Atatürk ve Türk Dili

Atatürk ve Türk Dili

Mustafa Kemal Atatürk’ün dil konusuna ciddî olarak ilk eğilişi 1930 yılındadır. Atatürk, Prof. Dr. Sadri Maksudî Arsal’ın Türk Dili İçin adlı kitabının başına konmak üzere 2 Eylül 1930 tarihinde kendi el yazısıyla şunları yazmıştır:

Atatürk ve Türk DiliDil ile millî his arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması millî hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk dili dillerin en zenginlerindendir, yeter ki bu dil şuurla işlensin… Ülkesini ve yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”

Prof. Dr. Amet Bican Ercilasun, bu yazıyı şöyle değerlendirmiştir: Burada Atatürk dilimiz için iki hedef göstermiştir: Millî olmak, zengin olmak. Sonraki hareketler, hep bu iki hedefe doğru yönelecektir. Hedeflere varmak için tutulacak yol, takip edilecek metod da açıkça belirtilmiştir: Dili şuurla işlemek. Bundan maksat Türklük şuuruna ve ilim metoduna sahip olmaktır. Atatürk’ün dil ile millî his arasında bağ kurması, millî duygunun gelişmesini dilin millîliğine ve zenginliğine bağlaması hareket noktasını göstermesi bakımından çok mühimdir. Atatürk’ü, bütün hareketlerinde ve inkılâplarında olduğu gibi dilde de reform yapmaya iten âmil, milliyetçiliktir. Atatürk’ün hâkim vasfı daima Türk milliyetçiliği olmuştur.”(Ercilasun,1993:191).

Atatürk’ün dil ile ilgili sözlerinden bazıları şunlardır:

Türk milletinin dili Türkçedir, Türk dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği nihayetsiz felaketler içinde ahlâkını, ananelerini, hâtıralarını, menfaatlerini, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir.

Atatürk ve Türk DiliMillî şuurun ayakta kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalışmaya mecburuz. Türk dili zengin, geniş bir dildir. Her mefhumu ifadeye kabiliyeti vardır. Yalnız onun bütün varlıklarını aramak, bulmak, toplamak, onlar üzerinde işlemek lâzımdır.

Türk milletini ve Türk dilini medeniyet tarihinin ve kültür dillerinin dışında görmenin ne yaman bir yanlış olduğunu bütün dünyaya göstereceğiz. Öyle istiyorum ki, Türk dili bilim yöntemleriyle kurallarını ortaya koysun ve her dalda yazı yazanlar bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği güzel, ahenkli dilimizi kullansınlar.”(Kocatürk,196):109-112).

Şu hâlde Atatürk’ün dil ile ilgilenmesinin sebebi de milliyetçiliktir. O, 11 Temmuz 1932’de “Dil işlerini düşünecek zaman da gelmiştir… Öyle ise, Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti gibi bir de ona kardeş bir dil cemiyeti kuralım. Adı Türk Dili Tetkik Cemiyeti olsun.” Diyerek dilde yeni bir hareket başlatmıştır. Daha sonra adı Türk Dil Kurumu olacak olan bu cemiyet 26 Eylül-6 Ekim 1932 tarihleri arasında Atatürk’ün başkanlığında Birinci Türk Dil Kurultayı’nı düzenler. İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda binlerce kişinin hazır bulunduğu bu kurultaydaki konuşmalar, İstanbul’un büyük meydanlarına, Anadolu’nun bütün şehir ve kasabalarının meydanlarına kurulan hoparlörlerle bütün millete dinlettirilmiştir.

Bu kurultayda bilhassa Türk dilinin eskiliği üzerinde durulmuş, Sümerce ve Sâmi dillerle karşılaştırmalar yapılmış, Türkçenin Hint-Avrupa dili olduğu ispat edilmeye çalışılmıştır. Kurultay sonunda kabul edilen sonuç bildirisinde şu bilgilere yer verilmiştir:

İlk medeniyet dilinin Türkçe olduğuna da kimsenin şüphesi kalmadı… Türk Dili, Hint-Avrupa dili denilen dillerle Sami denilen dillerin anasıdır… Türk dili yeniden işlenip özgünlüğüne kavuşturulursa bugün de en ileri sayılan medeniyet dilleri arasında yerini bulacağına şüphe yoktur. En kestirme, en doğru yoldan dileğimize ermek için Devlet, millet hep birden elbirliğiyle çalışmalıdır.

  1. Türkçenin gerek Sümer, Eti gibi en eski Türk dilleriyle, gerek Hint-Avrupa, Sami denilen dillerle mukayesesi yapılmalıdır.
  2. Türk lehçelerindeki kelimeler lûgati, sonra esas Türk Lûgati, ıstılâh lûgati, Türk sarfı nahvi tez elden yazılmalıdır. Sarf, nahiv, lûgat yapılırken, ıstılah konurken Türkçenin bütün lâhikalarının araştırılmasına, bu lâhikaların ve edatların dilimizin bütün ihtiyaçlarına yetecek surette işlenmesine ehemmiyet verilmelidir.
  3. Türkçenin tarihî grameri yazılmalıdır.
  4. Şark ve Garp memleketlerinde çıkan Türk Dili hakkındaki eserler toplanmalı, bu eserlerden lâzım olanları dilimize çevirmelidir.
  5. Cemiyet gerek kendisinin gerek dışarıda Türk dili işleriyle uğraşanların tetkiklerini bir mecmua ile neşretmelidir.
  6. Türkçenin tarihî inkişafları aranmalı, mukayeseli grameri yazılmalıdır.
  7. Memleket gazetelerinde dil işlerine hususî yer verilmelidir.

Gerek kurultayda sunulan bildirilerde ileri sürülen, gerek çalışma programının girişinde yer alan Türkçenin bütün medenî dillerin anası ve ilk medeniyet dili olduğuna dair düşünceler; Atatürk’ün dil hareketinin hangi duygularla başlattığını göstermesi bakımından dikkat çelicidir. İlim bakımından bugün için tartışmaya açık olan bu fikirler; Türk milletinin Batı karşısında aşağılık duygusunu yenmek, aydınlarımızda ve halkımızda millî bir gurur meydana getirmek, millî bir romantizm yaratmak gayesini taşıyordu diyebiliriz.

Yukarıdaki programda ifade edilen düşüncelerin tatbikine hemen geçilir. Atatürk, 1 Kasım 1932’de TBMM açış konuşmasında “Türk dilinin, kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için, bütün devlet teşkilatımızın, dikkatli, alâkalı olmasını isteriz” diyerek devletin bütün organlarını Türk dili işiyle görevlendirmiş bulunuyordu. Bunun sonucunda:

  1. 21 Kasım 1932 tarihinde 13507 numaralı kararname ile her ilde valinin başkanlığında bir “derleme şubesi” kurulur. Bütün öğretmenler bu işle görevlendirilir ve İstanbul Türkçesinde bulunmayan kelimeler memleketin her köşesinden derlenerek Türk Dili Tetkik Cemiyetine gönderilir. Türk Dil Kurumu Derleme Sözlüğü yayınlamaya başlar.
  2. 12 Mart 1933’de “Dil Anketi” başlatılır ve 3,5 ay süren bu anket boyunca her gün Türkçe asıllı olmayan kelimelerden on beş kelimelik bir liste hazırlanıp gazetelerde yayınlanır, radyolardan duyurulur ve vatandaşlardan bunlara Türkçe karşılıklar bulmaları istenir.
  3. 1933 yılının yaz aylarında eski eserler ve sözlüklerin öztürkçe kelimeler bakımından taranması istenerek Türkçe Tarama sözlüğünün hazırlanmasına başlanır.
  4. 1933’te Osmanlıcadan Türkçeye Söz Karşılıkları Tarama Dergisi yayımlanmaya başlar.

Bu süreç dilde öztürkçeçilik hareketini öyle bir noktaya getirir ki, yeni dille yazılan yazılar halk tarafından anlaşılmadığı gibi bizzat yazarları tarafından da anlaşılamaz. Atatürk de bu öztürkçecilik hareketine uymuştur.1934 Ekiminin başında, İsveç veliahdı şerefine Çankaya Köşkünde verilen davette Atatürk’ün yaptığı konuşma şöyledir:

Avrupa’nın iki bitim uçunda yerlerini berkiten uluslarımız, ataç özlüklerinin tüm ıssıları olarak baysak, önürme, uygunluk kıldacıları olmuş bulunuyorlar; onlar bugün, en güzel utkuyu kazanmaya anıklanıyor: Baysal utkusu

1952’de yayımlanan Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri’nin II. Cildinin 274. Sayfasındaki bu nutuktan da anlaşılacağı gibi öztürkçecilik Türkçeyi bir çıkmaza sürüklemektedir.

Bu karışıklıklar devam ederken 18-23 Eylül 1934 tarihlerinde Dolmabahçe Sarayında II. Türk Dili Kurultayı toplanır. Atatürk, dilimizin getirildiği noktadan memnun değildir. Atatürk’ün bu tavrını Falih Rıfkı Atay şöyle anlatır: “Bir akşam Atatürk, sofra bittikten sonra, benim, yanı başındaki iskemleye oturmamı emretti. ‘Dili bir çıkmaza saplamışızdır.’ Dedi, sonra: ‘Bırakırlar mı dili bu çıkmazda? Hayır. Ama ben işi başkalarına bırakmam. Çıkmazdan biz kurtaracağız.’ dedi.”(Atay, 1969:477). Bundan sonraki süreçte:

  1. 1934 Aralık ayı içinde Türk Dil Kurumu merkez heyeti dışında bir komisyon kurulur. Osmanlıcadan-Türkçeye ve Türkçeden-Osmanlıcaya Cep Kılavuzları çıkartılır. Dilde tasfiyecilikten yavaş yavaş vazgeçilmeye başlanır.
  2. Vatandaş Türkçe Konuş Kampanyası” başlatılır. Atatürk, Türkiye’de yaşayan insanların hangi soydan gelirlerse gelsinler Türkçe konuşmalarını istiyordu ve bu konudaki düşüncesini de şöyle ifade etmişti: “Türk demek dil demektir. Milliyetin çok bariz vasıflarından biri dildir. Türk milletindenim diyen insanlar her şeyden evvel mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk harsına, camiasına mensubiyetini iddia ederse, buna inanmak doğru olmaz.”(Korkmaz, 1974: 74).
  3. 1935 yılının sonlarında Ankara’da Atatürk tarafından “Güneş Dil Teorisi” ilân edilir ve Atatürk tarafından not olarak hazırlanmış olan “Etimoloji, Morfoloji ve Fonatik Bakımından Türk Dil” adlı kitap basılır.

Güneş Dil Teorisi, bir taraftan Türk tarih tezine uygun olarak kültür ve medeniyetin Türkler tarafından dünyaya yayıldığını ispat edecek bir tez olarak kullanılmış; bir taraftan da “Öztürkçe değildir” denilerek Türkçeden atılmak istenen kelimelerin “diğer dillere de zaten Türkçeden girmiştir” gerekçesiyle dilimizde muhafaza eden bir açıklama tarzı olmuştur.

24-31 Ağustos 1936 tarihlerinde Üçüncü Türk Dili Kurultayı toplanır ve bu kurultayda Türk Dili Tetkik Cemiyeti adı Türk Dil Kurumu olarak değiştirilir. 1936-1937 yılları Güneş-Dil Teorisi yıllarıdır. Güneş-Dil Teorisi, bugün sadece bir hatıradır; ilmî bir değeri yoktur: Atatürk de hayatının sonlarında bu teoriyi bırakmıştır. Atatürk, 1936 yılından itibaren öztürkçeçiliği de bırakmış tabiî dili kullanmaya başlamıştır. Vefatından iki gün önce, 29 Ekim 1938’de kahraman Türk ordusuna yayınladığı mesajın dili de bunun şahididir:

Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle birlikte medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu! Memleketini en buhranlı ve müşkül anlarda zulümden, felâket ve müsibetlerden ve düşman istilâsından nasıl korumuş ve kurtarmış isen, Cumhuriyetin bugünkü feyizli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modern silâh vasıtaları ile mücehhez olduğun halde vazifeni aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur.”(Atatürk, 1952:282-283)

Mustafa Kemal Atatürk’ün 1932 yılından itibaren başlıca uğraşılarından biri Türk dili olmuştur. Bu konuda yerli yabancı pek çok yayını okumuş özellikle de Türk lehçe ve şivelerine ait sözlükleri hiç elinden düşürmemiştir. O, Türk dilini tarihî derinliği ve coğrafî genişliği içinde ele alır; bugün ile ve Türkiye ile sınırlandırmazdı. “Hayatta en hakikî mürşid ilimdir” anlayışıyla başlattığı dil araştırmalarında onun sofraları bile bir enstitü gibi çalışır Türkiye’den ve Türkiye dışından, özellikle de Türk dünyasından gelmiş bilginlerle oturup kalkmaktan zevk alırdı. Bu bilginlerden bazılarının adlarını sayacak olursak: Prof. Fuat Köprülü, Prof. Ahmet Cevat Emre, İbrahim Necmi Dilmen, Ali Canip Yöntem, Ziya Gökalp, İbrahim Alaettin Gövsa, Hasan Reşit Tankut, Besim Atalay, Falih Rıfkı Atay, Saffet Arıkan, Hasan Âli Yücel,Necmettin Sadak, Reşat Nuri Güntekin,İsmail Müştak Mayokon, Dr. Fermann F. Kvergiç (Viyana üniversitesinde hazırladığı ve Atatürk’e gönderdiği Türk Dillerindeki Bazı Unsurların Psikolojisi adlı doktora tezi ile Atatürk’e fikir vermiştir), Agop Martayan Dilâçar (22 Mayıs 1895 – 12 Eylül 1979, Türk dilleri üzerine uzmanlaşmış Türk dilbilimcidir. Türk Dil Kurumu’nun ilk genel sekreteridir. 1935 yılında Türkçe ile ilgili yaptığı çalışmalarından ötürü Mustafa Kemal Atatürk tarafından kendisine “Dilâçar” soyadı verilmiştir.) … Türk Dünyasından ise Kazan tatarı Prof.Sadri Maksudi Arsal ve Prof. Reşit Rahmeti Arat, Başkurt Türklerinden Prof. Abdukkadir İnan ve Prof. Zeki Velidi Toğan, Azerbaycan Türklerinden Prof. Ahmet Caferoğlu, …

Atatürk, bizzat bir geometri kitabı yazarak (1937) bugün kullandığımız pek çok matematik terimini türeterek Türkçe terim yapmada öncülük etmiştir. Türk Dil Kurumu da Atatürk’ün açtığı millî çığırda “hayatta en hakikî mürşid ilimdir” düsturuyla çalışarak; Derleme Sözlüğü, Tarama Sözlüğü ve Türkçe Sözlüğü yayınlamaya başlamıştır (1945).Türkçe ilk sözlük olan Divânü Lûgati’t Türk, 1937 yılında Besim Atalay tarafından Türkçeye tercüme edilerek dört cilt halinde Türk Dil Kurumu tarafından yayımlanmıştır. Birinci Türk Dili Kurultayında “Sümer Dili ve Türkçe” üzerine bildiri sunan Ahmet Cevat Emre, Yeni Bir Gramer metodu Hakkında Layiha adlı eserini 1931 yılında yayımlarken bu çalışmasını “Reisicumhur Gazi Mustafa kemal Hazretlerine yüksek iradenizden aldığım kuvvetle vücuda gelen bu küçük eseri layemut namınıza ithaf ediyorum” diyerek kitaplaştırmıştır.

“Büyük karakterli Türk, çalışır yorulmazsın.

Zekân cihândan büyük, müsbet ilme bağlısın.

Güzel san’at sevgisi, yüreğine ateştir;

Türk’ün büyük ülküsü, bu dünyâya güneştir!”(Göçkün, 1995:18)

Mısralarının yazarı Mustafa Kemal Atatürk’ün, çizgisinde bir dil politikası takip edebiliyor muyuz? “Türk dili dünyanın en zengin dillerindendir, yeter ki bu dil şuurla işlensin” direktifi ve yine onun Türk Dünyasıyla ilgili olarak Türkiye dışındaki Türklerle ilgilenmemiz gerektiğini söylerken gösterdiği hedefler içinde “dil bir köprüdür, köprüleri sağlam tutmalıyız” deyişinin gereğini hakkıyla yaptık mı, yapabiliyor muyuz? sorularını da kendimize, ilgililere, yetkililere, üniversitelerimize ve Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’na sormadan edemiyoruz!..

 

KAYNAKÇA

Arsal, Sadri Maksudi (2018). Türk Dili İçin, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayını.

Atay,Falih Rıfkı (1969).Cankaya, İstanbul.

Atay,Falih Rıfkı (1951).”Atatürk ve Dil”, Türk Dili Dergisi, Ankara: Cilt:1, Sayı:3, s.124-125.

Atalay, Besim (1937-1938). Divânü Lûgati’t Türk, 4 Cilt, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayını.

Atatürk (1937). Geometri, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayını, 44 s.

Atatürk’ün Söylev Ve Demeçleri, II(1952). Ankara.

Birinci Türk Dili Kurultayı (1933). İstanbul: Türk Dil Kurumu Yayını.

Derleme Sözlüğü, XII Cilt (1975).Ankara: Türk Dil Kurumu Yayını.

Emre, Ahmet Cevat (1931). Yeni Gramer metodu Hakkında Layiha, I. Cilt, İstanbul: Maarif Vekaleti Yayını.

Emre, Ahmet Cevat (1949).Türk Lehçelerinin Mukayeseli Grameri (ilk Deneme), İstanbul: Türk Dil Kurumu Yayını.

Ercılasun, Ahmet Bican (1993). Dilde Birlik, 2. Baskı: Ankara: Ecdâd Yayınevi.

Göçkün, Önder (1995).Edebiyat Dünyası ve Atatürk, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayını.

Kocatürk, Utkan (1969).Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara:Edebiyat Yayınevi.

Korkmaz, Zeynep (1974). Cumhuriyet Döneminde Türk Dili, Ankara.

Tanıklariyle Tarama Sözlüğü (1945),İstanbul: Türk Dil Kurumu Yayını.

Tankut, H. Reşit (1937). Prehistuvara Doğru Bir Dil İzlemesi ve Güneş Dil Teorisinin İzahı, İstanbul.

Tuna, Osman Nedim (1990). Sümer ve Türk Dillerinin Târihî İlgisi ile Türk Dili’nin Yaşı Meselesi, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayını.

Türk Dil Kurumu (2011). Türkçe Sözlük, 11. Baskı, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayını.

Türk Dil Kurumu (2009). Yazım Kılavuzu, 26. Baskı, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayını.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!