Haziran rampasının da tepesine varmak üzereyiz. Sonrası mı? Al boşa, sal aşağı, ver elini temmuz. Zaman dişlileri arasında, menzili gözleyen; menzili hisseden ama umuttan yoksun günler, günler… Hepinize merhabalar olsun can dostlar…
RTE’nin gene cami siyasetine döndüğü, din odaklı, istismar kokan pozisyonlar aldığı hepimizce yaşanıyor. Karşı olmama rağmen, karşı çıkanlara da karşıyım… En azından torunlarımızın torunlarına ulaşacak borç dağları ve sistemler hem de çağ atladık logosuyla sunulmuyor. Eski yazılarımı okuyanlar ve hatırlayanlar bilir. Karadeniz’deki doğalgaz rezervini, dış basın kaynaklı yazmıştım… Gel gör ki, bizde mevcut olan, bir tekeden on post çıkarma sistemi gereği, her iki üç ayda ve her sıkıştığımızda, mevcut rezervleri buluş ve müjde olarak duyacağız… Tıpkı, Otoyolların her 10 m.si için ayrı bir tören yapıldığı gibi…
Uzun metrajlı sistemin temeli Ayasofya’nın camiye dönüşmesi ve açılışıyla atıldı… Daha sonra Taksim Camii, daha da sonra Zonguldak’taki Uzun Mehmet Camii… Bunun son olacağını zannetmeyin, devam edecek… Eski usta pehlivanlar, sürekli müdafaa güreşi yapan rakiplerini açmak için bilerek açık verirlerdi. Rakip dalınca da boyunduruğu yetiştirip boğardı… RTE şu an bunu yapıyor. Pusuda bekliyor… Bilin ki kim çıkıp “Bu kadar Camiye ne gerek var, bunun yerine okul açın, hastane açın” türünden bir eleştiri yaparsa, “Derin Kripto“yu bulmuşsunuz demektir… Bu tenkitin hemen arkasından, “Mızıkacılar” başta olmak üzere din istismarı tepe noktaya taşınıp, iş “Bunlar camileri depo-ahır yaptı”ya getirilecektir… Çaktınız mı köfteyi…
Corona olayımız yaz şartlarının da yaşanmaya başlamasıyla, epey düşüşler gösterdi. Tedbirlerin çoğu kaldırıldı. İnatla devam eden tek şey (+65)ten tamamen el ayak çekilmeyişi… Toplu taşım kullanımı halâ yasak. Hemen hemen her gün arabalardan indirilen yaşlılar, yüreğimi sızlatıyor… Bu arada bir de özeleştiri yapacağım… Zamanında defalarca yazmıştım. Ne olur, elinizdeki bedava kartı toplumun aleyhine kullanmayın diye… Kimse dinlemedi, işin suyu çıktı. Otobüslere adım atılamaz oldu. Sabahın altısından gece yarısına kadar, hiçbir maksadı olmadığı halde, araçlardan inmeyen çok sayıda yaşlı türedi… İşte, bu pandemi döneminde gene aynı şeyler olur diye korkuluyor… Toplu taşımlar lebalep olur diye tedirginlik var… Çok ta haklılar. Daha ucuz diye, bir demet maydanoz almak için Kartal’dan, Silivri’ye gidenler var. Bunları önceki yazılarım da detaylı yazmıştım. Bu iş ötelemeyle olmaz. Köklü çözüme gidilmeli… Ben günde iki kullanım hakkı demiştim. Kullanılmayan ertesi güne devrolur. İkinci devir de olmaz. Daha iyi çaresi de mutlaka vardır, araştırılıp bulunur ama acele edilmelidir…
Son zamanlarda gene ağlamalar sızlamalar arttı. Bir ara Bankerler dönemin de olduğu gibi, bu sefer de Kripto Para işinde zarara uğrayanlar, neredeyse, kayıplarımızı devlet karşılasın moduna geçmek üzereler… Hafızalarınızı yoklayın. Bir masa bir sandalye ile büro açan bankerlere çuval çuval para taşıdık. %12 faizler baldan tatlı geldi… Yüz bin lira yatıran herkes, on iki bin lira para aldı… TRT kaynaklı okurlarım hatırlar, bir arkadaşımız Ankara’ da evini sattı. 600 bin lirasına ayda 72 bin almaya başladı… 4-5 kişi yanına alıp, uçakla Adana’ ya, kebap yemeye gittiklerini bilirim… Sonra hepsi batınca, paramızı devlet karşılasın oldu. Yani gene vatandaşın kapısına, canına, malına, vergilerine geldiler… Şimdi de değişen bir şey yok… Çiftlikbank Tosunu ile , Kripto Tosununa paraları kaptıranlar aynı durumdalar… Defalarca uyardık. Kim Allah – Kitap satmaya uğraşıyorsa bilin ki altında bir pislik vardır… Bütün bunların tek kaynağı var. Hiç yorulmadan, alın teri dökmeden, oturulan yerden çok para kazanma isteği… Bir diğer sıkıntı da, Telefon soyguncularının artması… İnsanlarımız halâ bunlara ellerinde avuçların da ne varsa teslim edebiliyor…Kimse “Olur ama paraları, karakoldaki makamınıza bırakayım” demeyi bile akıl edemiyor… İşin en acı tarafı, bunların seçtiği kimseler tarafından yönetilmemiz… Postmodern soyguncuların vaatlerine kanıp, namusları olan oyu gidip teslim ediyorlar… Ondan sonra da bağrış çağrış… EYT ye verilen söz tutulmadı , 3600 Ek ne oldu vs vs… İşte, asıl en büyük sıkıntımız burada…
Nasıl 2007 yılında yapılan, Marmara uyarılarını, kulak arkası yapıp, şu anki felâketleri yaşıyorsak, farklı başka bir problem de kapımızdan girmiş halde… Daha önceki bir iki yazımda kısaca değinmiştim ama her meselede olduğu gibi burada da başımızı kuma gömmüş durumdayız… Pandeminin de tetiklemesiyle, artık insanlar alışverişi internet üzerinden yapıyor. Meyve ve sebze dahil, bütün gıdalar aynı fiyata, kapıya geliyor… Bu trendin giderek artacağı kesin gibi görünüyor… Her lokantanın, fastfoodçunun, kargocunun kapısı önünde duran 10-15 motosiklete en az 4-5 mislisi daha ilave olacak… Şu an bile kaldırımda rahat yürüyemiyoruz… Orta refüjden, ters yoldan hatta evin bahçesinden bile her an bir motorlu kurye çıkabiliyor… %90’ı trafik kurallarına, hele hele ışıklara hiç uymuyor… Derhal tedbirler alınmaz ise hayatımız zehir olacak. Tahammülü tükenmiş toplumda büyük olaylara gebe olabilecek bir sorun…Bu konuda neler yapılabileceği konusunda tavsiyelerimiz elbette var. İsteyenlere de anlatabiliriz ama işin ehlinin daha iyilerini devreye sokmasında fayda var…
Ücretlilere senelerdir, enflasyona ezdirilmiyor edebiyatı yapılıyor. TUİK’in alakasız azlıktaki rakamları üzerinden yapılan uygulama iflas etmiş durumda… Devekuşu misali olaylar oluyor… Uç dendiğinde, deveyim; yük taşı dendiğinde kuşum diyen sistem sürekli devrede… Siz nasıl olduğu belli olmayan şaibeli büyüme rakamları açıklayacaksınız %5’ler arkasından %7’ler havada uçuşacak ama bunu refah payı olarak ücretlere yansıtmayacaksınız, bizleri enflasyona ezdirmedik palavralarıyla uyutacaksınız… Peki büyüme kime yarıyor. Beşlere ve diğer yavrularına mı yarıyor… Arkadaşlar, size bir şey söyleyeyim. Ben kimlere değil, kime yaradığını biliyorum. Muhtemelen hepiniz biliyorsunuz… Bütün yollar Roma’ya, belli bir noktaya çıkıyor… Sedat Peker o noktaya gelir mi veya gelmeden belli bir anlaşma sağlanır mı, onu da bilemiyorum. Bekleyip hep birlikte göreceğiz…
Birilerine “Aman sen konuşma” diye adeta yalvarmıştım ya, nafile. Hazret gene diyeceğini dedi… Sadece demekle kalmadı, dalga da geçti… Açlık olmadığını, varsa da siz doyurun diye muhalefete talimat verdi… Herkes trilyon dolar hibeleri hayata geçirirken, IBAN açıklayan için gayet normal bir olay. Şahsen yadırgamadım…
Sizsiz günlerin başlangıcını çok seviyorum. Çünkü her dakika kavuşma anımız yaklaşıyor… Hepiniz Allah’a emanet olun. Hoşça kalınız…