MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Hadiselerin ve hayatın akışına Brüksel’den, Washington’dan, Berlinden, Londra’dan, Paris’ten değil, bizatihi ve sonuna kadar Ankara’dan baktığımızı ve bakacağımızı üstüne basa basa dile getirmek milli vakarımızın gereğidir.” dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, iftiralarla bezenmiş kara veya gri propaganda ne denli hızlı olsa da günü ve saati geldiğinde hakikatin ağırlığı altında ezilmeye mahkum olduğunu söyledi.
Günümüz şartlarında, bilhassa uluslararası ilişkiler çerçevesinde, ters propagandaların, algı operasyonlarının, yalan haberlerin, uydurma iddiaların yoğunluğunun tehlikeli boyutta arttığını belirten Bahçeli, bunun sonucunda ülkelerarası ilişkilerin değer odaklı olmaktan uzaklaşarak önyargılara ve ölümcül hesaplaşmalara sürüklendiğini ifade etti.
Parti programlarındaki milli dış politikanın temel hedeflerini dile getiren Bahçeli, şöyle konuştu:
“Türkiye’nin milli güvenliğini ve milli çıkarlarını korumak ve geliştirmek; çevremizde barış, istikrar ve güvenlik kuşağı oluşturmak; başta komşularımız olmak üzere, bütün ülkelerle karşılıklı saygı ve yarara dayalı ilişkiler kurmak; mevcut sorunları Türkiye’nin hak ve çıkarları korunarak uluslararası hukuk çerçevesinde adil ve kalıcı çözümlere kavuşturmaktır.
Türkiye’nin coğrafi, stratejik ve jeopolitik konumunu dikkate alan, bölgesel ve küresel istikrara katkı sağlayacak; şahsiyetli, istikrarlı ve etkili bir dış politika hem gayemiz hem de gayretimizdir. Türk milleti için vazgeçilemez nitelik taşıyan unsurlar olan; milli kültürümüzü, toprak bütünlüğümüzü ve üniter devlet yapımızı korumayı temel öncelik olarak özümseyen bir strateji çerçevesinde partimizin uluslararası ilişkilerdeki temel yaklaşım ve prensipleri belirlenmiştir. Meselelere başkent Ankara’dan bakan, dünyayı Türkçe okuyan, ne doğudan ne de Batı’dan vazgeçen, hiçbir ülkeyi, hiçbir düşünceyi, hiçbir medeniyet ve milleti hor görmeyen bir vizyon genişliği ve ahlak seviyesi Milliyetçi Hareket Partisi’nin dış politikasının ana çatısıdır.”
“Bin yıllık tarihi mirası devraldı”
Büyük Türk milletinin Anadolu coğrafyasında bin yıldır varlığını sürdürdüğünü ve bu coğrafyayı vatan yaptığını Anlatan Bahçeli, 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin bin yıllık stratejik var olma mücadelesinin tarihi mirasını devraldığını kaydetti.
Türkiye’nin 98 yıllık dış siyasetinde ihtiyat ve denge, kuşku ve kaygının sürekli belirleyici olduğunu ifade eden Bahçeli, şunları söyledi:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin 98 yıllık milli siyaset ve stratejisi, kuruluş gerçeklerinden başlayarak, hükümetler üstü bir anlayışla tezahür etmiş ve devlet politikası haline gelerek bugünlere ulaşmıştır. Ancak ve ancak savaş mağlubu ülkelerin içine sürüklendiği zaaf ve zayıflıklar Türkiye için asla söz konusu olmamıştır.
Emel sahiplerini uyarıyorum, Türkiye önüne gelenin azarlayacağı, keyfi yetenin ayar vereceği, onun bunun tehditlerine boyun eğeceği savaş mağlubu bir ülke olarak görülemeyecektir. Cumhuriyetimizin kuruluşu teslimiyetin neden olduğu dayatmaların değil, savaşla ve direnerek kazanılmış bir zaferin getirdiği özgüven içinde Lozan ruhuyla dünyaya kabul ettirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, Milli Mücadele’nin onur tacıdır. Bu tacı kara propagandalarla, iftira kampanyalarıyla lekelemeye hiçbir iç ve dış muhasım odağın kuvvet ve kudreti yetmeyecektir. Uluslararası ilişkilerde başı eğik, aciz, atıl ve atalete düşmüş bir Türkiye artık yoktur. Ön alan, öncü olan, önden giden, istikamet çizen, sesini yükselten, iradesini gösteren, iddialarının arkasında duran bir Türkiye gerçeği vardır. Başkalarının ağzına bakmıyoruz, buna karşılık ağzımızdan ne çıkacağına baktırıyoruz.”
Herkesin düşman olarak görülemeyeceğini, herkesi de dost zannederek yola devam edilemeyeceğini dile getiren Bahçeli, uluslararası ilişkilerde kalıcı düşmanlıklar bulunmadığı gibi sürekli dostlukların da hakim olmadığını bildirdi.
“Türkiye, senaryolarda figüran olmayacak kadar güçlü bir ülke”
Bahçeli, dinamik ve devam edegelen süreçlerden oluşan uluslararası ilişkiler ağının, gücünü harekete geçiremeyen ülkelerin hezimete sürüklenmesini kaçınılmaz hale getirdiğini dile getirerek, “Tarih, yanlış hevesler ve dürtülerle, milli imkanlarını küresel kargaşada heba etmiş, itibar kaybetmiş ülkelerin nafile hamleleri ile doludur. Ancak bu durum; ortam, kuvvet, imkan, fırsat ve risk arasındaki dengeler gözetilerek uluslararası alanda yapılacak akıllı ve etkili stratejik hamlelerin önünde bir engel olarak da çıkmamalıdır.” dedi. Bahçeli, şöyle konuştu:
“Türkiye, başkalarının yazdığı bölgesel senaryolarda figüran olmayacak kadar değerli, önemli ve güçlü bir ülke; diplomasi geleneği ise dublaja ve suflöre gerek duymayacak kadar köklü ve derindir. Bize göre her cumhuriyet hükümeti, Başkentimiz Ankara’yı merkezine alan projeleri cazibe merkezi haline dönüştürmeli, milletimizin yüzlerce yıllık kucaklayıcı kültürü Türkiye’nin etrafında bir çekim alanı oluşturmalıdır.
Çok şükür şu anda olan da budur. Türkiye’yi küresel projelerin, bölgesel taşeronluğunu yapacak kadar aciz ve ilkesiz bir ülke olarak görenler zillete düşmüş bir avuç kimliksizdir. Ülkemizin uluslararası camiada attığı her adım, ince hesaplar ve derin analizler sonucudur; milli beka ve milli itibar, ham hayaller ve basit meşruiyet arayışlarının üstündedir. Uluslararası ilişkilerin, üzerine hesapsızca atlanarak deneneceği, tutmayınca da “ne yapalım ölü doğdu” denilerek üstünün toprakla örtüleceği bir ‘mevta’ olmadığı bilinciyle ülkemizin hak ve çıkarları cesaretle savunulmaktadır.
Muhalefet bugüne kadar geldiği yolda taviz ve tam teslimiyetle “ölü doğmuş” veya “çökmeye mahkum” başka projelerin figüranı olmaya talipken, Cumhur İttifakı dünyanın her köşesinde Türkiye’yi aziz millet varlığının beklentileri doğrultusunda savunmaktadır. Türkiye içte ve dışta var olan sorunlarını aşacak çaptadır, cesarettedir, yeterliliktedir. Geçmişte çok daha müşkül durumları aşmayı da başarmıştır.”
Bugün vatan savunmasının tehdit ve tehlikenin filizlendiği her zeminde yapıldığını dile getiren Bahçeli, vatanın merhum Dündar Taşer’in dediği gibi “milliyet ve mukaddesatın korunduğu yer” olduğunu kaydetti. Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti:
“Hadiselerin ve hayatın akışına Brüksel’den, Washington’dan, Berlinden, Londra’dan, Paris’ten değil, bizatihi ve sonuna kadar Ankara’dan baktığımızı ve bakacağımızı üstüne basa basa dile getirmek milli vakarımızın gereğidir. Yine merhum Dündar Taşer’in vurguladığı üzere, bu vatanı birkaç nazariyecinin safsatasına, birkaç hainin hesabına, birkaç ahmağın gafletine kurban etmeyeceğiz.
Kılıçdaroğlu’nun ve zillet yedeklerinin ne yapacağını bilemeyiz, ama bizim gideceğimiz başka bir ülke, yaşayacağımız başka bir vatan, gurur duyacağımız başka bir bayrak yoktur. Başkalarının gelecekte ne olacağı ve nerede duracağı bizi hiç ilgilendirmiyor. Biz bin yıldır buradayız. Bir ve beraberiz. Önümüzdeki binli yıllarda da burada olacağız. Kimse en küçük bir şüphe duymasın. Ay yıldızlı al bayrağımızı dünya durdukça, son yurdumuz Anadolu’da dalgalandıracağız.”