NATO’nun Türkiye’ye Yararı Var mı (1)

NATO,9 Nisan 1949 tarihinde, İngiltere’nin girişimi ile, SSCB (Sovyet Sosyalist Sovyetler Birliği)nden gelecek tehditlerden Avrupa’yı korumak ve bu amaca ABD’nin katkısını sağlayabilmek için kurulmuştur. NATO’nun kuruluş antlaşmanın  3., 4., ve 5. maddeleri üye ülkelerin, ortak savunma için yeteneklerini geliştirmelerini, herhangi bir üyenin toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlık ve güvenliği tehlikede olduğunda bir araya gelmelerini ve herhangi birine saldırıldığında bu saldırıya NATO üyesi ülkelerin hepsine karşı yapılmış bir saldırı olarak kabul etmeyi taahhüt etmelerini içerir. NATO’ya karşı, SSCB ve Doğu Bloğu ülkeleri, kendi savunma anlaşmalarını yaparak Varşova Paktı’nı  (1955-1991) kurmuşlardır.
 
Sovyetler Birliği,İkinci Dünya Savaşı’ndan galip çıkıp Türkiye’den toprak ve Boğazlar’ın yönetiminde söz sahibi olma taleplerinde bulununca o zamanki Hükümet,bundan büyük bir telaşa kapılmış ve NATO kurulduğunda hemen katılmak için talepte bulunmuştu.Türkiye’nin katılma talebi ilk başta reddedilmiştir.Türkiye,NATO’ya girebilmek için Birleşmiş Milletle Örgütü’nün Kore’ye asker gönderme isteğine uyarak bir Tugay kuvvetindeki askerini BM komutasında Kore’ye göndermiştir.Kore’de Türk Askeri’nin gösterdiği üstün kahramanlık üzerine Türkiye 1952 yılında NATO’ya girmiştir.O tarihten beridir de üyeliği devam etmektedir.
 
Gençlik yıllarımızda birçok arkadaşım gibi ben de NATO’nun Türkiye’nin güvenliği açısından gerekli olduğunu,Sovyetler Birliği’nden gelebilecek tehdite karşı bir güvence olduğunu düşünüyordum.Ancak,şimdi geçmişe dönüp bakınca düşüncemin büyük oranda doğru olmadığını,NATO’nun ülkemizin güvenliğine  bir katkı sağlamadığını,bilakis zararı olduğunu ve asıl bizim NATO’nun diğer ülkelerinin güvenliğine önemli katkı sağladığımızı görüyorum.Düşüncelerimdeki bu değişikliğin gerekçelerini şöyle açıklayabilirim:
 
1-NATO’ya girişimizden sonra ABD’nin ve diğer NATO ülkelerinin askeri hibe veya askeri kredi ile silah ve mühimmat vermeleri sebebiyle Milli Harp Sanayimiz bırakın gelişmeyi neredeyse yok olma noktasına gelmiştir.Tabii,burada kusuru sadece ABD ve diğer NATO ülkelerine değil,bu askeri yardımlara güvenerek Milli Harp Sanayimizi ihmal eden hükümetlere de yüklemek gerekmektedir.
 
2-NATO dolayısıyla askeri yönden ABD’ye büyük bir bağımlılık içine düştük.Bu durum ülkemizin savunma yeteneğini oldukça zayıflatan bir unsur olmuştur.ABD’ye askeri bağımlılığın acısını özellikle 1964 yılındaki Kıbrıs Bunalımı sırasında ABD Başkanı Johnson’un Başbakan İnönü’ye yazdığı mektup olayında ve 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra maruz kaldığımız Silah Ambargosu ile yaşadık.ABD Başkanı Johson,yazdığı mektupta “Bizim verdiğimiz silahları iznimiz olmadan kullanamazsınız.” diyerek küstahça tehdit ediyordu.Gene,Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra da ABD’den parasını ödediğimiz uçakları bile teslim alamadık.ABD’nin yaptığı küstahlığı Almanya da “NATO çerçevesinde verdiğimiz silahları PKK’ya karşı kullanamazsınız.” diyerek tekrarlıyordu
.
3-Özellikle ABD,NATO’yu bahane ederek MİT’ e ve silahlı kuvvetlerimize sızmıştır.”Burada bizim hiç kusurumuz yok mu?” diye sorulabilir.Elbette,kusurun çok büyük kısmı bizde Siz,içişlerinize müdahale edilmesine,silahlı kuvetlerinizin ve istihbarat teşkilatının içine sızılmasına rıza gösterirseniz,mutlaka işlerinize karışacak,sızacak birileri bulunacaktır.
 
4-NATO’ya duyduğumuz aşırı güven sebebiyle ülkemizi yönelik tehditleri algılamakta zaafa düştük.Özellikle,soğuk savaş sırasında bize gösterilen sahte dostluk ve müttefiklik övgülerine fazla güvendik.Batı’dan bir tehdit geleceğini düşünmedik.Dolayısıyla,NATO üyesi dost(!) ve müttefiklerimiz(!) bizim bu saflığımızdan yararlanarak gözümüzün içine baka baka ülkemizin birliğini,bütünlüğünü bozacak icraatları sergilediler.ASALA,PKK gibi terör örgütlerini yıllarca koruyup kolladılar.Gene,bu saflığımızdan yararlanarak milli birliğimizi tehdit edecek misyonerlik faaliyetlerini yürüttüler ve halen yürütmekteler.
 
5-ABD,NATO müttefikliğinden yararlanıp Sovyetler Birliği’ni güneyden kuşatacak YEŞİL KUŞAK projesine girişti.Bu proje çerçevesinde Türkiye’de Amerika’ya muhalefet etmeyen “ILIMLI İSLAM” anlayışı yerleştirme çalışmaları yapıldı.Bu çalışmalara seyirci kaldık.Hatta,bu projeye katkı sağlayan (Turgut ÖZAL)gibi devlet adamlarımız bile oldu.Ilımlı İslam yaratma çalışmaları sebebiyle Anadolu’da bin yıldır var olan “İSLAM’IN TÜRKMEN YORUMU” din anlayışı dahi bundan zarar gördü.Üzülerek ifade edeyim ki,pek çoğumuz artık bir müslümanın algılaması gerektiği gibi,düşünmesi gerektiği gibi değil;Ilımlı İslam anlayışından beklendiği gibi algılıyoruz ve düşünüyoruz.Bunun en büyük delili ABD,Irak’ta 1 milyondan fazla müslümanı katlettiği halde bazılarımızın hiç ses çıkarmaması,kınama sözü dahi söylememesidir.Ama,ABD’nin Irak’ta yaptığı zulme ses çıkarmayan kişiler ve çevreler,Türk Milli Kimliğine,Türk Ordusu’na sövmekte birinciliği kimseye bırakmıyorlar.Ne hazin bir durum değil mi?
 
6-Ülkemiz bir saldırıya uğrasa NATO’dan bir yardım alabilir miydik?Bunun olmayacağını 1991 yılında 1.Körfez Savaşı’nda gördük.Türkiye,Irak’tan gelebilecek bir saldırıya karşı NATO’nun 5. Maddesinin işletilerek üye devletlerin yardımını talep etti.Başta Almanya olmak üzeri NATO üyesi müttefiklerimiz(!) bunu reddettiler.
 
 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!