Adalet, Mülkün Temeli Olmaktan Çıkıyor!

Mahkemeye gidenler bilirler. Duruşma salonlarında büyük harflerle “ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR.” cümlesi yazılıdır. Buradaki “MÜLK” kelimesi “DEVLET” anlamındadır. Bu güzel söz Büyük Türk Milliyetçisi ATATÜRK’e aittir. Atatürk, Devletin milletin birliği, bütünlüğü ve mutluluğu için taşıdığı öneme binaen bu güzel sözü söylemiştir. Buna göre: Adalet çarkı iyi işlerse devletin temeli de o kadar sağlam olacaktır. Çünkü, adaletin düzgün ve doğru işlemesiyle haklı-haksız ayırt edilebilecektir. Hiç kimse hakkını kendisi alma yoluna gitmeyecektir. Böylece, vatandaşların Devlete olan güvenleri artacak; herkes Devlet otoritesine saygı duyacaktır. Bu sayede güç kazanan Devlet Aygıtı hem huzuru ve barışı tesis edecek, hem de milletin birliğini ve vatanın bütünlüğünü koruyabilecektir. 
Adalet çarkının iyi işleyebilmesi, vatandaşların adalete güven duyabilmeleri için olmazsa olmaz şartlardan birisi YARGI MAKAMLARININ VERDİKLERİ KARARLARIN MİLLETİN VİCDANINDA KABUL GÖRMESİDİR. Milletin vicdanında kabul görmeyen hiçbir karar vatandaşların adalete güven duymasını sağlayamaz. Bu nedenle yargı makamlarında bulunanların karar verirken mutlaka bu hususu da dikkate almaları önemli bir husustur.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, geçtiğimiz hafta içinde  YGS’deki şifre ve kopya iddiaları hakkında yapılan soruşturma sonucunda TAKİPSİZLİK KARARI verdi. Kararın gerekçesi olarak “Soruşturmaya konu suçlar nedeniyle takibi gerektirir herhangi bir suç unsuru bulunmaması” gösterildi. Geçtiğimiz hafta içinde bu konuda verilen ikinci karar ise Ankara 7. İdare Mahkemesi’nden geldi. Ankara 7. İdare Mahkemesi, YGS sınavlarının “Şifre ve kopya iddiaları nedeniyle” açılan iptal davasında YÜRÜTMENİN DURDURULMASI TALEBİNİN REDDİNE karar verdi. Kararın gerekçesi İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. Maddesindeki şartların gerçekleşmemesi olarak açıklandı. Sözünü ettiğimiz bu iki karar, kesinlikle adalete ve hukuka uygun kararlar değildir. Bu kararların milletin vicdanında kabul görmesi imkansızdır. Neden mi? Sırasıyla açıklayalım:
1-Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 170/2 maddesine göre bir soruşturma sonunda toplanan deliller suçun işlendiğine dair yeterli şüphe oluşturuyorsa dava açılmalıdır. Kanun, sanıkların cezalandırılmasına yetecek kadar değil, sanıkların suçu işlemiş olabileceğine dair şüphe oluşturacak kadar delili dava açılması için yeterli görmektedir. Dava açıldıktan sonra sanıkların suçu işleyip işlemediklerine karar verecek olan merci Mahkemedir.
Medyaya yansıyan o kadar skandal varken takipsizlik kararı verilmesi vicdanları rahatsız etmektedir. Başka delil olmasa bile soru kitapçıklarında  “ŞİFRE” olması  tek başına dava açılması yeterli delildir. Bu konuda kafalarda çok sayıda soru oluşturan bir husus da yeterli soruşturma yapılmadan acele ile takipsizlik kararı verilmiş olmasıdır. Sınava giren 1.700.000 adayın cevap kağıtları incelenmeden kopya olup olmadığını nereden bilinecektir? Soruşturmayı yürüten Savcının tek bir bilirkişinin raporuna dayanarak takipsizlik kararı vermesi vicdanları rahatlatmamış, aksine yaralamıştır.
2-Ankara 7. İdare Mahkemesi’nin YÜRÜTMENİN DURDURULMASININ REDDİ kararı da hukuka aykırıdır. Bu sebeble bu kararın da milli vicdanda kabul görmesi mümkün değildir. Red kararının gerekçesinde sözü edilen 27. Maddede aranan şartlar şunlardır: Birincisi, dava konusu işlemin açıkça hukuka aykırı olması; ikincisi, dava konusu işlemin uygulanması sebebiyle telafisi ağır ya da imkansız zararların meydana gelmesidir.
İdari yargıda açılan bir iptal davasında iptali istenen işlemle ilgili bu iki şart birlikte gerçekleşecekse dava sonuçlanıncaya kadar dava edilen işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verilebilir. İdari yargıda verilen YÜRÜTMENİN DURDURULMASI kararı, adli yargıda verilen İHTİYATİ TEDBİR kararına benzer.
Ankara 7. İdare Mahkememesinde açılan davada şifre ve kopya iddiaları nedeniyle YGS sınavlarının iptali davasında yukarıda belirtilen şartlardan ikisi de mevcuttur. Açıklıyorum: Ortaya çıkan verilerden YGS sınavlarında şifre olduğu ve kopya çekilmesi ihtimalinin çok yüksek olduğu tartışma götürmez bir netlikle ortadadır. Bu nedenle YGS sınavının açıkça hukuka aykırı olduğu tartışmasızdır. Böylece birinci şart gerçekleşmiş olmaktadır. Açıkça hukuka aykırı olduğu ortada olan YGS sınav sonuçlarının uygulanması ise milyonlarca adayın telafisi ağır ya da imkansız zarara uğratacağı da kesindir. Böylece ikinci şart da gerçekleşmiş olmaktadır. Açıkladığımız nedenlerle YGS sınavı hakkında mutlaka YÜRÜTMENİN DURDURULMASI kararının verilmesi gerekirdi. Bu gerekliliği henüz hukukçu sıfatını kazanmamış hukuk fakültesi öğrencileri bile ifade takdir edeceklerdir. Kanaatimce tarafgirlik özelliğini hukukçuluk özelliğinin önüne geçirmemiş, dürüst, namuslu hukukçular da bunun böyle olması gerektiğinde hemfikirdirler.
Hem Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının TAKİPSİZLİK KARARI, hem de Ankara 7. İdare Mahkemesinin YÜRÜTMENİN DURDURULMASININ REDDİ kararı kesinlikle hukuka aykırıdır. Bu kararların milletin vicdanında kabul görmesinin imkanı yoktur. Bırakın kabul görmeyi her iki karar da milletin  vicdanında mahkum edilecektir. Asıl tehlikeli olan husus ise milletin adalete olan güveninin  bu kararlar nedeniyle iyice azalmış olmasıdır. Bu yüzden ADALET, MÜLKÜN TEMELİ OLMAKTAN ÇIKMAK ÜZEREDİR. Yetki ve sorumluluk mevkiinde olanların bir an önce bu tehlikeyi görerek gerekli tedbirleri almaları çok önemli bir mecburiyet haline gelmiştir. Aksini düşünmek dahi istemiyorum. Çünkü, aksi kaos ve anarşi demektir. Allah korusun adalete güven kalmadığı için herkes kendi hakkını kendisi almaya kalkarsa bunun yaratacağı yıkımın altından kimse kalkamaz. Bizden uyarması…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!