Sonbaharı konuştuk TRT’de…Sonbahar gelincik sararır her yan.
Sararır kimi hayatlar, yapraklar gibi…Ağaçlar döker yapraklarını, yeniden baharda açabilmek adına…
Sonbahar bana hep ikindi vaktini hatırlatır.
…
İkindi vakti de günün yorgun sularıdır.
İkindi vaktinde Efendimiz sohbet edermiş…
Günün mülahazası bir nevi…
Bütün bir yılın mülahazası ise sonbaharda daha mümkün herhal…
Yeni yıla hazırlanmak gerek…
Eskiden kilerler, zahire ambarları zahire ile doldurulurdu.
Kışlık ihtiyaçlar hazırlanırdı. Ola ki dışarı çıkmak pek mümkün imes…
***
Tarlalar ekine hazırlanır, sürülür, sonra ekim mevsimine geçilir.
Toprak kışa hazırlanır.
Kar örtecek doğayı ve tabiatın en hakiki barajları su tutmaya başlayacaklar.
Kar en hakiki barajdır. Doğa kendi seyri içinde su ile toprağın aşkını anlatır bize…
Bu aşka engel olmak, toprakla suyu buluşturmamak cinayetlerin en büyüğü aslında…
Su rahmettir.
Yağmur rahmettir.
Bereket katar insanlığa. Fakat ona düşmanlık, onun tufana dönüşmesine sebep olur. Su rahmettir ve fakat tufandır, seldir aynı zamanda…
Yanlış Şehirleşmeler, doğayı – çevreyi tahrip, su toplama havzalarının rantiye adına işgali, dere yataklarına konutlar dikmek; işte doğanın en sert cevabıyla karşılık bulur, sellerle – taşkınlarla rahmet olan su, yıkıcı bir afet halini alır.
Aslında katre katre ne güzel vurur camlara yağmur…
Ne güzel bir çağırıştır. Davettir aslında…
Tevfik Fikret’in Yağmur şiirinde olduğu gibi…
Tevfik Fikret’in yağmur ile ilgili şiirini ele almıştık.
TRT’de okudum. Ne kadar güzel yazmış üstad…
Sonra bizim Nurullah “toprağı kirlerinden arındırır bir yağmur” diyerek Hazreti Muhammed’in nasıl yağmur gibi cemiyeti kirlerinden arındırdığını Naat’ında işlediğini anlattım.
Sonra şarkı molası verildi.
Ne kadar çok sonbahar şarkımız var…
Kaldırımlar da yorgundur sonbaharda…
Sararmış yapraklarla ünsiyeti belki ondan…
Şimdi Türkiye etrafındakilerle ve içindekilerle yorgun…
Belki bir asrın mülahazasını yapacak bir ikindi vakti yakalayamadı bir türlü…
Bir muhasebe imkânı bulamadı.
Bunu milliyetçiler ülkücüler hiç bulamadı…
Onlar melal ufkundan geldikleri halde şirretin batağına düştüler.
Çok yazık…
Şarkı molasında Cazibe Hanıma verdiğim sözü yerine getirdim.
Bey dakikalık molada Sonbahar şiiri yazdım.
Sonbahar programına gelip de sonbahar ile ilgili şiirler okunmasın mı?
Eylül Seneleri isimli kitabımda çok vardı Eylül ile ilgili şiirler…
Ama şimdi yeni bir sonbahar yaşıyoruz ve yeni bir şiir lazım.
Öyle demiş ya Mevlana: “Dün dünde kaldı cancağızım, şimdi yeni şeyler söylemek lâzım.”
İşte benim sonbaharım:
Sonbahar
Artık gök kurşunîdir, topraksa sarı
Yorgun ruhlar inşa eder sonbaharı
Göçüyor hep kuşlar sıcak iklimlere
Sevmek ki, bölünür şimdi dilimlere
Yaprak her esintiyle arar dalını
Tozar kaldırımda salını salını
Gazellerle süslü nârin kaldırımlar
Düşeyim şefkatle sarın kaldırımlar
Say ki ben de dalından kopmuş yaprağım
Niçin ben gibi gün gün solar bayrağım
Sonbahar hüzündür, ufkudur melâlin
Yeter ki boynu bükülmesin hilâlin
Lütfî ya toprak ol, yaprakla beraber
Ola ki çiçeklenir vatan ser a ser