Ülkemizde ham sofu yobaz takımının sayısı maalesef gün geçtikçe artmaktadır. Bunlar, İslam’ı çok iyi bildikleri iddiasıyla sade vatandaşlar üzerinde adeta terör estirmekte, kendi inandıkları dini inançları sade vatandaşlara dayatmaktadırlar. Ham sofu yobaz takımının sade vatandaşlara dayattığı dini hususların başında sakal ile Arap Fistanı giyilmesi gelmektedir. Bu yobaz takımı sakal bırakmanın, Arap Fistanı giymenin Peygamberin sünneti olduğunu, bunlar yapılırsa büyük sevap kazanılacağını ve Ahiret Gününde Peygamberin şefaatine erişme imkanına sahip olunacağını iddia etmektedirler. Ham sofu yobaz takımı, özellikle sakal bırakmayanların iyi bir Müslüman sayılamayacağını dahi iddia etmektedirler.
Çocukluğumdan itibaren bu iddiaları çok dinlediğim için 3-5 yıl öncesine kadar Arap Fistanı giyme konusu olmasa bile sakal bırakmanın Peygamberin sünneti olduğuna, sakal bırakanların Ahiret Günü peygamberin şefaatine erişebileceklerine inanıyordum. Ancak, okuduğumuz dini eserler, dinlediğimiz televizyon programlarından edindiğimiz bilgileri akıl-mantık süzgecinden geçirince sakal bırakmanın, Arap Fistanı giymenin sünnet olmadığına inandım. Halen bu inancım devam ediyor. Sürekli gündemde olan bir konu olduğu için bu konudaki fikirlerimi siz değerli okuyucularımla paylaşmak istedim.
Bilindiği üzere Peygamberimizin söylediği sözlere “hadis”, yaptığı davranışlara da“sünnet” denilmektedir. Ancak, peygamberimizin her söylediği söz hadis, her yaptığı davranış sünnet midir? Peygamberimizin her söylediği söz hadis, her yaptığı davranış sünnet değildir. Peygamberimiz de bizim gibi insandır. O’nun da diğer insanlar gibi günlük yaşamla ilgili söylediği sözler, diğer insanlar gibi günlük yaşamın gereği yaptığı davranışlar vardır. Bu konularda Peygamberin diğer insanlardan farkı yoktur. Dolayısıyla bu konularda söyledikleri ve yaptıkları da farklı değildir. Dolayısıyla günlük yaşamla ilgili söylediği sözler hadis, yaptığı davranışlar sünnet değildir. Peygamberimizin ancak, İslam Dini’nin öğretilmesi, açıklanması, ve uygulanması ile ilgili olarak söylediği sözler hadis, yaptığı davranışlar sünnettir.
Hadis ve sünnet konusunu vereceğimiz örneklerle somutlaştırabiliriz. Mesela, namazın hangi vakitlerde, kaç rekat kılınacağı hususu Kur’an-ı Kerim’de açıklanmamıştır. Namazın hangi vakitlerde kaçar rekat ve nasıl kılınacağına dair Peygamberimizin söylediği her söz hadis, yaptığı her davranış sünnettir. Gene, Kur’an-ı Kerim’de kurban kesmek emredilmiş, ancak hangi hayvanların kurban edileceği, kurbanın nasıl kesilip, kimlere dağıtılacağı vb. hususlar Peygambere bırakılmıştır. Peygamberimizin bu konuda söylediği her söz hadis, yaptığı her uygulama sünnettir. Bunlardan başka Kur’an-ı Kerim’de hacca gitmek emredilmiş, uygulaması Peygamberimiz tarafından yapılmıştır. Bu konuda da Peygamberin söylediği sözler hadis, yaptığı uygulamalar sünnettir.
Araplar, Cahiliye devrinde de sakal bırakıyorlardı. İslamiyet geldikten sonra da bırakmaya devam ettiler. Peygamberimiz de peygamberlik gelmeden önce sakal bıraktığı gibi, peygamber olduktan sonra da bırakmaya devam etti. İslamiyet geldikten sonra Müslüman olan Araplarla, putperestliğe devam eden Araplar eskiden olduğu gibi sakal bırakmaya devam ettiler. Müslümanların bıraktığı sakal ile putperestlerin bıraktığı sakal arasında hiçbir fark yoktu. Bu durumda sakal nasıl sünnet oluyor? Birilerinin bunu izah etmesi lazım. Sonra sakal bırakmanın dinle ne alakası var? Sakal bırakmak, Arap Kültürüne ait bir unsur. Bir kültür unsuru, bir gelenek olduğu için o devirde Araplar sakal bırakıyorlardı. Peygamberimiz de o toplumda yaşadığı ve o kültürden etkilendiği için sakal bırakmıştır. Mesele bu kadar açıktır. İslamiyet öncesi Türkler arasında sakal bırakmak yaygın bir gelenek değildi. Eğer, Hz. Muhammed Türkler arasında yaşasaydı ve Kur’an-ı Kerim Türkçe indirilseydi, büyük bir ihtimalle peygamber sakal bırakmayacaktı.
Arap Fistanı, iklimin ve kültürün gereği giyilen bir giyecektir. Malum, Arap Yarımadası büyük oranda çöldür. Çölde sık sık çıkan kum fırtınalarından korunmak için erkekler Arap Fistanı denilen giysiyi, kadınlar da Kara Çarşaf denilen giysiyi giymek zorunda kalmışlardır. Bu giyim tarzı çöl ikliminin zorunlu kıldığı bir giyim tarzıdır. Hem Cahiliye devrinde hem de İslamiyet’ten sonra Arabistan’da yaşayan tüm erkekler müslümanıyla putperestiyle bu Arap Fistanını giymişlerdir. Peygamberimiz de çöl ikliminde yaşadığı için doğal olarak Arap Fistanını giymiştir. Açıkladığımız sebeplerle Arap Fistanı giymek de sünnet değildir. Bunun dinle hiçbir alakası yoktur.
Bu ham sofu yobazlara tavsiyemiz, İslam’ı doğru öğrenmeleridir. Bir müslümanın öncelikle yapması gereken Allah’ın rızasını kazanmaya çalışmaktır. Çünkü, Ahiret Günü Allah izin vermedikçe peygamberler dahil hiç kimse başkasına şefaatçi olamayacaktır. Bu sebeple yapılacak en doğru iş, ıvır zıvır işlerle uğraşmayı bırakarak Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de verdiği mesajları okuyup anlamaktır. Çünkü, gerçek kurtuluş bu mesajları doğru anlayıp uygulamakla olabilecektir.