi bir şey oldu ama efendimizin hikmetine sual olunmaz, mutlaka bir sebebi vardır… Mesela biz olsaydık, Türkotacı- Kamtürk- Şifatürk gibi abuk sabuk isimler vererek, alayımızı dünyaya rezil ederdik… Bu arada hazretin çabalarını da alkışlamamak elde değil. Birileri çıkacak, her türlü aşımızı imal eden Hıfzısıhha’yı kapatacak, sonra bu garibim canını dişine takarak aşı yapacak. Hem de bütün dünyaya vereceğini müjdeleyerek… Beyler, Asrın Lideri öyle durduk yerde olunmuyor…
Elimiz Asrın Liderine değmişken devam edelim… Sahip, İkinci Vatan Katar‘a video konferans yoluyla katıldı… Müjdelerin bini bir paraydı. G-20 içinde büyüyen iki ekonomiden biriymişiz. Duydukça gurur duyduk sadece gurur mu duyduk, çatır çatır sesler de duyduk, meğerse Almanya’dan gelen çatlama gürültüleriymiş… İhracatın 200 milyar dolara çıkması ise çantada keklikmiş. Bize ne diyenlere bir dakika (one minute) demek durumundayım… Önümüz ne? Temmuz… Temmuz’da ne oluyor. Maaş zamları açıklanıyor… Ben bu sene kesin ümitliyim… Kofti değil gerçek enflasyon zammı alırız, o yetmez üstüne en az %10 büyüme kaynaklı refah payı da gelir, Ağa’nın eli tutulmaz, hiç yok bir %10 daha koy… Yaşadınız ki ne yaşadınız… Siz gene de geceden, hanıma tembih edin. “Kahvaltı hazır” falan diye en güzel yerde uyandırmasın… Bu güzel müjdelerin beklentisiyle uykuya dalan, emin olun Müjde Ar gibi olur…
Aşılama olayına ancak Maşallah denir. Cumhuriyetin sağladığı alt yapı bizleri aldı götürdü. Vakti zamanında sadece tek firmaya bağlı kalınarak gösterilen acemilik, maalesef ,50 bin vatandaşımızın canına mal oldu. Onları geri getiremeyiz ama inşallah gerekli dersleri almışızdır… İlk başta kötülediğimiz aşılar gelmeseydi halimiz nice olurdu. Uğur ve Özlem Hoca’ya iki kere özür borcumuz var. Allah onlardan ve ilimlerinden razı olsun… “İnsanların en hayırlısı, insanlığa faydalı olandır”
Son Marmara olayları iyice belli etti. Türkiye her yönüyle talan edilen, tabiri caiz ise dibi sıyrılan bir Ülke konumuna getirildi. Müstemleke devletleri bile daha dikkatli sömürülür. Çevre ile alakalı hiçbir şey dikkate alınmıyor. Burası sanki birkaç yıl sonra bırakıp kaçacağımız bir ülke… Birilerinin, Londra’da sokak satın aldığı söyleniyor. Acaba o yüzden mi memleketinin ormanlarını bile taş ocağı uğruna yok ediyor… Siz yıllardır Marmara ile ilgili meselelere ve uyarılara kulak tıkayacaksınız, ondan sonra da denizin dibine oksijen vermeye çalışacaksınız. Buna hem arsızlık hem artistlik denir. Yarın bir gün, Katar Boğazı faaliyete geçtiğinde daha beter sorunlarla karşılaşırsak ki bütün ilim çevreleri feveran ediyor, ne yapacaksınız? Hadi birileri, “Kandırıldım” der sıyırır. Ya sizler ne yapacaksınız… Burası ne bir Arap devleti ne de Gürcistan gibi ufak bir ülke. Beyler kendinize gelin. Şahsi ufak hesaplarınız veya ayıplarınız açıklanmasın diye bizleri ateşe atıp gidemezsiniz… Tarım arazilerimiz her yıl korkunç bir hızla azalıyor. Kâh bina oluyorlar kâh fabrika kâh maden sahası… Dünyanın, kıtlık ve açlık çizgisinde olduğu zamanlarda bu davranışlar, ihanet ötesidir. Yapan kimseler de ya cahil cesareti vardır ya da kaçıp gitmeyi göze almışlardır… Benim yaşımdakiler bilir. Şimdikilerin “Silor” dediği salatalığın adı Çengelköy’dür… Süt mısırın hası Alibeyköy’de yetişirdi… Kanlıca’nın yoğurdu orada yayılan hayvanların sütü kaynaklıydı… Yeşil Bursa’da Dünya’ nın en güzel şeftalileri yetişirdi. O güzelim Ova bina ve fabrika doldu. Hangi birini sayayım. Geçenlerde açıklandı. Son 18 yılda 10 KKTC büyüklüğün de tarım arazisi yok olmuş. Bu dönem acaba hangi dönemler sizce? Yarın bir gün, yok olan ovalarımızın altına da oksijen vermeye uğraşır mıyız?
Unutmadan yazmak zorundayım. Bu aralar, radyolarda bayağı popüler… Bir zamanlar Anadolu Rock’unun öncülerinden Erkin Koray söylerdi… “Kör olası çöpçüler, aşkımızı süpürmüşler” diye nakaratı var… Değişmesi gereken şarkı sözleriyle ilgili önceki yazılarıma bunu da ilave etmek durumundayım. Yahu nasıl bir aymazlık. Siz hiç suçu olmayan bir meslek grubuna nasıl beddua edersiniz. Bunların sendikaları nerde, bir kedinin bile peşine düşen sivil toplum örgütleri neden sus pus… Hadi herkes vurdum duymaz, yayın kuruluşu yöneticileri niye gereğini yapmıyor… En azından, körolası yerine, sağ olası gibi bir şeyler denemez mi?
Alenen, yayın ve müzik yoluyla beddua ediliyor. Bunun TCK’da bir karşılığı yok mu? Ortaya çıkmaya meraklı avukatlar nerede? Bir tazminat davası açılıp, parçanın telif haklarına, MESAM dahil, tedbir konulamaz mı? Bu meslek grubu, çöpçüler yerine, doktorlar olsaydı, avukatlar olsaydı durum aynı mı olurdu… Yer yerinden oynamaz mıydı…Hep mi garip sahipsiz kalacak…
Şimdilik hepiniz Allah’a emanet olun. Hoşça kalınız…