Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu
Dr. Lütfü Şahsuvaroğlu

Çanakkale Yolun Sonu, Çanakkale Ruhu ve Milliyetimiz

Başbakan, Çanakkale ruhunu anlamayanın milliyetimizden bir şey anlamayacağını ileri sürdü. Bunu tam da milliyetçiliği ayaklar altına aldığını açıkladığı bir dönemde yaptı. Gerçi milliyetperverliğe sahip çıktı bu gafı yaptığı günden bir gün sonra, fakat milliyetperverliğin milliyetçilikle aynı şey olduğunu bilmeyen mi vardı? Herhalde bir kavramsal inşa yaparken Farsça bir kelimeye müracaat etmek ona ayrıca bir fazilet kazandırmaz.

Ben Başbakan’a katılıyorum. Çanakkale ruhunu anlamayanın milliyetimizden anlaması imkânsız gibi bir şeydir. Hatta bana sorsanız Akif’in Çanakkale Şehitleri’ne diye bilinen şiirini ezbere bilmeyene diploma verilmesi gerektiğini yeni değil, 12 Eylül’den bu yana söylüyorum.

Shakespeare’den bir tirad geçemeyene siz zannediyor musunuz ki iyi İngiliz gözüyle bakarlar?

İyi Türk olabilmenin yolu da İstiklal Marşı’nı ve bahse konu şiiri ezbere bilmek ve ruhunun derinliklerine nakşetmekten geçer.

On yılı aşkındır Gençlik Spor Genel Müdürlüğünün öğrencilerimizi Çanakkale Şehitliği’ne götürmesini destekliyorum, ayrıca çıkardıkları yayınlara yazı da yazıyorum. Eyvallah… Her türlü Çanakkale filmini de hangi makamda olursam olayım destekledim. Fakir, elinden hiçbir şey gelmese bu uğurda çalışanlara makam sahiplerinin destek olması için elinden gelen gayreti gösterdi.

TRT’de Kınalı Kuzular’ın yapılmasındaki ısrarımı herkes biliyor. 37 yıldır Taceddin Dergâhı’nda kesintisiz her 12 Mart’ta İstiklal Marşımızın Meclis’te kabulünü kutluyor, her 27 Aralık’ta da hörmetli Akif’imizi anıyoruz. Akif, İstiklal Marşı, Çanakkale dendi mi her hücremiz, her telimiz titrer ve amade olur.

Bu yıl geçen yılın Mart’ında vizyona giren filmlerle birlikte dört kadar Çanakkale filmi izledik. Gelibolu ile Örnek kötü bir imtihan verdi. Anzak yakalığı işe yaramadı; film hiç iş görmedi. Hele hele Sinan Çetin soytarılığı Çanakkale fikrine sadakatle bağlı olanlarda mide bulantısı meydana getirdi. Bu yıl yapılanlar da medyada çok eleştiriye uğradı. Birçok akademisyen ve gazeteci de filmleri görmeseler de eleştirdiler.  Eleştirilerin yoğunlaştığı nokta kostümlerdi. Sinema dili açısından bakarsak bu yeni filmler arasında Tolga Aydın’ın filmi Çanakkale Yolun Sonu, gerçekten övgüye layık bir film.

Bir kere efektler, çıkarma, savaş sahneleri, cepheler, karakterlerin diyalogları ve yüz ifadelerindeki zenginlik utandıracak durumda değildi. Genellikle bu tür yüksek performans ve sermaye isteyen prodüksiyonlarda ne yazık ki bazı sahneler, gülünç ses ve görüntü efektleri başımızı sokacağımız yer aramamıza sebep olurdu. Yönetmenliğini Kudret’in ve Serdar’ın yaptığı, Memati’nin Muhsin’i oynadığı filmde bizi utandıracak hiçbir sahne ve efekt yoktu. Sinema dili açısından film başarılıydı. Gerisi destek meselesi…

Bence Muhsin ve Hasan kardeşler bütün milletimize önemli mesajlar taşıyan bir filmde yer alıyorlar. Hele hele cephedeki aşkın masumiyeti tam da ülkü denen nazlı geline âşık bir bozkurt’un dilini, gönlünü yüreğimize dağlıyor.

Ashab-ı Kehfin Delikanlısı kitabımı bastığım gece Çanakkale’deki Muhsin’i seyrettim. Ayrıca Gala yapmayan yapımcı Tolga Aydın’ı da kutluyorum. Belki bir mevlid sonrası seyir programı daha uygun olur.

Filmi izleyip gelen bir Ashnab-ı Kehfin Delikanlısı yahut da Şiir Şiir Muhsin Başkan kitabımdan hediye edeceğim.

Yine de vicdanım Akif’imize olan borcumuzu ödeyemeyeceğimizi söylüyor.

Bu millet hâlâ Safahat denen resim atölyesini zenginleştirmedi. Safahat’ta binlerce resim var. Ressamlarımız tablolarını çalışmadı. Asım’ın nesli hâlâ bir opera, bir müzikal oyun sahneye koyamadı. Oysa Safahat baştan başa opera idi. Tiyatrocularımız onlarca piyesi ihtiva eden Safahat’ı okuyup anlayamadılar, sahneye koyamadılar.  12 Eylül öncesi bir kaset yapmıştık: ‘Kanımız Aksa da Zafer İslam’ın’ adını taşıyordu bu bant. İsmail Coşar Çanakkale Şehitleri’ne şiirini mevlit gibi okuyordu. O zamandan beri hülyamdır, bir operasını, tiyatrosunu, filmini, resmini yapmak veya yaptırmak şu Safahat’ımızın…

Fakat her adım şuurlanmamıza vesiledir inşallah…

Başbakan’ı Muhsin’i izlemeye davet ediyorum.

Ve bir talimat lütfetmesini…

Safahat’ı resimleyen ressamlara ödül tahsis etsin, Safahat’ı sahneleyecek, besteleyecek olanlara da….

Ama her şeyden evvel gençliğe Akif ahlâkını yaymak için adam gibi adamlarla çalışmasını….

“Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek” diyebilenlerle…

Haksızlık karşısında susmayanlarla… Zulmü alkışlamayanlarla… hele hele Hak namına bile olsa haksızlığa ölse tapmayanlarla….

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!