Öyle böyle derken Mayıs’ın sonuna da geldik mi… Bir zamanı zaman yapan, içinde barındırdığı hatırlanacak şeylerdir. Sizin bu ayla ilgili önemli bir anınız var mı? Veya şöyle sorayım. Bu zaman diliminin sizlerde bıraktığı; torunlarınıza anlatacağınız güzellikler var mı? Gönül isterdi ki, keşke hangisini anlatacağımıza şaşıraydık. Sadece bu ay mı, bu sene, son beş yıl, geçen yirmi yılda neler oldu… Hiç dediğinizi duyar gibiyim ama keşke hiçte kalsaydı… Elimizde avucumuzda ne varsa gitti hem de yabancılara. Memleketimizde hizmetçi durumuna düştük. Kaptırdığımız tesislerin işçisi olabilme gayreti içindeyiz… Ekonomik “Sevr” yürürlüğe girdi. Türk Markası olarak bildiğimiz, hiçbir şey bize ait değil… Düşman tankla tüfekle yapamadığını, yerli işbirlikçileri arkasına alarak yapıyor… Hepinize Merhabalar…
Eski Türk filmlerinde sık rastladığımız olaylardandır. Aile reisi, ekonomik sıkıntılar yüzünden çok borca girer, ödeyemez… Öyle bir an gelir ki, Baba yadigarı ev satılır. Kiraya çıkılır, borçsuz harçsız ortamdaki çorba, bulgur pilavı türüf mantarından lezzetlidir… Aile, devletin ufak bir modelidir. Buradan hareketle olayı inceleyelim… Çok borçlandık. İMF müdahale etti. Elimiz de olanları bir kısmını sattık… Artık borç harç olmadan yağımızla kavrulup, gül gibi yaşamamız gerekmiyor muydu? Hayır… Borç 4-5 kat arttı. İki ayyaş(!) döneminde yapılanların bile hepsini sattık… Merkez Bankası rezervlerini ve yedek akçesini de bitirdik. Peki bu paralar nereye gitti? Olay sadece 128 milyar değil, katrilyonlar nereye gitti? Memlekete ne yapıldı? Sakın kimse, evlatları değil, torunları bile borçlandıran otoyollar, köprüler, havaalanları demesin, içimden de olsa acımam ve çekinmem, en sunturlusunu ve gün yüzü görmemişi savururum…
Biz IBAN yayınlandığında tenkit etmiştik. Meğerse o günler henüz iyi günlermiş… Şimdi olay çok farklı. Daha paketler açılmadan kat be kat fazlaları toplanıyor… %10 civarında yapılan akaryakıt zamları, bütçede gerekecek yardım ve hibe paralarını çıkarttığı gibi, harika beşlerin ilave haklarına da kaynak oldu… Bu gözünü toprak doyurasıcalar “Tamam, yeter artık ayıp oluyor” derler mi bilemiyorum ama bana göre kesinlikle demezler… Reyisin bölgesini bile talan etmeye çekinmiyorlar… Milletin mahrem yerlerine göz dikenler, RTE’nin memleketini bile ayrı tutmuyorlar İkizdere’de yaşananlar, doğanın hoyratça tahrip edilmesinin en belirgin örneklerinden… Siz o bağıran çağıran köylülere bakmayın… Soma’da 300 kişi madende öldüğünde ne olmuştu hatırlayın… Sonra ki seçimde AKP oy patlaması yapmıştı… Burada da farklı olmaz, takip edin görün… Ce…. İnşaat duyduğum kadarıyla 150 TL.’lik hediye çekleri dağıtmaya başlamış bile… Demek ki belli bir inkişaf var. Eskiden bu işler iki paket makarnaya çözülüyordu…Her neyse dönelim konumuza. Akaryakıt zamları, 15-20 milyar kaynak sağladı… Bunun 4.5 milyarını, esnafa hibe vereceğiz… Son zamanlar da yapılan zamların alt sınırı %10… Etin karkas fiyatı da %10 arttı. Her şey füze gibi. Gübre zamları %68’lere dayandı… Ama karamsarlığa kapılmayın. Temmuz başı geliyor. Çalışanların ücret artışları gündeme geldiğinde, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, enflasyonun nasıl kontrol altına alındığını bizzat yaşayarak göreceksiniz… İYİ Parti milletvekili Sn. Dikbayır’ın eşi ile birlikte, çarşı pazar tespitlerini de sakın kaale almayın. TUİK, sizin için en son durumları, gece gündüz demeden en hassas (!!!) biçim de tespit ediyor… Hazret, geçen gün, Marmara otoyolunun son 10 metresinin açılışında yaptığı konuşmada dile getirdi… Bunların bir şey yaptığı yok, (sanki Ülke de icraatları muhalefet yapıyormuş gibi) bari bırakın biz yapalım diyor… Allah aşkına sen bir şey yapma. Yaptıkça, torunların torunlarına kadar borca gömülüyoruz… Allah aşkına, sen kimseye yardımda da bulunma. Bulundukça biz daha fakirleşiyoruz, cebimizde ki 3-5 kuruştan da oluyoruz… Reyis ne olur, otur oturduğun yerde… Sinoplu’nun dediği gibi. Gölge etme başka ihsan istemeyiz senden.
Bu arada Sağlık Bakanını hem kutluyorum hem de esef ediyorum… Kutluyorum, çünkü, defalarca dediğimiz gibi işi “Ecek, acak” safhasından kurtarma gayretine girdi. Biontech’le yapılan anlaşma, ekranlardan Uğur Hoca ile birlikte servis edildi… Artık, halkın şahsına inanmadığını çok iyi biliyor… Esef ediyorum çünkü, o da Ağası gibi, bizi uzun kulak yerine koydu… Beş ay önce, “En iyi ve güvenilir aşı Sinovak, biz de onun için, Çin Aşısına talip olduk” dediğini unutup, bu sefer de Biontech’i methetmeye başladı… Bu olay bir daha göstermiştir ki “Türk’ün, Türk’ ten başka dostu yoktur…” Sağol Uğur Hoca, sağol Özlem Hoca… İyi ki, bir zamanlar artık dayanamayıp Türkiye’den göçüp gitmişsiniz. Tıpkı şimdiki, kalburüstü gençlerin yapmak istediği gibi… Bir şer , gene hayır doğurmuş…
Kendi sektörüm olduğu için, değinmeden geçemeyeceğim…
Dikkat ederseniz, bir dörtlümüz mevcut… Ne zaman ki birisi, Ağalarına, velinimetlerine, yanılıp laf söylesin, toplu olarak dile geliyorlar… Başta Ca-Ce arkasından hemen Kalın kardeşimiz sonra, çok maaş Fahrettin Paşamız en sonda Çelik’ten Ömer, arz-ı endam ederek koro halinde tepkiler veriyorlar… Canlı cenazemize nasıl yazışmalar da uzun olmaması için “Ca-Ce” dediysek, bunlara da “Mızıkacılar” diyeceğim. Kimse “Bremen” adıyla birleştirip, başımızı belâya sokmasın. Böyle bir şey demek istemedim…
Eskiden yardımcılığımı yapan ve yetişmesine çok emek verdiğim kişiye, “Açığını, en yakınına bile verme ve de paylaşma” demiştim. Çünkü yarının ne olacağı belli değil. Bugün dost olanlar apansız düşman olabilir… Hiçbir sıkıntıyla karşılaşmamak için de en kolay yol dürüst olmak. Böyle olursa, kimseden korkmanıza gerek kalmaz… Siyasette bu laflarımın ne kadar doğru olduğunu yaşıyorsunuz… Şer ortaklıkları, ilelebet değildir ve ceremesi vardır… Daha sonra devam ederiz. Şimdilik, hepinizi Yaradan’ıma emanet ediyorum. Hoşça kalınız…