Bugün Oniki Haziran, Demirbank hayırlı işler diler… Her sabah radyolarımız da, haber veya mikrofonda tiyatro saatini beklerken dinlediğimiz bu anonsu hatırladınız mı? Eğer hatırladıysanız, sizler de benim gibi zaman değirmeninin gadrine uğramış kimselerdensiniz… Nasrettin Hoca’ ya sormuşlar, “eskiyen aylar ne olur?” diye. Mübarek de “Kırpılıp, yıldız olurlar” demiş… İste bizde şu an o konumdayız. Vaktiyle yaşadığımız hayatın tecrübeleri tepemizde ki yıldızlar gibi parlıyor… Dostlarım, hepinize Merhabalar…
TUİK nihayet yöneticisini buldu… Ne demişler, “Sabreden derviş muradına ermiş” Değerli kuruluşumuz beklenen bombayı patlattı… Son üç ayın büyümesi %7, önceki de %5 ti. Bu Altı ayda kümülatif olarak %13 eder… İşte kamuda şeffaflık ve hesap verme, bu gibi durumlar da gerekli. Eyyy TUİK, bu Ülke son altı ayını muhtelif kapanmalarla geçirdi. Birçok sektör işyerlerini açamadı… Dolar, dokuz; Euro onbir liraya doğru hızla ilerliyor… İşsizlik artıyor… Kısa çalışmalar ve ücretsiz izinler çıkarsa rakamlar patlayacak… Hayat aşırı pahalandı. Yapılan çekim ve programlar da boş fileler başrolde…Atık ve çöp karıştırmak, tek tük değil, sıradan oldu… Sürekli yol değiştiriyorum. Uzaktan çöp kurcalayan bayanları görünce utanmasınlar diye ya bekliyorum ya da karşıya geçiyorum… Geçen gün 10 dk. yol kenarında bekledim. Dolmuşçuların korna tacizine maruz kaldım… Evet toplumun büyük kısmı üretimden uzakken, bravo TUİK’e, GSMH’mızı da yükseltti, hem de dolar bazında… Mutlaka sizler okurken küfür stoklarını sıfırlayarak rahatlıyorsunuz, peki ben ne yapayım? Aklıma ne geldi biliyor musunuz? Bizdeki vakaları yüksek bulan ve turist göndermeyen başta Rusya ve Avrupalılara inat, sağlık istatistiklerini de TUİK’e verelim görsünler günlerini… Hastaneler ve yoğun bakımlar lebalepken, eksi vaka çıkarmazlarsa ne olayım… Her neyse, sevgili vatandaş az sabret. Kaldı bir ay. Memur ve emekli zamları gündeme geldiğinde takke düşecek keli göreceksiniz…
Biliyorsunuz, herkesin malûmu olan, her karesi havalarda uçuşan fırtınalı bölgeye girip malûmları tekrar etmem. Onları zaten öğürecek derecede alıyorsunuz. Ben işin sonuna ve perde arkasına bakmayı tercih ederim… Bu kadrodan sizlerle birbiriyle bağlantılı olan iki konuyu paylaşmak istiyorum…
Tarihini unuttum. Yerel Yönetimler Seçim’inin adayları açıklanıyordu. Efendimiz, sahibimiz asrımızın yegâne lideri, medar-ı İftiharımız vs vs “98” sıfatı bünyesinde harmanlamış, mübarek görkemli bir törenle adaylarını açıkladı ve tanıttı… Bir tek Ankara Büyükşehir adayı, ezeli ve ebedi Başkanımız İ. Melih yoktu. Burası için Turgut Altınok’ un ismi geçiyordu. Fazla uzatmayayım, ortaya saçılan pornografik kasetlerde devreye girdi ve Altınok şansını kaybetti. Buna rağmen İ. Melih ismi gene açıklanmıyordu… O zamanlar ben dahil, çok az kimsenin bildiği, şu an bu sayının arttığı bir olay oldu ve RTE bir ay sonra İ. Melih’i mecburen aday olarak açıkladı… Şu anda okurum olan yakın çevreme anlatmıştım. Hepsi hatırlar… “RTE, İ Melih’ten bunun intikamını mutlaka alır” demiştim… İstifa ettirilme safhasını hatırlayınız. Tüm yalvarmalara ve yalakalıklara rağmen nasıl kovulmuştu? Gelelim ikinci olaya. Ne demişler tarih tekerrürden ibarettir diye… Peki, bu devrin, İ. Melih’i kim biliyor musunuz? Gelmiş geçmiş, en Soylu Bakan olan Süleyman Efendi… Ben Soylu’nun şu ana kadarki siyasi gelişimini ve kullandığı taktikleri, bir zamanlar Ecevit dönemi CHP sindeki Deniz Baykal (DB) tarzıyla çakıştırıyorum… Devitoğlu dönemindeki hareketlerinden başlayarak, günümüze kadar gelirsek ve de iyice incelersek haklılığım ortaya çıkacaktır… RTE’nin kasası ve Damadı Berat’ı eze eze bertaraf etti. Kâh omuz atarak, kâh kaçamak yakalayarak perişan etti. Arkasındaki yegâne güç ise başka bir DB… Hükümetin, gayrı resmi ortağı ve kapı önü bekçisi olan MHP’nin Genel Başkanı… En Soylu Bakan bu ara şansını çok zorluyor. Bu durumunun, ekip etinin fecaatini arttıracağını düşünemiyor…Açık oturum programlarındaki suçladığı kişiler Saray’ın has kulları. Bunu bilerek yaptığına emin olun. Davranış; elimde çok belge var, aklınızı başınıza alın ve bana sahip çıkın mesajı verdi… Has İki bürokratı da yoklayarak, ciddi olduğunu gösterdi…10. 000 $ maaş olayı da ayrı bir tehdit. Bu iktidardan birisi. Kesinleşmemiş bir şeyi açıklayamam…Muhalefetten olması mümkün değil ama olsa idi , havuzcular altı ay boyunca , manşetten verirlerdi… Soylu’nun Şimdilik blöfü görülmedi ama İ. Melih’ i unutmayın. Bunu da bir kenara yazın. RTE burada da uzun süre (25 gün) bekledikten sonra mecburiyetten destek verdi…Yarın, bu naçizane bendenizin yazdığını hatırlarsınız… Şu an, bir çok ekibin harıl harıl çalışmaya başladığını tahmin ediyorum… Soylu’nun elindeki belgeler ıskartaya çıkarıldıktan sonra, veya, kendi aleyhine olacak çok daha önemlilerine ulaşıldığın da “Soylu” olarak kalmasına müsaade edilmeyeceği kesin…
Gelelim Milyar Ali olayına… Bunlar çabaladıkça batıyorlar ama anlayacak izanda kimse yok. Cehaletinden feraset umulan kitle görevini beklenenin üstünde yerine getiriyor… Bu arada bizleri bile sersemleten gündem bombardımanı karşısında yarım saat önceki olaylar zihnimizden siliniyor… Enteresan bir durum. Şekilsiz ve kumarbaz evlat susuyor cevapları babası veriyor… Bu da bizlere, perde önü ve arkasını açıklıyor. Baba, “Oğlum oraya maske götürdü” diyor, gümrükte kayıt çıkmayınca, bu sefer iş badem şekerine dönüyor... Yani halk arasında ki bilinen şekliyle “Gömlek uyduramadık, pantolon verelim” muhabbeti. Yarın o da iflas etse, kuru üzümle kayısı gibi bireyler götürdük denecek… Ağzı açık, dinleyen kitle “Gördünüz mü ne götürdüklerini, Adam çıktı söyledi” diyecek. İşte sıkıntı bu noktada. Bu kitlenin beynini esaretten kurtaramazsanız her şey nafile… Çıkıp birileri, “Uyuşturucu çok faydalıdır, dinimizde de bu yönde tavsiyeler var” dese, inanın toplumun %15-20’si müptelâ olur… Özgür ve düşünen toplumlara yapılan siyaseti bu ülkeye uygulayamazsınız. Uygulasanız bile netice alamazsınız, şekil A’da görüldüğü gibi… Bu yüzden, doğru teşhis ve doğru uygulama gerekiyor. Siyaset ilmi de bu işler için var. Siyaset mühendislerinin görevi de bunlara çözüm bulmak…
Geçtiğimiz Pazar yazımı yazdım ve yolladım ki, sabah Soylu-Şov’ u izledim. Aklımdan silinmedi bu yüzden paylaşacağım. Olay yukarıda yazdıklarımla da örtüşüyor… Mekân Afyon: Taraflar: Malûm halk ve İçişleri Bakamayanı…Kendisinden ısrarla beklenen “Mafyadan 10 bin dolar maaşlı kim?” sorusuna cevap yerine ekonomiyi tercih eden Bakamayan, adeta şov yaptı. Gözlerime inanamadım. Beş yaşında ki çocukların oyun oynarken yaptıkları “Pışık“ı zat-ı ali’leri meydanda kalabalığa karşı yaptı… Aynı mekânda “-ecek-acak” sistemi son yirmi yılın zirvesini gördü… Bir başka zirve de (zırva) “Şahlanma” olayıydı… Herkes temmuz ayında ekonomimizin nasıl şahlanacağını ve tüm dünyanın bizi nasıl kıskanacağını öğrenmiş oldu… Artık olmayacak duaya “Amin” demediğimden, Temmuz ayında bizleri zorlukların beklediğini rahatlıkla söyleyebilirim… Her zamanki gibi şahlanmanın karşılığının Şah-Mat olduğunu da hatırlatıyorum… Bu 10 bin dolar işi, görevini tamamladı… “Bildiklerimi söyletmeyin” tehdidi işe yaradı. Koltuk korundu… Yarın bir gün Soylu bakamayan, turizm veya asgari ücret işine el atabilir. Bu yüzden sormayı terk edin ki adamcağız da işine, gücüne odaklansın… Bu olayın uzaması bir tek Cem Yılmaz’ın aleyhine olabilir… Düşünün bir kere, Bakamayan işsiz kalsa kim mağdur olur…
Saç baş yolduracak birkaç kısa değerlendirmeyle veda… Hazret “Muhalefet, suç örgütlerinden medet umuyor” diyor… Genelkurmay Başkanını, PKK’lı gizli şahitlerle mahkûm eden kimdi? “Marmara belediyelere bırakılacak iş değil. Bu sorunu biz çözeriz” diyor. Kim mi diyor… Bütün uyarılara karşın, kulaklarını tıkayıp, olayı bu seviyeye getirenler diyor…
Hepiniz Yaradan’ıma emanetsiniz. Hoşça kalınız…