Sabahattin Zaim Üniversitesi hakkında yazmak istemem.
Zira Halkalı Ziraat Mektebi’ne çöktüler.
Orası Mehmet Akif’in emanetiydi.
Mehmet Ali Bey gibi kahramanların…
Abdülhamit”in hatta.
Mehmet Akif Ersoy Uluslararası Tarım Müzesi yapacaktık.
Tayyip Bey de söz vermişti.
Şimdi bir üniversitenin…
Sabahattin Zaim Üniversitesi’nin…
Ne yazık ki bir ara başında müzenin ne olduğunu bilmeyen rektörü vardı.
Bülent Arı rektör yardımcısıymış istifa etmiş…
Bir kısım medya üzerine gitmiş.
Hani bir zamanlar evinde televizyon var mı diye bizim Ruhi Özbilgiç’in evine ajanları salan tuhaf vehimciler gibi…
Ulan adamın evinde televizyon olmasa gerici mi olacak?
Bütün evlerde televizyon var, şimdi ne kadar ilerici bir toplum olduk öyle mi?
Bülent Arı bir laf etmiş.
Yahu kardeşim sen koskoca tarihçisin, Halil İnalcık hocanın talebesisin.
Her laf da öyle her ortamda her adama konuşulmaz ki…
Ahmaklara laf yetiştirmeye kalkarsan böyle olur.
Yine bir kısım eski sol tufeyliler mal bulmuş mağribi gibi sarıldılar sözlerine Bülent’in…
Ne söylemiş diye baktım.
Yüzde bin beş yüz haklı…
Okumuştan ne geliyorsa geliyor bu memlekete yalan mı?
Okumamış ninelerimizin feraseti, irfanı kimde var?
Üniversiteler değil mi emanete hıyanet eden?
Meralarımızın üzerine üniversite kondurmayı marifet sayan bir yönetimimiz var maalesef.
Bu kimin eseri?
Elbette okumuşların…
Bırakın meraları, tarihi bir yapı olan Halkalı Ziraat Mektebinden başka yer mi yoktu koca İstanbul’da Üniversite yapacağınız?
Kim yaptı bunu?
Okumuşlarımız…
Şehirlerimize bakın…
Kim cami mihverli medeniyetimiz AVM mihverli medeniyet yaptı? Okumuşlarımız…
Kim modernleşme maceramızı trajikomik bir batılılaşma bataklığına sürükledi? Okumuşlarımız.
Kim İslamcılığı şu masum Müslüman milletin dini hasletlerine istismar malzemesi yaptı? Kim masum milletimizin kalbiyle oynadı ve dini siyasete alet etti? Okumuşlarımız.
Kim Atatürkçülüğü milletin değerlerini yok etmek olarak anladı ve anlattı? Okumuşlarımız…
Bu iğrenç plazaları, towersları, plazaları şehrin orasına burasına kim sapladı? Okumuşlarımız…
Kim milleti kamplara böldü? Okumuşlarımız.
Kim Kürt sorunu çözüm sürecini David Phillips ve Henri Barkey’den kopyalayarak dayattı? Okumuşlarımız…
Uzar da gider bu…
Tanzimat’tan beri aynı lakırdıyı edip duruyoruz biz de…
Okumuşların yani yarı aydınların ihanetini…
Biz bıktık bu lakırdılardan; tufeyli sol, mankurtlar bıkmadı…
Ve her zaman milletimizin feraseti, irfanı, bin yıllık terkibi ve vicdan muhasebesi bizi kurtarmadı mı?
Merhamet hissi, fazilet hissi, samimiyet, mesuliyet hissi ve buna benzer yüksek karakteri birer burç olarak yükselmedi mi sığındığımız kalelerimizde?
Bülent Arı istifa etmiş…
Ne güzel.
Şimdi bir tarih kitabı yazsın, artık zamanı da var nasılsa…
OKUNMUŞ ÜFLENMİŞ CEHALETİN TARİHİ diye…
Ya da…
TARİHİMİZDE OKUMAMIŞLARIN FERASETİNDEN ÖRNEKLER…
RUBAİ:
Sırrı zatına bîpâyân olan anlar bizi
Şafaktan koşup nümâyân olan anlar bizi
Kalecisiz kaleye gol atanlar anlamaz
Amel çarkında sürveyan olan anlar bizi,
FETÖCÜ OLMUŞUZ HABERİMİZ YOK
Meğer Fetöcü terör örgütü üyesi imişiz.
Ulen siz hepiniz o hocaefendinin peşinde dolaşırken, “bizi de gazetelerinden birinde işe alır mı, televizyonlarında yorumcu yapar mı” diye akla hayale gelmez yalakalıklar yaparken, devletin paralel yapıyı kaldıramayacağı noktasında bütün siyasilere ve bu arada da Sayın Tayyip Erdoğan’a ilk uyarıyı yapan bizdik.
Aslında Hoca’nın da bizzat kendisini diyalog konusunda yüzüne karşı uyaran da bizdik. Üstelik de bu işe yeni yeni soyunmuşken…
Osman Bey’in yanında Edebali, Fatih’in yanında Akşemseddin hikayesi bütün sağcıların hoşuna gider ama doğru değildir dedik. Doğrudur da eksiktir dedik. Ülkeler fetheden o kumandanlar, fatihler yirmi dört saat bir aksakalın dizinin dibinde durmazlar. Ayrıca Akşemseddin İstanbul’da ölmedi, Göynük’de öldü. Bu ne demek diye sorduk. Belli ki Fatih onu uzaklaştırmış. Bu evliya mertebesinde adamlar elbette ki fatihlerin mayasında tesirlidir.
Ama erk paylaşılmaz. Osmanlı bütün cemaatlere, tarikatlere, dini gruplara eşit mesafededir; tekilci bir İslam anlayışı, dini yapıların devlet işlerine karışması doğru değildir, dedik.
Hele hele Aksakal Amerika’da olmaz…
Demiştik.
O zamanlar bugünkü kalemi keskinler pek yoktu nedense…
Onları 12 Eylül’de verdiğimiz mücadelede de görememiştik.
28 Şubat’ta verdiğimiz mücadelede de…
Sonradan demokrat sonradan darbe karşıtı sonradan görme olmak niye hep bizim şu ya da bu yandaş medyada?
Bu medyanın mayası bozuk aslında…
Meşhur birçok gazetecimiz de maalesef basın tarihimizde adam satma örnekleri ortaya koymuşlar…
İttihat Terakki’den, Enver Paşa’dan beslenen kimi basın adamları Mustafa Kemal Milli Mücadelede güçlenmeye başlayınca birden Enver Paşa’nın aleyhine kalem oynatmaya başladılar ve Sarıkamış’ta doksan bin vatan evladının kanına mal olduğunu yazıp çizdiler.
Vahdet Fetöcü imiş…
Şevket Eygi neredeyse yarım asırdır din baronlarından bahsedip duruyor.
O mu Fetöcü imiş?
D. Mehmet Doğan mı Fetöcü imiş?
Ahmet Türk mü?
Selçuk Özdağ mı?
Kerime Yıldız mı?
Namık Açıkgöz mü?
Doktorluğundan beridir tanıdığım MHP eski milletvekili Seyfi Şahin mi?
Kim Fetöcü bu gazetede yahu?
Ama ben gazetendeki Fetöcüleri, Başbakanlıktaki Fetöcüleri, yaslandığın kurumdaki Fetöcüleri, hatta Saray’daki Fetöcüleri yazayım istersen…
Hocaefendinin iftar sofralarında bulunmak için davet bekleyenleri, ABD’ye etek öpmek için sıraya girenleri, makul bir Hoca efendi eleştirisine bile tahammül edemeyip arka çıkanları, Hoca hakkında laf söyleyenlerin defterini dürmeye ve kuyusunu kazmaya çalışanları…
Yazayım mı?
“Canım o da Hocamızı çok üzdü” diyecek kadar ona ve hissiyatına yakın olanları…
lutfu-sahsuvaroglu
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı