DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin genel merkezinde gündeme ilişkin yaptığı açıklamada Marmara Denizi’nde görülen müsilaj (deniz salyası) sorununu değerlendirdi. “Ülkemizin iç denizi olan Marmara, aylardır müsilaj, diğer adıyla ‘deniz salyası’ artışıyla alarm sinyalleri veriyor” diyen Babacan, atık yönetiminin yeniden yapılandırılması gerektiğini söyledi.
Babacan, ileri biyolojik arıtmanın zorunlu hale getirilmesi gerektiğini söylerken Erdoğan’ı “Kanal İstanbul inadından vazgeçmeye” çağırdı. Babacan, “Bir çalıştay da Kanal İstanbul için yapın. Ama sadece yandaşları davet etmeyin” dedi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın 2017 yılında Şehir Zirvesi’nde söylediği, “İstanbul’a ihanet ettik ben de bundan sorumluyum” sözlerine atıfta bulunarak, “Doğaya sadece rant gözlükleriyle bakan bu zihniyet, ‘İstanbul’a ihanet ettiğini’ itiraf edenlerin zihniyetidir. Bu zihniyet ihaneti itiraf eden ama hâlâ inadından vazgeçmeyen bir zihniyettir” dedi.
Babacan hükûmete şöyle önerilerde bulundu:
“İleri biyolojik arıtmayı zorunlu hale getirin”
“Sanayi tesislerinin ve belediyelerin tam arıtma yöntemine geçmesini sağlayın. Marmara Denizi’ne dökülen atık suların tamamının, ileri biyolojik arıtmadan geçmesini zorunlu hale getirin. Bu hedef doğrultusunda gerekli tüm eğitimi ve desteği ilgili kuruluşlara sağlayın. Atık su arıtma tesislerinde kullanılan teknolojinin geliştirilmesi için yatırım yapın. Kirletici tesislerin tarafsız ve sıkı denetimi sağlayarak, kurallara uymayanlara cezai yaptırımları tavizsiz bir biçimde uygulayın.”
“Çalıştay için geç değil mi?”
“Bir çalıştay yapacaksanız yapın. Ancak Marmara denizi bu hale geldikten sonra artık çok geç değil mi? İş işten geçtikten sonra, Marmara Denizi ölümle karşı karşıya geldikten sonra çalıştay için geç değil mi?”
“Kanal İstanbul inadından vazgeçin”
“Sayın Erdoğan’a çağrı yapıyorum: Tamamen rant gözlüğüyle baktığınız Kanal İstanbul projesindeki inadınızdan artık vazgeçin. Bilim insanları endişelerini sürekli dillendiriyorlar. ‘Kanal İstanbul, Marmara Denizi’nin oksijensizleşmesine sebep olacak, İstanbul’un nüfusu daha da artacak ve bu Marmara ekosistemine geri dönülmez zararlar verecek’ diyorlar.”
“Bir çalıştay da Kanal İstanbul için yapın”
“Madem çalıştaylar yapmaya başlıyorsunuz, derhal bir çalıştayda Kanal İstanbul için yapın. Ama sadece yandaşları davet etmeyin. İlgili tüm kurumları, muhalefet partilerini, akademisyenleri ve meslek odalarını toplayın. İstanbul hepimizin, bir kişinin duygu ve dürtüleriyle yönetilen bir şehir olamaz. Kanal İstanbul’un Marmara Denizi’ne, tatlı su kaynaklarına ve tüm çevreye olan etkileri enine boyuna tartışalım. Akılla hareket edin, bilimin ışığında karar verin. Rant dürtülerinin esiri olmayın. Çalıştayları çevre katliamından sonra ‘ne yapacağız şimdi’yi tartışmak için toplamayın. Gelin, yol yakınken durun. Çalıştay yapacaksanız, çevre katliamını daha işin en başında önlemek için yapın.”
“Rant gözlükleriyle bakan zihniyet İstanbul’a ihanet ettiğini itiraf edenlerin zihniyetidir”
“Doğaya sadece rant gözlükleriyle bakan bu zihniyet, ‘İstanbul’a ihanet ettiğini’ itiraf edenlerin zihniyetidir. Bu zihniyet ihaneti itiraf eden ama hâlâ inadından vazgeçmeyen bir zihniyettir. Ülkesini, doğasını, insanını seven bizler ise Marmara’nın mavi-yeşil sularını yarınlarımıza, gelecek nesillerimize, sapasağlam teslim etmek için canla başla çalışmaya hazırız. Biz her türlü pislikten arınmış bir ülke için buradayız.”
“Balıkçılık ve turizm sektörleri risk altında”
“Konunun uzmanları uyarıyor. Şu an Marmara Denizi’nin dibinde, bir ölü tabaka oluşmaya başlamış durumda. Derinlerde yaşayan balıklar ve diğer pek çok canlı türü ölüyor. Derhal önlem alınmazsa, Marmara Denizi’nin ekosistemi geri dönülemez bir zarar görecek. Balıkçılık ve turizm sektörleri ise büyük bir risk altında.”