Her ne kadar “Apo ile biz görüşmüyoruz, Devlet’in ilgili birimleri görüşüyor.” deseler de AKP’nin terörist başı ile müzakereler yaptığı ayan beyan ortaya çıkmış bulunuyor. Zira, mızrak çuvala sığmaz.
Hükümet yetkilileri, Apo ile yapılan müzakerelerin asıl amacının PKK’ya silah bıraktırmak olduğunu tekrarlayıp duruyorlar. Yandaş basın da bunu sürekli tasdik etmekle meşgul.
Milletimiz, Apo ile yürütülen müzakere kepazeliğini sessiz ve vakarlı bir biçimde takip ediyor. Sıradan vatandaşlar dahi müzakerenin tek taraflı bir iş olmadığını, aksine çetin bir pazarlık süreci olduğunu biliyor ve Hükümet yetkililerinin bu konuda net açıklamalar yapmasını bekliyor. Milletin müzakere kepazeliğini sessiz ve vakarlı bir biçimde takip etmesinin altında yatan sebep Hükümet yetkililerinin net açıklama yapması beklentisidir.
Başbakan’ın da açıkladığı üzere müzakereler yeni başlamış değil. Habur rezaletinden önce başladığı, Oslo’da devam ettiği bilinen bir husus. Hükümet yetkililerinden net açıklamalar gelmese de özelde terörist başının, genelde PKK’nın Hükümetten neler talep ettiği, Hükümetin hangi sözleri verdiği eskiden beri medyada yer alan haberler dolayısıyla üç aşağı beş yukarı biliniyor.
Medyada yer alan haberlere göre AKP ile PKK arasında Habur Olayı öncesinden başlayıp devam edegelen müzakerelerde üç aşağı beş yukarı mutabık kalınan hususlar şunlar:
· Anayasa’dan “Türk” ve “Türklük” kavramının çıkarılması,
· Türklerle Kürtlerin eşit anayasal vatandaşlar olduğu hususunun Anayasa’ya yazılması,
· Anayasa’nın ilk üç maddesinin kaldırılması,
· Yerel yönetimlere özerklik verilmesi,
· Kürtçe’nin ikinci bir resmi dil olarak kabul edilmesi,
· Anadilde eğitim hakkının tanınması
Hükümetin verdiği bu tavizler karşılığında PKK’dan silahları bırakmasını talep ettiği biliniyor. Ancak, PKK bunu kabul etmiyor. Geçtiğimiz günlerde Kandil’deki teröristlerin lideri Murat KARAYILAN, siyasi konularda uzlaşma olmadan silah bırakma konusunun konuşulmayacağını net bir şekilde açıkladı.
PKK’nın siyasi tavizleri garantiye alıncaya kadar silah bırakma konusunu gündeme getirmeyeceği KARAYILAN’ın bu açıklamasıyla ortaya çıkmış oluyor. Kanaatimce PKK, siyasi tavizleri garantiye aldıktan sonra dahi silah bırakmayacaktır. Çünkü, PKK’nın asıl gücü elindeki silahtan gelmektedir. PKK, bu güne kadar tüm kazanımlarını silah ve terör sayesinde elde etmiştir. Bu nedenlerle, Büyük Kürdistan’ı kuruncaya kadar silah bırakmayacaktır.
PKK’nın “Önce siyasi konuları gerçekleştirelim, silah bırakma konusunu sonra görüşürüz.” diye diretmesi, Okyanus ötesinin de bu konudaki ısrarlı baskısı sebebiyle AKP, PKK ile uzlaştığı hususları uygulamaya geçirmek zorunda olduğunun farkında. AKP, verdiği sözleri tutmadığı takdirde iktidarda kalamayacağını iyi biliyor.
AKP, PKK’ya verdiği sözleri yerine getirmek istese de işi hiç kolay değil. Verilen sözlerin yerine getirilmesi için mutlaka anayasa değişikliği gerekiyor. İş, kanun çıkarmakla hallolacak olsa gayet kolay. AKP’nin Meclis’teki sandalye sayısı her türlü kanunu çıkarmaya yeterli. Ancak, iş, anayasa değişikliği olunca zorlaşıyor. Zira, referanduma gerek kalmadan anayasa değişikliği yapmak için en az 367 oy gerekiyor. Halkoylamasına gidecek bir anayasa değişikliği için ise en az 330 oy şart. İki halde de anayasa değişikliği için AKP’nin oyu yeterli değil. AKP’nin halen 325 oyu var.
Bilindiği üzere TBMM’de kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu halen çalışmalarını sürdürüyor. AKP, verdiği sözleri yerine getirebilmek için bu hususlarla ilgili önerilerini Uzlaşma Komisyonu’na sundu. MHP, bu önerilerin tamamına, CHP ise bir kısmına itiraz ediyor. Bu nedenle AKP’nin önerilerinin kabul edilmesi mümkün değil.
AKP, BDP ile anlaşarak söz verdiği konulara ilişkin anayasa değişikliklerini yapabilir. Yalnız, AKP ile BDP’nin oy toplamı 367’nin altında. Bu şekilde yapılacak bir anayasa değişikliği halkoylamasına gitmek zorunda. AKP, bunu istemiyor. AKP, bunu yaptığı zaman BDP, yani PKK ile birlikte anayasa değişikliği yapma durumuna düşeceğini, böyle yapılacak anayasa değişikliğinin çok büyük ihtimalle halkoylamasında reddedileceğini görüyor.
AKP’nin PKK’ya verdiği sözleri tutabilmek için önünde tek bir yol kalıyor. O da 2010’da yaptığı gibi anayasa değişiklik teklifini tek başına Meclis’e getirmek. AKP, bunu yapabilmek için Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan uzlaşma çıkmadığını bahane edecek, Meclis’te göstermelik olarak uzlaşma görüntüleri sergileyecek, sonra da millete dönerek “Aziz Milletim, bak görüyorsun. Biz uzlaşmak istiyoruz. Ancak, muhalefet uzlaşmaya yanaşmıyor.” gerekçesiyle kendi teklifini getirecektir.
AKP, 2010’da bu yöntemle hazırladığı teklifi TBMM’den geçirmiş, halkoylamasında da %58’le kabul edilmesini sağlamıştı. Şimdi, her ne kadar elinde 325 oyu olsa da 5 oy eksiğini CHP’li ve BDP’li milletvekillerinden alacağı destekle kapatarak tek başına getireceği anayasa teklifini Meclis’ten geçirebilir. Bu durumda anayasa değişikliği büyük bir ihtimalle halkoylamasına gidecektir.
Böyle bir durum karşısında Türk Milliyetçilerine, Atatürkçülere, tüm vatanseverlere çok büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. Bu defa 2010’da yapılan hataları yapmadan halkoylamasına sunulacak anayasa değişikliği teklifinin mutlaka ve mutlaka reddedilmesi sağlanmalıdır. Bu başarıldığı takdirde hem ülkemizin birlik ve bütünlüğü, hem Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, yıkılmaktan kurtulacak, hem de AKP’nin iktidardan gidiş süreci hızlanacaktır. Böylece, Türk Milleti, AKP iktidarından ebediyen kurtulmuş olacaktır.