İran Uzmanları Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde Muhafazakarların Adayı Reisi’nin Zafer Kazanacağı Görüşünde

İran uzmanları cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhafazakarların adayı Reisi'nin zafer kazanacağı görüşünde

İran’da yarın yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi için hazırlıklar devam ederken, uzmanlar Cumhurbaşkanı Yardımcısı, eski Cumhurbaşkanı ve eski Meclis Başkanı gibi isimlerin adaylığının veto edilmesiyle önü açılan Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi’nin ülkenin yeni cumhurbaşkanı olacağını düşünüyor.

İran’da seçimlerde aday olmak isteyenlerin rejime bağlılığı ile siyasi, ahlaki ve dini sabıkalarını inceleyen Anayasayı Koruyucular Konseyinin birçoğu reformist ve ılımlı muhafazakar isimlerin adaylığını veto etmesinin de etkisiyle anketlerde ülke tarihinin en düşük katılımlı seçimleri olacağı öngörülen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Yargı Erki Başkanı Reisi ile eski Merkez Bankası Başkanı Abdunnasır Himmeti yarışacak.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde favori adayın Reisi olduğu konusunda hemfikir olan uzmanlar, İran’daki seçim süreci ve seçimler sonrasında ülkede oluşacak muhtemel değişiklikler hakkında AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Reisi’nin seçimi kazanmasına kesin gözüyle bakılıyor

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi İsmail Sarı, sandıkta bir sürpriz olmaması halinde Reisi’nin cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasına garanti gözüyle bakıldığına dikkati çekti.

Sarı, “Reisi’nin yakın çevresine baktığımız zaman İslam Devrimi İstikrar Cephesi veya Mukavemet Cephesi olarak bilinen İran’ın en radikal hizbinden oluştuğunu görüyoruz. Batı ile diyaloğa karşı olan bu grubun manevi liderinin 2021 yılının başında vefat eden Ayetullah Misbah Yezdi olduğu da düşünülecek olursa, Reisi’nin zihin dünyasını anlamak ve içeride ve dışarıda nasıl bir politika izleyeceğini öngörmek çok da zor değil.” ifadelerini kullandı.

Anketlerde öngörüldüğü gibi seçimlere katılımın düşük olması durumunda Reisi’nin ne kadar oy aldığına bakılmaksızın meşruiyet kriziyle karşılaşacağını dile getiren Sarı, şöyle devam etti:

“Bu durumda Reisi’nin daha ılımlı politikalar takip etmesi de ihtimal dışı değil. Ayrıca pragmatist yaklaşımları ile bilinen Devrim Rehberi Ayetullah Ali Hamaney’in, Reisi’nin ülke içindeki pozisyonunu güçlendirmek ve ona dış politika başarıları kazandırmak için ABD ile yürütülen nükleer müzakerelerde daha uzlaşmacı olması da muhtemeldir.”

Akademisyen Sarı, İran lideri Hamaney’in halefi olacağı öngörülen Reisi’nin, sistem içindeki güç dengelerini gözeterek muhafazakar kanadın tüm desteğini almak için şahin politikalara yönelebileceğini savundu.

“İlerleyen süreç bize Reisi’nin halkın ne kadarının desteğini alacağını, Ayetullah Hamaney ile ne kadar uyumlu çalışacağını ve sistem içi dengeleri ne kadar yönetebileceğini gösterecek.” diyen Sarı, “Bunlara bağlı olarak da Reisi’nin politikaları ve siyasi geleceği şekillenecek. Belki diğer cumhurbaşkanları gibi görevinde yıpranıp gözden düşecek ya da Hamaney sonrası Devrim Rehberi olacak.” değerlendirmesinde bulundu.

Siyasi elitlerin önceliği mevcut sistemin muhafazası

Sabancı Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Ezgi Uzun ise AKK’nın birçok önemli siyasetçiye adaylık izni vermemesine ilişkin, “İran’ın siyasi elitlerinin mevcut sistemi muhafaza etmeye yönelik bir öncelik sıralaması yaptığını söylemek mümkün.” dedi.

Uzun, rejimin güvenliğinin merkeze alındığını ifade ederek, “Bu öncelik sıralamasına göre İslam Cumhuriyeti’nin mevcut şartlardaki nihai hedefi rejim güvenliğine odaklanmak ve bu uğurda bir süreliğine de olsa cumhuriyetçilik ilkesini askıya almaktır.” görüşünü dile getirdi.

İran’daki müesses nizamın elindekini muhafaza etme ve güçlendirmeyi seçtiğini söylen Uzun, şöyle devam etti:

“Süreç içerisinde sistemde yenilik iddiasında bulunacak hiçbir aktör ya da harekete yer verilmesi istenmiyor. Bu sebeple sadece reformist adayları değil (Eski Meclis Başkanı Ali) Laricani gibi ılımlı muhafazakarları ve hatta Devrim Muhafızları kökenli askerleri de eleyip İslam Cumhuriyeti tarihinde sıklıkla karşılaştığımız, din adamı kökenli ve çok da yenilikçi bir siyasi figür olmayan Reisi gibi klasik bir muhafazakar adayı ön plana çıkardığını görüyoruz.”

Reisi’nin cumhurbaşkanı olması halinde İran’ın muhtemel dış politika tercihleri hakkında da değerlendirmelerde bulunan Uzun, “Dış politika açısından bakıldığında diplomasi hızının çok yüksek seyrettiği Ruhani ve Zarif döneminin aksine bu yeni klasik muhafazakar cumhurbaşkanlığı döneminde İran’ın Batı ve uluslararası camia ile ilişkilerinde daha kendi içine kapanık ve izole bir tutum takınacağı öngörülebilir.” ifadelerini kullandı.

Uzun, İran’ın Orta Doğu politikası ve Şii dünyası ile ilişkilerinde ise değişiklik beklenmediğini bu politikaların Devrim Muhafızları Ordusu tarafından yürütülen sistematik bir devlet politikası olduğunu sözlerine ekledi.

Seçimlere halkın ilgisi çok düşük

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nde görevli Dr. Öğretim Üyesi Bayram Sinkaya da ülkedeki seçimlere halkın ilgisinin çok düşük olduğuna dikkati çekerek, cumhurbaşkanlığı makamının ülkenin idaresindeki rolünün neredeyse sembolik hale gelmesinin bunun en önemli sebeplerinden olduğunu vurguladı.

Sinkaya, “Yeni bir cumhurbaşkanının iş başına gelmesi ne sokaktaki insanın gündelik yaşamını ne de İran siyasetinin genel çizgisini değiştirecek.” diyerek, şunları aktardı:

“İkincisi, halk iradesine dayandığını iddia eden bir rejimde halka tercih yapması için katı sınırlar çizildi. Yani seçim sandığında halkın iradesinin ne şekilde tezahür edeceğinden endişelenen, bu nedenle onu sınırlamak ve kontrol etmek isteyen bir yapı oluştu.

Bu nedenle 13. Cumhurbaşkanlığı seçimi, halkın yapacağı bir seçimden ziyade İslam Cumhuriyeti rejiminin cumhuriyetçilik ve otoriteryanizm terazisinde belirgin bir şekilde otoriterliği tercih ettiğinin tescil edildiği bir seçim olacaktır.”

Vetolar İranlı seçmeni bunaltıcı düzeye geldi

Birçok önemli siyasetçiye adaylık izni verilmemesinin ülkedeki seçim sürecinin gündemi olduğunu belirten Marmara Üniversitesi Orta Doğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü Dr. Öğretim Üyesi Serhan Afacan ise “seçim mühendisliği” olarak adlandırılan bu durumun İranlı seçmenlerin en azından bir bölümü için bunaltıcı düzeylere geldiğini belirtti.

Akademisyen Afacan, söz konusu adaylar veto edilmese dahi seçimlerin favorisi olarak gösterilen Reisi’nin zafer kazanma ihtimalinin olduğunu ancak mevcut durumda Reisi’nin seçimi kazanmasının neredeyse kesin olduğunu kaydetti.

Reisi’nin cumhurbaşkanı olması halinde gelecekteki sürecin üç ayrı başlık altında ele alınabileceğini aktaran Afacan, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Sürecin ilk boyutu İran’ın iç meseleleri. Ruhani hükümeti, İran’da ekonomi ve bireysel özgürlük alanının genişletilmesi gibi alanlarda çok da özlenecek bir performans ortaya koyamadı. Bunda Trump ile geçen dört yıl kadar başarısız ekonomi politikaları ve elbette dönem dönem müesses nizamın direnciyle karşılaşmış olması da etkili oldu ancak gerçek şu ki reformist ya da ılımlı-reformist politikacılara oy veren milyonlarca İranlı artık bahane duymaktan rahatsız.”

Afacan, Reisi’nin yolsuzluk karşıtı adım ve söylemleri ile ülkedeki ekonomik sorunlara dikkati çekmesinin de oldukça önemli olduğunu belirterek, “Buna diğer altı adayın çoğu gibi Reisi’nin de özellikle İran Türklerinin desteğini almak için kültürel kimlikler konusunda verdiği olumlu mesajlar da eklenmeli.” dedi.

“İran politikasındaki değişimleri reformistler üzerinden okuma alışkanlığını bir kenara bırakıp İran’ın muhafazakar çevrelerinin de yarısından fazlası 1979’dan sonra dünyaya gelmiş olan ve bunun da önemli bir bölümü 30 yaş altında bulunan dinamik İran nüfusunun taleplerine belirli ölçülerde ayak uydurmaya çalıştığını görmek gerekir.” ifadesini kullanan Afacan, “Reisi 2017’de de bu yönde adımlar attığı gibi şimdi de bu çizgisini koruyor. Bu nedenle, seçimler devrim rehberi Hamaney sonrası için de adı geçen Reisi’nin şahsi kariyeri kadar İran’daki muhafazakar siyasetin geleceği açısından da önemli olacak.” görüşünü savundu.

Reisi’nin cumhurbaşkanı olması halinde Türkiye-İran ilişkilerinin nasıl şekilleneceğine dair ise Afacan, şunları kaydetti:

“Ruhani hükümeti döneminde gerilimler belirli bir yerde yalıtılmış ve mümkün olan alanlarda iş birliği yürütülmüşse de ikili ilişkilerde çok vakit de kaybedilmiştir. Elimizde Reisi’nin doğrudan Türkiye’ye bakışına ilişkin fikir verecek derecede net veriler yok.

Ancak bu alanda da Ruhani hükümetinin gidişine hayıflanmak için herhangi bir neden bulunmuyor. Önümüzdeki aylarda Suriye, Irak ve Yemen gibi kriz alanları hareketlenecek ve bunlardan özellikle ilk ikisinde Türkiye-İran ilişkileri yeni bir teste tabi tutulacaktır.”

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!