22 Aralık 2011’de yayınlanan Yeni Anayasa Tartışmaları başlıklı yazımda AKP’nin yeni Anayasa çalışmalarını PKK ile Oslo’da yapılan görüşmeler çerçevesinde geliştirdiğini ortaya koymuştum. Anayasa’nın 2. Maddesinin değiştirilmesini de kapsayan bir değişiklikle, PKK’nın anayasada Kürt kimliğinin de tanınarak güvence altına alınması dahil birçok hususun düzenlenmesi öngörülmüştü.
Nitekim Oslo’da yapılan görüşmeler sonucunda bu konuları düzenleyen üç protokol hazırlanmıştı. Öcalan, 12 Haziran seçimleri öncesinde bu protokolları okuyarak onaylamış, Kandil’deki eşkıyalar da onaylamışlardı. Öcalan, protokolün Erdoğan tarafından imzalanmasını isteyince seçimler öncesi ipler kopmuştu. Öte yandan Arap Baharı’nın gelişmesi, PKK’nın acaba daha iyi bir pazarlık sonucu alabilir miyiz düşüncesi ile terörü tırmandırmasına yol açmıştır.
12 Haziran’dan bu yana teröre karşı sert önlemler alınıyor. Hükümetin elini kolunu bağladığı TSK, terör ile mücadelede önemli sonuçlar almaya başlamıştır. Bu süreç nereye gidiyor diye sorarken, 21 Aralık 2011’de Taraf gazetesinde Emre Uslu ve Vatan gazetesinde Bilal Çetin, bu sorunun cevabının yolunu açan çok önemli iki makale yayınladılar.
Emre Uslu, makalesinde mealen şöyle demektedir: “PKK içindeki şahinlerin hükümet ile müzakere sürecini sabote etmesinden rahatsız olan PKK içindeki ılımlı kanat, PKK’lı şahinlerin tasfiye edilebilmesi için Türkiye’ye operasyonel istihbarat vermektedir. TSK, bu operasyonel istihbarat sayesinde PKK’nın Türkiye içindeki dört farklı bölgedeki kadrosunu imha etmiştir. PKK, bu imhaları suskunluk içinde seyretmektedir.” Emre Uslu, Kandil’in Türkiye’ye operasyonel istihbarat verdiği iddiasını sağlam dolaylı kanıtlarla destekliyor.
Vatan’da Bilal Çetin ise “İkinci açılım dönemi hazırlığı…” başlıklı yazısında, AKP Hükümetinin açılım sürecinde inisiyatifin PKK’ya geçtiğini, devletin otoritesinin ve etkinliğinin ortadan kalktığını sonunda anladığını kaydediyor. Çetin’e göre, Silvan saldırısından sonra MGK’da devlet otoritesini sağlamak, PKK’nın Türkiye içindeki unsurlarını tasfiye etmek kararı alınmış.
Böylece Oslo görüşmelerinde ortaya konulan AKP Hükümetinin PKK’lılara hoşgörü gösterme duruşunun değiştiği anlaşılıyor. Çetin’ın anlattıklarından çıkan, AKP Hükümetinin amacın PKK’yı yok etmek değil. İçeride güvenliğin ve devlet otoritesinin sağlanmasından sonra PKK ile görüşmelerin tekrar başlaması. Şimdi Uslu ve Çetin’in bu köşe yazıları çerçevesinde 21 Aralık 2011’de Bütçe görüşmelerinde Başbakan yardımcısı Bülent Arınç’ın yapmış olduğu konuşma daha fazla anlam kazanıyor. Demek ki, Çetin, doğru bir bilgi vermiştir. Çetin’in verdiği bilgiler Emre Uslu’nun tezini daha da güçlendirmektedir.
Arınç, “Kürtlere eğitim, dil, bilgi, kültür ve kimlik hakkı vereceğiz” demiştir. Arınç’ın saydığı başlıklar, PKK ile Oslo Müzakereleri çerçevesinde hazırlanan protokollamda karara bağlanan hususlardır. Peki, Arınç’ın vereceğiz dediği haklar, anayasa değişikliği yapılmadan yapılabilir mi? Hayır yapılamaz. Bu durum, yapılmak istenen değişikliğin, Oslo Protokollarının anayasalaştırılması sürecinin başladığını göstermektedir. Diğer bir ifade ile gelen Oslo Anayasasıdır.
Bir süre sonra PKK ile müzakerelerin tekrar başlayacağı anlaşılmaktadır. Hatta basında çıkan haberlere göre müzakerelerde yıpranan MİT yerine Kamu Güvenliği Müsteşarlığı yer alacaktır. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’na Türkiye’nin eski Bağdat Büyükelçisi Murat Özçelik’in atanması, Müsteşarlığın yeni görevinin iç güvenlik değil, “dış temas” ağırlıklı olacağının göstergesi olarak kabul edilebilir. Murat Özçelik’in Bağdat Büyükelçiliğinden önce Türk Dışişleri Bakanlığı’nda Irak’tan ve özellikle Kuzey Irak’tan sorumlu büyükelçi olması da PKK-Kuzey Irak konularının/temaslarının önümüzdeki günlerde Müsteşarlığın gündeminde yoğun olarak yer alacağını göstermektedir.
Bütün bunlar olurken, MHP ve CHP’nin TBMM’de oluşturulan Anayasa komisyonunda nasıl çalışacaklarını ise zaman gösterecektir.