Lozan Antlaşması üzerinde tartışmaları başlatan Kadir MISIROĞLU’dur. Kadir MISIROĞLU’nun bu konuda “Lozan Zafer mi, Hezimet mi?” adlı bir kitabı vardır. Bu kitabı okumadım. Basından öğrendiğime göre MISIROĞLU, bu kitapta Lozan Antlaşması’nın bir zafer değil, hezimet olduğunu iddia ediyormuş. Gene, yazılı ve görsel basında Kadir MISIROĞLU’nun hastaneden deli raporu aldığı, 1983 yılında vatana ihanet nedeniyle vatandaşlıktan çıkarıldığı, 1991 yılında ÖZAL’ın çıkardığı af kanunuyla vatandaşlığa geri döndüğü yazılıp çiziliyor. Lozan Antlaşması’nın zafer mi, hezimet mi olduğunu anlamak için çok şükür Kadir MISIROĞLU’nun kitabını okumaya ihtiyacımız yok. Okuduklarımızdan öğrendiklerimizle Lozan Antlaşması’nın ne olup olmadığını bilebiliyoruz.
Tarihçilerin tarihsel olaylar hakkında söyledikleri çok doğru bir söz vardır: Tarihsel olayları kendi zamanımızın şartları ve ölçüleri ile değil, tarihsel olayın meydana geldiği çağın şartları ve ölçüleri ile değerlendirmek gerekir. Lozan Antlaşması’nı bugünün şartları ve ölçüleri ile değerlendirmeye kalktığımızda hata yapmamız büyük olasılıktır. Ama, Lozan Anttlaşması’nı imzalandığı devrin şartları ve ölçüleri ile değerlendirdiğimizde daha doğru sonuçlara ulaşmak mümkündür.
İmzalandığı devrin şartları ve ölçüleri ile değerlendirdiğimizde Lozan Antlaşması’nın büyük bir zafer olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Evet, LOZAN ANTLAŞMASI BÜYÜK BİR ZAFERDİR. Lozan Antlaşması ile yıkılmış ve tarihe karışmış Osmanlı İmparatorluğu’nun külleri arasından yeni bir Türk Devleti’nin doğduğu tüm dünyaya kabul ettirilmiştir. Lozan Antlaşması’nı imzalayan devletlerin arasında o devrin süper güçleri olan İngiltere ve Fransa’nın da bulunması oldukça anlamlıdır. İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti’ni yıkan o devrin iki büyük süper gücüdür. Süper güç olan bu iki ülkeye bağımsız bir Türk Devlet’inin varlığının ve bağımsızlığının kabul ettirilmesi çok önemli bir başarıdır.
Başta Kadir MISIROĞLU olmak üzere Lozan Antlaşması’nı hezimet olarak görenler şu iddiları ileri sürmektedirler:
1- İstiklal Savaşı’ndan sonra daha fazla toprak kazanmak mümkün iken Lozan Antlaşması’nı imzalayanlar İngiliz ve Fransızlarla anlaşarak bugünkü sınırlarımızı kabul etmişlerdir.
2- Kıbrıs, Lozan Antlaşması ile İngiltere’ye verilmiştir.
3- Burnumuzun dibindeki On İki Ada Lozan Antlaşması ile Yunanistan’a verilmiştir.
Şimdi bu iddiaların haklı olup olmadığını hep birlikte inceleyelim:
- İstiklal Savaşı’ndan sonra daha fazla toprak kazanmak mümkün iken Lozan Antlaşması’nı imzalayanların İngiliz ve Fransızlarla anlaşarak bugünkü sınırlarımızı kabul ettiği iddiası tamamen uydurma, kötüniyetli bir iddiadır. Birinci Dünya Savaşı’nda Arap asıllı vatandaşlarımızın Türk Ordusu’nun yanında düşmanlarımıza yani İngiliz ve Fransızlara karşı savaşmaları gerekirken İngiliz ve Fransızlarla birlik olup ordumuzu arkadan vurdukları inkar edilemeyecek tarihsel bir gerçektir. Bu sebeple Arapların yaşadıkları bölgelerin durumu oralarda yaşayan Arap halkının takdirine bırakılmıştır. Lozan görüşmelerini yürüten delege heyetinden Arapların yaşadıkları bölgelerin Türkiye’ye dahil edilmesi taleplerinde bulunması mantıken doğru değildir. Çünkü, o bölgelerde yaşayan halk İngiliz ve Fransızlarla birlik olarak Türklerle birlikte yaşamak istemediklerini göstermişlerdir.
- Bilindiği üzere İstiklal Savaşı’nın başlangıcında misak-ı milli (milli ant) sınırları içinde kalan toprakların Türk Vatanına dahil olduğu açıklanmış, bu toprakların bağımsızlığının sağlanması için İstiklal Savaşı yapılmıştır. Lozan Antlaşması ile misak-ı milli içinde kalan toprakların çok büyük bir bölümünün bağımsızlığı sağlanmış, sadece Hatay ile Musul’un bağımsızlığı temin edilememiştir. Lozan müzakereleri sırasında Boğazlar ve Musul meselesi yüzünden görüşmeler tıkanmış, antlaşmanın yapılamaması, tekrar savaş durumuna dönülmesi ihtimali ortaya çıkmıştır. Bu ihtimal ortaya çıkınca Meclis’te bazı milletvekilleri ülkenin batısında bir kısım kuvvet bırakarak ordunun büyük kısmının Musul üzerine gönderilerek savaş yoluyla Musul’un kurtarılmasını teklif etmişlerdir. Bir strateji dehası olan Atatürk, devletin kıt imkanlarının daha uzun zaman sürecek bir savaşı kaldıramayacağını, Musul’u kurtarmak amacıyla bir savaşa girilmesi halinde Kurtuluş Savaşı ile kurtarılan vatan topraklarının da tehlikeye düşeceğini tespit ederek Boğazlar ve Musul meselesinin daha sonra görüşülmesini teklif etmiş, böylece Lozan Antlaşması imzalanmıştır.
- Atatürk Boğazlar ve Musul üzerindeki egemenlik haklarımızdan vazgeçmemiştir. Sadece bu konuların çözümünü ertelemiştir. Nitekim, 1936 Montrö Sözleşmesi’yle Boğazlar üzerindeki egemenlik haklarımız sağlanmıştır. Musul meselesi, İngilizlerle yapılan müzakerelerle çözülemeyince askeri yolla çözmek için Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde askeri hazırlıklara başlanmış, bunu farkeden İngilizler Şeyh Sait’i kışkırtarak isyan ettirmiştir. Şeyh Sait İsyanı, görünüşte din kılıfına bürünmüş ayrılıkçı bir Kürt İsyanıdır. Bu isyan genç cumhuriyeti uzun süre uğraştırmış ve yıpratmıştır. Bu isyan nedeniyle güç kaybeden Devlet, Musul meselesinin askeri yöntemlerle çözülmesi için o devrin süper gücü İngiltere ile uzun sürecek bir savaşı göze alamamıştır.
- Hatay meselesi 1939 yılında Hatay’ın anavatana katılması suretiyle çözülmüştür.
- Kıbrıs’ın Lozan Antlaşması ile İngiltere’ye verildiği, gerçekle hiç alakası olmayan kötü niyetli bir iddiadır. Kıbrıs’ın yönetimi 1878 yılında Rusya ile yapılan savaşta Osmanlı Devleti’ne yapacağı yardıma karşılık İngiltere’ye bırakılmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın başında İngiltere Kıbrıs’ı ilhak ettiğini ilan etmiştir.
- Burnumuzun dibindeki On İki Ada’nın Lozan Antlaşması ile Yunanistan’a verildiği iddiası cehaletin çok açık bir kanıtıdır. Bu iddiayı ileri sürenler azıcık tarih okumuş olsalar bu iddiayı ileri süremezlerdi. On İki Ada, 1912 yılında Osmanlı Hükümeti tarafından Uşi anlaşmasıyla İtalya’ya bırakılmıştır. On İki Ada, İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar İtalya yönetiminde kalmış, İkinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan 1947 Paris Antlaşması’yla Yunanistan’a verilmiştir. İsmet İnönü, o dönemde Cumhurbaşkanı idi. İsmet İnönü, büyük bir basiretsizlik örneği göstererek “Türkiye’nin On İki Ada diye bir problemi yoktur.” söylemi ile Paris Antlaşması’na bırakın delege göndermeyi, gözlemci dahi göndermemiştir. On İki Ada, İsmet İnönü’nün basiretsizliği yüzünden göz göre Yunanistan’a peşkeş çekilmiştir.
- On İki Ada’nın Lozan Antlaşması’yla Yunanistan’a verildiğini iddia edenlere sam.baskent.edu.tr/belge/Lozan_TR.pdf adresini veriyorum. Bu adrese girerek Lozan Antlaşması’nın tam metnini okuyabilirler. Lozan Antlaşması’nda On İki Ada’nın Yunanistan’a verildiğine dair tek bir kelime gösterebilirlerse kendilerinden özür dileyeceğimi buradan ilan ediyorum. Ancak, bu saçma iddiayı ileri sürenler, iddialarını ispatlayacak tek bir kelime dahi gösteremezlerse biz de onlardan özür bekliyoruz. Özür dilememeleri halinde kendilerini iftiracı ilan edeceğimizi de bilmelerini istiyorum.