Organize suç örgütü lideri Sedat Peker sabah saatlerinde yeni bir video yayınladı. Peker, yayınladığı “yaşadıkça ve yaşlandıkça değil, direndikçe büyürüz” başlıklı 9. videosunda iddialarına devam etti.
Yurt dışına kaçan ve aranan Sezgin Baran Korkmaz ile Süleyman Soylu’ya dair iddialarda bulunan Peker, kendisinden ayda 10 bin dolar alan bir siyasetçi olmadığını, ancak daha fazla paralar verdiğini söyledi. Peker, AKP MKYK üyesi Metin Külünk’ün arabasına para bıraktığını da iddia etti.
Sedat Peker’in videodaki konuşmaları şöyle:
“Belediyeler nasıl soyuluyor ben size anlatayım mı?”
“Sizin kârınız; ben size ülkede nasıl para çalınıyor, belediyelerdeki rüşvet sistemi, alt dernekler var, anlatınca kafayı yiyeceksiniz. Böyle profesyonel hırsızlık mı olur diye. Devlet ihalelerinde de taşeron sistemi. Ben bu ve bunun gibi hikayeleri size anlatacağım, siz bir nesil sonra zaten iktidar size geçecek. Bütün hırsızlıklarını yasal, gayrimeşru her şeyi anlatacağım. Bu kadar adam neden engellemiyor diyeceksiniz, ya engellemek istemiyorlar ki kardeşim.
Belediyeler nasıl soyuluyor ben size anlatayım mı? Bak engellemesi de çok basit. Ama hepsini bugün anlatmayacağım. Bugün belediyeleri anlatacağım, taşeron hırsızlığını anlatacağım. Hepsini parça parça anlatacağım.
“Bir belediye başkanına rüşvet vermeye gittiğinde adam huylanıyor, derneğimiz var diyor”
Bir belediye başkanına rüşvet vermeye gittiğinde adam huylanıyor, senden parayı almıyor. Ya kelek yaparsa, ya kayıt yapıyorsa diye. Diyor ki bizim bir derneğimiz var, alt kuruluşa oraya şu kadar yardım yap diyorsun. Sen gidiyorsun oraya parayı yatırıyorsun, işte hayır işi için bu dernek diyor sana. Hiç kusura bakmayın belediyeciler söz verdik doğru konuşacağız.
Sen gidiyorsun paraya yatırıyorsun. Hani Sülü’nün Ankara’da akrabası var ya onun yaptığı işlerin bu belediye aksanı. O dev olmuş. Benim anlattığım belediyelerdeki sistem. Şimdi sen oraya parayı yatırdın ya, belediye başkanına gitmedi diyeceksin para. O ne yapıyor? 100 bin liralık bir iş var, en güvendiği arkadaşına diyor ki 1 milyonluk fatura kes diyor. İstediği insana verme gibi bir saçma bir şey var onu da siz kaldıracaksınız. En iyi teklif verenin ihaleyi alması lazım. Sonra o 1 milyon liralık işi alıyor ama 100 bin liraya yapıyor. Ona 100 bin lirayı veriyor, 100 bin de vergi vs. çıkarsa. 800 bin lirayı kılçıksız alıyor cebe indiriyor. Bakın şaka yapmıyorum. Hiçbir polis takip altında neden ceza almıyor, sonunda beraat ediyorlar, sistem bunun üzerine.
Taşeron sistemi nasıl onu da anlatacağım. Bunlar bir ufak hamleyle değişilir. İnsanın karısına, çocuğuna zaafı olur, onu etkileyip seni yönlendirebilirler. Sistem kuracaksınız siz. Bana aslan avını bana yaptıracaksınız ben de size anlatacağım.
“Alt taşeron sistemi var”
Siz hep diyorsunuz ya, beşli çete, onlu çete, onlara ihaleyi veriyorlar. 1 milyar dolar, bunlar siz zannediyor musunuz, bunların işçileri var, yok. Bunlar alt taşeron sistemi var. Bunlar taşeronlara veriyorlar. 400 bin dolar taşerona veriyor, 600 milyon dolar kılçıksız bu tarafta. Alt taşeronun da alt taşeronu var. Samimi söylüyorum, rezalet, komedi. Tüm sistem bu şekilde çalışıyor. O alt taşeron ne yapıyor? En son o taşeronun da bir altı var, onlar kamyonların filan sahipleri var ya, onlar da yolunu buluyor da, emeğinin karşılığını buluyorlar. Ama ortadaki para ne kamyon, ne o ne bu. Taşeron sistemini kaldırdım diyeceksin. İhaleyi açacaksın, telefondan bile ihaleye girecek, tüm evrakları hazırlayacak. Madem taşeron bunu yapabiliyor, maliyeti bunu 200 milyon niye devletten 1 milyar çekiyor. Bu para nereye gidiyor? Bu para sizde kalınca, asgari ücret 2,5 bin lira, 10 bin lira para olacak.
Siz benim için ne yapacaksınız? Namuslu gazeteciler var ya, ben boşa konuşmam, bir şey konuşuyorsam bana inanın. Beni size, sizi de başkasına mahcup etmem. Diyorlar ki, ‘Sedat Peker’in her dediği doğru çıkmaya başladı’ diyorlar. Bir tanesi yanlış çıksın elimi keseceğim diyorum ya anlamıyor musunuz? Siz gazeteciler, korku iklimi var ya, kırıldı gerçi de. O korku iklimini aşmaları için gazetecilere cesaret vermeniz ama namuslu olanlara. Siz onlara cesaret verince muhalefet partilerinin içinde atarlı yürekli tipler var, onlara da coşkuyu verince, baskıyı kurunca, oy vermeyiz, bir gidecekler, iktidar. İktidar keşke açsaydı, bütün her şey ortaya çıkacak.
“O poliçenin sesinde ben de uyurum, herkes uyur”
Engin Sigorta. Süleyman diyordu ya, ‘Ben o poliçe o sesi çok seviyorum’ Lan şirketin yüzde 5 bin, 7 bin, 57 kat büyümüş. Dünyanın neresinde böyle bir şey var. O poliçenin sesinde ben de uyurum, herkes uyur.
Süleyman Soylu’ya: “Yüce Divan’a gideceksin, yargılanacaksın”
Erdal Baba’ya araba, 20 sene evvel sana getirip sigortalattığında Erdal Baba diyordun. Şimdi Erdal Baba lazım değil ki. Bütün holdingler sende, poliçe sesi. E uyursun tabii. Sülü Allah’a yemin olsun, iğnenin deliğinden geçireceğim seni kibrit kutusundan alıp. Bugün senin son günün. Sen Yüce Divan’a gideceksin, yargılanacaksın, hiçbir şansın yok. Anlattıklarımın altlarını da hazırladım, delilleri de bende, sen bitireceğim.”
Anlatacağım konuştuklarım hepsi önemli ancak en son Süleyman’la ilgili anlattığım bölümü iki üç kere başa alıp dinleyin. Sezgin Baran Korkmaz, Süleyman, Veysi Ateş, Ankara, Bölge İdare Mahkemesi Başkanı, Soylu’nun organizeden sorumlu genel müdür yardımcısı Resul, Ankara Emniyet Müdürü Sermet, bir kişi daha. Bu çok önemli. Söylediklerimden biri çıkmazsa bileğimi keseceğim. Zaten bakı yaptığınız an tak diye çıkacak. Başka şansları yok, Yüce Divan direk.”
“Akit TV’deki eski dostlarımız bizi ajan yapmışlar. Aydınlık ile aynı haberi çıkmışlar. Zaten habere dikkat edin M.Y., P.K., U.Ü. kafadan atıyorum, harfleri hatırlamıyorum. Düşündüm, bunlar büyük bir operasyona girecekler, gözaltı, Sun Tzu’dan uyguluyorlar. Bu durumu lehlerine çevirmek için kriz masası kurdular. Ama bilmiyorlar karşılarında ben varım.
“Fındık kadar beyninle cumhurbaşkanı olmaya kalktın, beni satmasaydın olurdun vallahi”
Şimdi verdikleri o baş harflerle ilgili de sorguda itirafçı oldular. ‘Sedat Peker ile CIA’ın arasını ben buldum’ öbürü de MOSSAD’dan. Ulan aptalsınız. Ulan Sülü fındık kadar beyninle cumhurbaşkanı olmaya kalktın bu ülkede. Beni satmasaydın olurdun vallahi. Bazıları da ‘Sen bunları biliyordun, neden anlatmadın’ diyor. Manyak mısınız, benim yaptığım işler daha karışıktı, ben anlatmadım, her gördüğün şeyi anlatıyor musun sen. Evimin düzeni bozulur, çocuklarımdan ayrılırım, o, bu bin tane sebep var. Belli bir nokta var, yangın yeri. Ben o noktaya geldim, Allah sizi getirmesin. Geri dönüşüm yok, yakacağım, bu kadar. Ajan he? Bu
Akit TV’nin Yazı İşleri Müdürü var Murat Alan. İyi bir adam, dalga geçmeyeceğim. Kardeşim sen saldırıya uğradığında hastaneye ilk gelenlerden biri ben değil miydim? En sevdiğim silahımı çıkarıp sana verip… Seni çocuğunun yanında dövdüler. Bir baba çocuğunun yanında dayak yememeli. Bir daha gelirlerse Murat hepsini vur, sana cezaevinde ben bakacağım demedim mi kardeşim. Biz göz göze baktık, o kadar muhabbet ettik seninle. Din tarihinden her şeyden konuştuk. Sen yazı işleri müdürü oldun ve ben senin çocuğun için bu duruşu sergilerken benim çocuğuma yapılan… Ulan bu olayı buraya ben mi getirdim.”
Diki dikine gidip artistlik. Suç örgütü, göreceksiniz suç örgütünü. Ulan hepinizi kibrit kutusuna sokacağım, sen hariç Murat. Senin kalbinin temiz olduğunu Allah’a yemin olsun biliyorum. İnancında samimisin. Ama diyebilirdin, bu adam her şeyi yapar da, ajanlık ne diyebilirdin. Bu nasıl bir ayıp.
Beni öldürseniz de kurtulamayacaksınız. Yüce Allah’a yalvarıp mezardan geleceğim, hepinizin rüyalarında olacağım. Ya bu haberi yapıyorsunuz, elinizde bir tane kanıt var mı ajanlık yaptığıma dair. Şu kadar ajan koruyor diyorsunuz, sayısını saymışsınız, namusluk niye yapıyorsunuz, bir resim yayımlasanıza. Kahpesiniz ya. Ya Şevki Hocam ya, Atatürk’le ilgili düşüncelerin hariç, çocukluğumdan beri senin kasetlerini dinledim ya. Cezaevinde yatarken çoluğumun çocuğumun rızkını, dershaneler yapıyorsun diye, yurt dışından çocuklar getireceğim onlar Kuran bülbülü olacak diye çoluğumun çocuğumun parasını yolladım ya. Diyemedin mi bundan ajan olmaz, bu adamı tanıyorum. Her şeyi yapar bunu yapmaz diyemedin mi?
Ebül Vefa Hazretleri’nin türbesine çok giderdim. Fatih Sultan Mehmet Han ile Ebu Vefa Hazretleri birbirlerini hiç görmemişler. Demek ki maalesef belli yaşa geldik, bu yaşa kadar dost bildiğimiz her şey… Bir kelime ya ajan. Ulan bir özür beklemiştim, olayı buraya siz getirdiniz.
“Tayyip Abi’ye konuşurken devleti zarara sokacak hiçbir şey söylemeyeceğim”
Diyorlar ki Tayyip Abi ile yüzleşirken devlet aleyhine, ben Tayyip Abi’ye konuşurken devleti zarara sokacak hiçbir şey söylemeyeceğim. Ölürüm söylemem ama benim pislik olmadığımı, ben pisliksem de bu pislik silsilesinin en alt seviyesinden benim olduğumu herkese anlatacağım. Bu da benim hakkım. Açık kaynaklarla da yandan delillerle de bildiklerimin hepsini tek tek konuşacağım. Konuşurken saygısızlık da yapmayacağım kendisine. Olmaz, namus diye bir şey var olmaz.
“Doğu Perinçek’in psikolojisi bozuk”
Doğu Perinçek var, aslında kibar çok beyefendi adam, konuşunca çok nezaketli. Ama psikolojisi bozuk. Biz bunun yanına gitsek oturtur, bir şeyler ikram eder, saygılı da bir adam. Siz de saygısından dolayı saygı gösterirsiniz. Oturdunuz masaya yandınız zaten, CIA böyle yaptı, şöyle yaptı. Ben zaten takıntılı adamım, lafın tamamı deliye anlatılır benim mantığıma göre. Ana başlıkları vereceksin karşı taraf dolduracak. Ben mahkemeye gitmiyordum, bir tanesi vardı, Atatürk ulvi ışık gibi gökyüzünden bakıyor, insan değil, enerjiydi. Atatürk’e hizmet edenlerin ben hayatını biliyorum, hizmet edenlere hizmet edenlerin de hayatını okudum. Çocukluğumdan beri annemin tembihi ile deli gibi seviyorum, cami hocasının kızı radikal sünni. Babam da çok severdi ama bana annem işledi. Ulvi ışıkmış gökyüzünde. Ergenekon davasında çok kaliteli insanlar vardı ama deli potansiyeli yemin ediyorum çok yüksekti. Çin iyi ABD, CIA kötü. Banane Çin’den. En son bunalım geçirirsiniz ya.
Hangi yüzle dava açıyorsun sen, bir söyle ben de bileyim. PKK kamplarını ziyaret etmişsin, elinde çiçek veriyorsun, şimdi PKK’yı şöyle yapacağız. Senin elinde çiçek verdiğin çocuklar şimdi PKK’yı yönetiyor. Mehmet Ali Birand gitti röportaj yaptı, sen gittin çiçek ve lokum verdin.
Binali Yıldırım’a: Bıraksana senin çocuğun gerizekâlı mı, o konuşsun
Bunlarda böyle bir hastalık var. Binali Yıldırım, beyefendi bir adam o uyuşturucu işinde değil dedim. Eski başbakan, değerli bir insan dedim. Oğlunu korumak için alanı o çıkmış. Sayın Başbakan senin oğlunu korumana gerek yok ki. Adam 15 senede kaç milyar dolar servet yapmış. Biz sadece Hollanda’daki ayağını biliyoruz, Hollanda devleti açıkladı. Diğer ülkelerde kaç milyar dolar daha vardır. Bu adam süper dahi olmasa 10 senede nasıl kazansın. Millet 3 bin dolar kazanamıyor adam 3 milyar dolar kazanmış ya. Bıraksana senin çocuğun gerizekâlı mı, o konuşsun. Böyle yapınca şaibe büyüyor, herkes inanıyor. Yok kit getirmiş. Hele o düşkün Abdulkadir. Sen gerçekten delisin. Hangi gurursuz, hangi onursuz, hangi aşağılık, hangi pislik bir insan 150 kiloluk bir adam Venezuela’ya kit getirirken Cumhuriyet gazetesi gümrük kayıtlarını patlattı, kit gitmemiş. Torbayla getirdi. Bu nasıl bir onursuzluk, bunu kim diyebilir lan. Senin gibi gazeteciler, çakmalar, düşkünler, sahte yorumcular var ya.
Abdulkadir Selvi’ye: Hiç utanmadın mı onu yazarken, insanlığın bitti, onurun, şerefin bitti
Hiç utanmadın mı onu yazarken, insanlığın bitti, onurun, şerefin bitti. Sen onuru şerefi öldürdün. Bunu yaz deyip kafana gülle vursalar, yazmam. Yalağım da bu kadar yalak değilim demen lazım lan senin. Ulan bir kendinize gelin, insanlığınızı kaybetmişsiniz. İnsan değilsiniz. 150 kiloluk adam pazar filesiyle. Bir de diyor ki MİT gelir kafasına sıkar. Al Sülü’ye gel. O tartışmacılar var ya çoğu da eski asker. Siz hepiniz ben tek
Parayla adam öldüren kiralıklar var uluslararası. Onlarla görüşüyorlar. Bir Arnavut, bir Sırp grupla görüştü. Benim hayatım hep insanlara iyiliklerle geçti. Çocukluğumdan beri her kesimden insana yardım ettim. Cezaevinde bana mektup yazan herkese elektronik kol, bacak yaptırırdım. Siyasi biri mektup yazdı, PKK şeyi, İzmir taraflarında bir cezaevindeydi. Çocuklarım gelince ayaklarımın üzerinde çıkmak istiyorum dedi, ayağı yoktu zannediyorum. Doktor arkadaşı yolladım cezaevine, o arkadaşın ayağını yaptı. Bizim yanımızdakiler o bunlardan dedi. Kimden olduğu önemli değil. O adam da ölmedi yaşıyordu, çıkar ortaya söyler.”
“Biz düşmanlarımıza bile böyle mert davrandık, ulan kahpesiniz siz. Adam değilsiniz ulan siz. O adam sonra tahliye oldu bana mektup yazdı. Hiç unutmam. Bunlar bir ekip kurmuşlar, harp sanatı, beni etki altına almak için, PKK senin yaptığım şeyi beğendi. Siz manyak mısınız ben Sülüman’ın doktoruyum, doktor Sedat. Ben bunu yer miyim?
Vedat Türkali’nin Bir Gün Tek Başına kitabını okuyun. Ben size şimdi anlatayım. Biz Ergenekon’dan cezaevinden çıktık. Daha ikinci gün, Tarabya’nın oralarda bir yerlerde oturuyoruz, size yemin ediyorum. Bir düğün konvoyu geçiyor arabaların üzerinden PKK bayrağı var. İstanbul’un içinde.
Uzun süre cezaevinde yattığım için o an ben deliyorum dedim. Ben çıktığımda Türkiye böyleydi. PKK’ya yakın aşiretlerin çocukları gece kulübüne gittiğinde en iyi masa onlarındı. Gelmeseler bile normal insanlar oraya gidip oturamıyordu. Genç arkadaşlarım size anlatıyorum. PKK’ya yakın ailelerin, iş adamları ihaleye girdiğinde bizim iş adamları ihaleye giremiyordu. Korkuyoruz diyemiyorlardı, o ihale bize yaramaz diyorlardı. Ben böyle bir Türkiye’ye çıktım.
“Konuşmanın sonuna nasıl bir şey koyayım ki muhalefet onu köpürtsün diye hesapladım”
“Akılcılıktan bir örnek vereceğim, hesapladım hemen Rize’de bir teröre lanet mitingi düzenlettirdim. İlk orayı yaptım orası mutlaka kalabalık olur diye. Hesapladım, emniyetin, hükümetin, muhalefetin tepkisi ne olur diye. Konuşmanın sonuna nasıl bir şey koyayım ki muhalefet onu köpürtsün diye hesapladım.
Konuşma yaparken orada dedim ki bu üç yaşında çocuklarının yanında şehit edilen babalarının intikamını, kocaların intikamıdır, merhamet etmeyeceğiz, eğer ki devleti yıkmayı başarırsanız da oluk oluk kanlarınızı akıtacağız dedim, planım tuttu, bir patladı. Sivil şehit yasasının şeyi hazırlanmıştı.
İlk bir ay gene kimse ağzını açmadı. Şimdi herkes atıyor tutuyor ya, her gün bombalar patlıyor, Rakka’da herkesi şehit ediyorlar, bir ay herkes beni öldürecek diye bekledi, şimdiki gibi. Sonra baktılar ölmüyor, sonra herkes psikopata bağladı. İşte bu akılcılıktır. Strateji planı yaparsın.”
“Hep kafası karışık diyecekler size, siz o kafası karışık dedikleri ben Türkiye’ye geldiğimde bir gün nasip olursa gelirsem yanıma getirin. Ben normal muhabbetle alır başlarım uzayın galaksisinde bırakırım. Biraz megalomanlık yaptım farkındayım. Ne oldu, hani PKK ile ben iş tutuyordum. Biz böyle bir Türkiye’ye çıktık, ulan ilk meşaleyi yakan adamım ben.
Diyarbakır Cezaevi’nde olanı anlattık, kötü mü ettik? O olmasaydı PKK bu kadar güçlenemeyecekti. Namus sahibi ufacık çocuk düşman ama gururlu düşman. Ben şimdi kızıma bunu yaptılar deyip psikopata bağlıyorum ya o da babama böyle yaptılar, bok yedirdiler, kura kura gidiyor. Bu aptallıktır. Düşmanımı daha güçlendirmek istiyorsan onu yaparsın. Bunu söyledik diye PKK ile saf tutmuşuz. Apo’ya da neler söyledim, onu niye demiyorsunuz? Önceden kimse ağzına alabiliyor muydu Apo’yu. Yine ilk ben başlattım.
“Tüm mahkemelerden daha güçlü bizim Sülü. Ama tezgâhı kurmuş”
Avukatların, yakınların pasaportlarını iptal ettiler, yurt dışına gidemesinler diye. Hangi mahkeme kararıyla? Buna en son değineceğiz. Dünyada bir tek Türkiye’de FETÖ ile mücadele etmek için, Süleyman paralı FETÖ’cüleri sever ya, paraları sever aslan. Bir kanun çıkardılar, İçişleri Bakanı’nın yetkisiyle pasaportları iptal ediyor. Bak yurt dışına çıkış yasağı demiyorum. Tümünden iptal ediyor. Tüm mahkemelerden daha güçlü bizim Sülü. Ama tezgâhı kurmuş, yasağı kendi koyuyor, yasağı kaldıracak yere de kendi adamını getirmiş.”
“Bölge İdare Mahkemesi’nin Başkanı, İçişleri’nden koyduruyor, Bölge İdare’den kaldırtıyor. Abese Suresi’nin 20. ayeti var. Allah onun işini kolaylaştırdı. Ben bunu çok tekrar ederim. Bu yaşadığım süreçlerde inanın bana eğlence. Ben bundan besleniyorum zaten, sıkıntı stres olsun. Uyuyan devi uyandırdınız.
Ümmetin lideriyiz, Filistin’de o olay olduğunda A Haber yayın yapıyor. Sahtekâr diyor ki ‘Tayyip Erdoğan’a sevgi gösterileri’ ya orada Araplar ‘Tayyip neredesin’ diye bağırıyor. Adamlar hakaret ediyor, hiç utanmak var mı bunlarda. Ulan namusunuz bu kadar lan, siz adam değilsiniz.
Sağ hükümet geldiğinde dikkat edin, ‘Din, vatan elden gidiyor’ sesiniz duyunca arkayı bakın, bir film var. Solcular geldiğinde de ‘Temiz toplum, bağırsaklarımızı temizliyoruz’ tak arkaya bakın.
“Azerbaycan’da piyangoyu Pamukören aldı”
“Aslan avımı tamamlayacağım sizin desteğinizle. Siz de bir daha kimsenin çalamayacağı bir ülkeye sahip olacaksınız. Ya Balkanlar’ı köy köy gezdim. Şu an bizim yardım ettiğimiz, temas halinde olduğumuz Makedonya’da ırkçı bir parti var. Müslüman gruplar kırgın. Bir de Sırplara yardım ediyoruz. Balkanlar ümmetin lideri diye bizi kabul etmiyor, Araplar yanlış politikalardan düşman olurdular, Uzakdoğu’daki Müslümanlar da kibirli buluyor. Bir Azerbaycan kalmıştı, sizin beşli çete dediğiniz Azerbaycan’da tüm otoyol ihalelerini anlaşmasını yaptılar. Piyangoyu şimdi kim aldı biliyor musunuz? Pamukören”
“Ölümüm tek kurtuluşunuz”
“Ulan Türkiye’yi yediniz şimdi de Azerbaycan’ı. Orada arkadaşlarınız varsa arayın, sorun, ‘Gardaş dediniz, burada her şeyi aldınız ya’ diyorlar. Artık konuşacağız. Belayı buldunuz. Size oy toplamak için günlerce herkese yemin ettirirdim. Şimdi tam tersini yapacağım. Belayı buldunuz, ölümüm tek kurtuluşunuz.
Aynı buradaki gibi her yeri aldılar Azerbaycan’da. Ön anlaşmalar tamam, artık Azerbaycan da bize ümmetin lideri demeyecek. Ümmetin gaspçısı diye bizi anmaya başlarsa şaşırmam.
Sülü’nün şirketi yüzde 5 bin 700 büyümüş, Türkiye yüzde 7 büyümüş. Ama o fileyi aldığında bir file bir asgari ücrete dolacak. İnsanlar açlıktan intihar ediyor. Ben de ajan. Kahpe değilim çok şükür.
“Benim her ay 10 bin dolar yolladığım bir milletvekili yok, daha çok yolladıklarım var”
Bu 10 bin dolar konusunu gelelim. Biz sizinle akit yaptık, yalan konuşmayacağız diye. Benim her ay 10 bin dolar yolladığım bir milletvekili yok, daha çok yolladıklarım var. Bana 10 bin doları nasıl yakıştırdınız siz. Ben aç kalırım açıkta kalırım yine herkesten çok para veririm. Süleyman var ya, Veysi geliyorum Veysi. 10 bin dolar da yalan, belge yok, dekont yok. Ama daha büyüklerini yolladım, çanta çanta”
“Şimdi Metin Külünk’ten konuşacağız”
“Şimdi Metin Külünk’ten konuşacağız. Metin Abi’den. Ne bir eksik ne bir fazla konuşacağız. Metin Abi beni telefonla aradı, Biden dedi Tayyip Erdoğan’a karşı dedi, Biden işi gücü bırakmış Sedat Peker’ mi bekliyor, hepten delirdik, vallahi delirdiler. Adamlar dünyayı yönetiyor. Sev sevme, onun devlet başkanı Sedat Peker’i mi bilecek.
Dedim abi Biden anlamam, benim kendi meselem var. Beni sakinleştirdi, konuştu, konuştu. Sonra benim yanımdan ayrıldı, beni itibarsızlaştırmak için kurulan bir yapı var, içinde mafyalar falan. Onlar böyle, devletten adamlar, AK Parti’den, milletvekilleri filan. Bunlar özel adamlar ama fındık kadar beyinleri yok, ne yapayım. O yüzden Metin Abi’yi konuşacağız. Dün de bir arkadaşın bir videosunu yayımladım. Ya Suriye konusunda var, karakol konusunda var, Sayın Cumhurbaşkanı’nın yeğeniyle evli. Benle bunları konuşuyor, Reisim yanındayım, ondan sonra arkadan film. Başında konuştum, beni yolda bırakanı rezil edeceğim.
Metin Abi’yi rezil etmeyeceğim. AK Parti’nin seçim zamanlarında dağıttığı kahve var ya, hepiniz içtiniz ya. Tarihi Beyoğlu Kurukahvecisi benimdi o. Hani ben pislik mafyaydım. Onlarca milyon liralık kahveyi benden alıp dağıttınız, 1 lira mı verdiniz. Verdiyseniz hani fatura? Yazıklar olsun size. Düşmanlığınız bile kahpeci. Bir özür bekledim, olayı buraya siz getirdiniz. Dönmek yok artık, ölmeden size de rahat yok.”
“Metin Abi ile Ömer Külünk diye bir yakını var mesela. Benim dedi tefeciler elinden almışlar yeğenimin yerini. Bugünün 1-1,5 milyonu, 300 bin TL o zaman, dolar üzerinden hesaplayınca bu para. Bir o tefecilerle konuşsan dedi. Ya Metin Abi şimdi ben konuşsam, ben ismimi unutturmaya çalışıyorum, o onu arayacak, o onu arayacak sanki ben tahsilat yapıyorum gibi. Dedim abi kaç para ben vereyim parasını.
“Seçim zamanı geldiğinde arabasına para bırakırdık”
O konuda ismi geçen, duyan bir iki iş adamı arkadaşı var. Üçümüz birlikte 300 bin lirayı ödeyelim. İş paraya gelince tabii hiç kimse ödemedi, ben ödedim. Tapuyu aldık, verdik. Biz para verdik mi böyle veririz. Almanya’da dernekler var ya, iyi arkadaşlar, ben onları seviyorum, mesela onlara rica ederdi para yollar mısın diye, el altından onlara para verilirdi. Ama öyle her ay giden 10 bin yok. Seçim zamanı geldiğinde arabasına para bırakırdık. Ya şimdi ben böyle deyince diğer milletvekili tanıdıklarım da bizi de, lan oğlum biz kimseyi söylemeyiz.”
“Ama ben Biden miden, sakinleştirmek için film yap, sonra beni karalama kampanyasına abilik yap. 10 bin vermedim ama çok daha fazlasını verdim. Göreceğiz daha.
Pamukören’e geldik, bu önemli. Hukuken bir yere oturtulabilir. Süleyman’la ilgili bölüme odaklanın. Güvendiğiniz tarafsız yazarlara, muhalefet partisinde güvenilir insanlara baskı kurun.
Bizim Pamukören var ya, şimdi biz gazeteyi bastık, Aydın Doğan kargaşalardan korktu, verdi yerleri. 750 milyon dolara. Aslında bir tanesi o kadar para verdi. Bu 750 milyon doları Ziraat Bankası verdi. Ziraat Bankası devletin, devletin kimin sizin.
“Pamukören, 750 milyon dolar aldı, hiçbirini ödemedi”
Siz patronsunuz, vergi veriyorsunuz ya. 750 milyon dolar aldı, hiçbirini ödemedi. Anaparayı bırak faizlerini bile ödemedi. bu sahtekâr. Siz şimdi teknik olarak gitseniz aç kapıyı deseniz, çıkın buradan deseniz, bizim paramız”
“O sene 10 milyon tane bu ülkede çiftçi var, bütün hepsine verdikleri kredi ancak o kadar. Çiftçiyi kredisini ödemeyince traktörünü haczediyorlar. Bizim Kanal D’yi haczeden duydunuz mu? Parasız mal olur mu? Faizini ödemediler.
Gayrimeşru suç örgütlerinden de daha namussuzlar. Yaptıkları her iş haram hem de hile var. Bu tartışmacılar var ya bunların TV’lerine çıkan. Namussuzlar var ya, bunlara fedailik yapıyorlar. Bir iki tane sessiz muhalefet çağırıyorlar. Bir İsmail Saymaz biraz atarlı, bir iki tane daha var. Bunların hepsi, sahtekârlara prim veriyorlar, ya da akrabalarına devlette kadro veriyorlar. Sistemin içinden beslenen asalaklar. Bunların hepsi blok. Sizin kuracağınız ülkede bunların hiçbiri olmamalı.”
“Tabii şimdi bu 750 milyon doların ödenmesi için, ülkede para yok, nasıl olsun. Bunu ödetmek için hemen baskı kurun diyorlar.
“TV filan onların değil, emanetçi, Serhat’la Berat yönetiyor”
Kemerburgaz’da Göktürk denen yerde Kemer Country diye bir yer var. Orada bir arsa belirlediler, bu yavrunun üzerine yapacaklar. TV filan onların değil, emanetçi. Serhat’la Berat yönetiyor. Sabah grubu da aynı. Kişiliksiz zenginlerin üzerine yapıyorlar sadece”
“Kemer Country’deki yeri imara açacaklar. O arsa kimin yine halkın. İmara açınca tarla olarak verecekler Süleyman’ın var ya Ankara’daki akrabası o işleri yapıyor. Hop bir imar artışı 10 milyonluk yer 1 milyarlık oluyor. Üzerine kulübe koyamadığın yere 100 katlı binalar dikiyorsun. Artık siz de alıştınız, dinliyorsunuz ya, benim anlattıklarım masal değil.
Demirören aldığı parayı vermiş mi Ziraat’e sorun. Kanal D’nin, CNN Türk’ün, Hürriyet’in, Milliyet’in sahibi sizsiniz. Kemerburgaz’da imara açılmak için üzerinde çalışma yapılan bölüm var mı var. Ben söylüyorum size. Sülü, Veysi geliyor gelmekte olan. Biliyorsunuz ben parça parça koparmayı severim. Dediğim çıkmazsa elimi koyacağım kamerayı açacağım, elimi keseceğim.
Veysi, Kırkpınar güreşlerinde olur ya, bu da süslü Süleyman’ın cazgırı. Süleyman çıkmadan önce bu Süleyman’ı tanıtıyor. Öyle bir yere geleceğiz ki aklınız çıkacak.
Delilli, belgeli, kayıtlı, görüntülü.
“Soylu yayında Veysi Ateş’i Erdal Aras aradı”
O gün tartışma olurken Erdal Aras arıyor. Benim eski sağ kolum. Veysi’nin kendi cep telefonundan Erdal Aras’ın cep telefonu, ara verdiler ya, orada arıyor, o da tanıyor Reis’i ben de, sen de tanıyorsun, niye söylemiyorsun. Onun çünkü işi var. Onun işi İsmail Saymaz’ı bloklamak. Gazeteci ya, konuşuyor, aradaki yakınlıklarına bak. Erdal’la bu kadar yakınlar.
“Bu Veysi Erdal’ın yardımcısı, benim sağ kolum”
Bu Veysi Erdal’ın yardımcısı. Biz bu Veysi ile oturduk 6-7 saat Pucca’da oturduk, yemek yedik. Siz çok anlatıldığı gibi değilmişsiniz, entelektüel, bilgili bir insanmışsınız dedi. Bak buna hiç gıcıklığım yoktu, sarmayacaktım, bloke etti ya. Bitti artık, hiçbir şansı yok. Kayıt var Veysi.
Sağlık Bakanlığı’ndaki hikâyeni anlatmayacağım. Para konusunda biriyle ters düştün ya, onun ailesi benim sevdiğim bir aile. Şimdi seni patlatınca onu da patlatacağım. Sağlık Bakanlığı’nda sorun yaşadınız ya onunla, parayı sen aldın. Siz ne pislik insanlarsınız. Utanmadan TV’lere gidip şu hırsıza operasyon yapıldı diyorsunuz. İnsanlar güvenip sizi dinliyorlar. Bir ulusu manipüle ediyorsunuz, hırsız.
Sezgin Baran Korkmaz’ın oteli
“Bodrum’da Paramount otel var, sahibi kim, Sezgin Baran Korkmaz. Bu arkadaş Türkiye’de de ABD’de de aranıyor. Sezgin Baran Korkmaz’ın otelinde kimler var? Bölge İdare Mahkemesi Başkanı Esat Toplu, Ankara hani İçişleri Bakanlığı’nın koyduğu yasakları kaldıran makam var ya o. Bu adam o kadar rahat bir adam ki 0X5 ile görevine gidip geliyor. Devlet bunlara Opel, Passat veriyor. Artık sınırları aşmışlar, güç zehirlemesi böyle bir şey. Her yer onlarda, yapılanmayı biliyor, Tayyip Abi niye alamıyor bunu? Onu da anlatacağım.”
Başka, bunun eski koruması, kendi korumasıydı, onu koruma dair başkanı yaptı. Kim, Ekrem Güler, kim Silivri’deki genç emniyet müdürünün intihar etmesine neden olan canavar hain, bunalıma soktu, kafasına sıktı. Veysi Ateş, tatil ekibinde. Bunlar tatili de birlikte yapıyorlar, kesmeyi de birlikte yapıyorlar. Resul olaya sonradan dahil olacak, bunlar tatil ekibi. Bir de Muğla Emniyet Müdürü, Marina vardı ya, el konulan, şimdi de otele el koyuyorlar. Sezgin Baran Korkmaz, en son Mübariz’de demişti, sendeki belgeler benim şirketim ama bende yok demişti, bende var kardeşim. Sakın onlarla anlaşayım deme, patlatırım rezil olursun. Müşteri portföyünün tamamı bende, hangi hakimler savcılar. Siz aranan adamın otelinde ne işiniz var? Hani faturalarınız? Suit odada kalıyorsunuz, 100 bin lira yapıyor, sizin maaşınız kaç para, hani fatura. Koruma daire başkanını neden yapıyor biliyor musunuz, en önemli adamların yanına adam veriyorlar, polislerini koydu. Kıbrıs’taki adam kayıt yapıyordu ya, bu da polislere yaptırdı.
“Emniyet müdürünün İş Bankası’nda ne işi olur?”
“Ekrem’i Emniyet’ten ayırdı, İş Bankası’na soktu, emniyet müdürünün İş Bankası’nda ne işi olur? Parasını ödeyemeyen, İş Bankası’na kalanlar var ya, büyük oteller, arsalar var ya, oraya operasyon. İş Bankası’nın yönetiminin de aynı şekilde FETÖ soruşturması var, CİMER’e bir mektup, savcılıktan bir kâğıt gösteriyorlar terörle mücadeleden. Adamın aklı çıkıyor. Adamı köle ettiler. Koskoca MASAK Başkanı’nı kendine köle yaptı, Sadık Soylu köle gibi kullanıyor. Bunlar var ya FETÖ’nün yanında leblebi çekirdek.
“Süleyman’ı kimse alamıyor”
“Bunlar yüzünden insanların o soruşturmalara inancı kalmadı, yeni nesil inanmıyor FETÖ soruşturmaları. Süleyman’ı kimse alamıyor. Tayyip abiye dedim buda bunları diye, döndü bana ajan dedi. Ben kötü bir şey mi söyledim. Daha da çıkacak. Hemen kursaydınız ya soruşturma komisyonunu bütün hepsi araştırılsın.
“Veysi, senin kayıtlar da çıkacak”
“Veysi, senin kayıtlar da çıkacak Veysi… Bu Rasim Ozan Kütahyalı var ya, o da bizim Paramount Otel ekibinden.
“Soylu, Korkmaz’a ‘Yurt dışına çık’ dedi”
5 Aralık Resul Holoğlu, Organize Suçlardan Sorumlu Emniyet Müdür yardımcısı telefon açıyor Sezgin Baran Korkmaz’a. Bu adamı arıyor, İçişleri Bakanlığı’na çağırıyor. Saat 10.30, 12.30 çıkış. Sezgin Baran Korkmaz 45 milyon dolar bir iş adamından alacağı var. Süleyman buna ‘Senin hakkında tahkikat yapıldı, yurt dışına çık. Yukarının haberi var, bu parayı da sil, sorun çıkacak’ diyor. Yukarısı da Tayyip abi. Amerika’dan da büyük para gelmiş diye herkes biliyor ya.. Bütün kayıtlar çıkacak. Sezgin Baran Korkmaz, 6 Aralık’ta yurtdışına gidiyor. İçişleri Bakanı, Organize Suçlar Daire Başkanı’nı telefonla arayıp, hakkında 6 aydır dosya hazırlanan adamı İçişleri Bakanlığı’na çağırıyor ve görüşüyor ve yurtdışına çıkmasını söylüyor. Bu 45 milyonu kabul etti ya Sezgin Baran, ne yapsın devlet var karşısında. Oteli de istediler. Böyle bir namussuzluk olur mu? Siz muhaliflere baskıyı kuracaksınız, 5 Aralık’ta Sezgin Baran Korkmaz İçişleri Bakanlığı’na geldi mi kamera kayıtlarını çıkarın. 6 Aralık’ta yurtdışına çıkmış mı? Sezgin Baran Korkmaz bakıyor her şey elden gidecek, dönmüyor. 28 Aralık’ta operasyon yapıyorlar. 29 Aralık da 45 milyon doların ödenme günü, haciz olacak o gün. Karısını gözaltına alıyorlar. Bu Veysi.. Ben olayı toparlayayım diye arayan da bu Veysi. Aranan adamın oteline gidip kalıyorsun, on binlerce, yüzbinlerce Euro hesap hiçbiriniz ödemiyorsunuz sonra adamı gasp ediyorsunuz. Mehmet Ağar’dan öğrenmiş bu taktiği. Siz bu adamın arkadaşı değil misiniz?
“Hangi savcı hangi hakim kaldı hepsinin listesi bende”
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı izin vermiyor, Cumhurbaşkanına gidiyor, haberiniz varmış. Haberim yok diyor. Hangi savcı hangi hakim kaldı hepsinin listesi bende. Kanun neyi yapıyorsa onu yap diyor. İçişleri Bakanıyla görüşmesi Yüce Divan’a yeter. Sezgin Baran Korkmaz, adayı terk edersin, dik duracağız, sakın. Hangi savcı kaldı listesi bende. Tek tek anlatacağım hepsini.”