Nisan Ayının, bana ve hemşehrilerime göre en önemli gününe geldik. Bugün 11 Nisan… Şanlıurfa’nın kurtuluş günü… Allah, bir daha kurtulmayı gerektirecek olayları, acıları, işgalleri nasip etmesin, benim canım topraklarıma… Herkes biliyordur ama tekrar hatırlatmakta fayda var… Urfa’mız, tıpkı Maraş gibi, tıpkı Antep gibi kendi kendini kurtaran üç ilimizden biridir… Diğer illeri kuvva kurtarmıştır… Bizler göbeğimizi kendi kendimize keserek, Mustafa Kemal’e biraz da olsa nefes aldırmışızdır, elini kuvvetlendirmişizdir… Urfa 11 Nisan’da kurtuldu ama hareket Mart ayında başlamıştır… O tarihte isot tarlalarına ekim bile yapılmaz… “Kurtuluşumuzu , İsot tarlalarının telefatına bağlayan” bozguncu ve şaşkınlara , işi sulandırıp itibarsızlaştırmaya çalışanlara duyurulur… Hepinize Merhabalar…
Hiçbir sıkıntı yokken, istediğimiz zaman da delmemize rağmen, Yeni Anayasa dedik tutmadı. Biraz uğraştık. “Bazı konuları diretmeyeceğiz, Milli Mutabakat ile çözeceğiz” desek bile, muhalefet, suni gündem çabalarını fark edip oralı olmadı… Ne yapacağımızı şaşırmış halde iken, her cenahtan felâket haberleri yığılmışken, hakem saymaya başladı. Tam dokuz diyecek ve nakavtı verecekken, kripto AKP’lilerden can simidi fırlatıldı… Tutunduk, karaya çıktık ve gardımızı aldık… Saçmalama haklarını kullanan104 şaşkın RTE’ye öyle bir kıyak yaptı ki, bizim “Sizler gibi dost varken düşmana ne hacet” dememize vesile oldu… Günün saatleri tükenmiş gibi, bildirinin geceyarısı servis edilişi Muhtıra yaklaşımı arkasına sığınan iktidarın iyice üstünde tepineceği bir manzara oluşturdu. Neymiş Efendim, “Önceki darbeler de bu tip muhtıralardan sonra gelmiş” Efendi efendi tamam da bana darbeyi yapacak grup veya grupları göster. Yoksa bu emekli amiraller mi yapacak? Cep çakısı mı, yoksa tırnak makası mı kullanacaklar? Bütün bu saçmalıkları bilip, işi gereği bunlarla ilgili birkaç satır yazmak zorunda kalış ta bana zûl… Bu konu ile alakalı son sözümü söylemek istiyorum…Eyyy kripto AKP’liler. Bir daha ağzınıza ATATÜRK’ü almayınız… O, eşsiz insan sizin tekelinizde değil… Tıpkı, yüce dinimizin AKP tekelinde olmadığı gibi…
Felâket tellallığı yapmanın, ana konunun hiçbir yerine fayda sağlamayacağını biliyorum. Bu yüzden, kenarına kadar geldiğim cümlelerin, açığına yöneliyorum. Gel gör ki açıklar da hatta ufuklar da bile durum farklı değil. Bu yüzden sadece ben değil bütün millet çaresiz… Memleket bir ara en önemli şirketlerimizden biri olan KA-DA AŞ. tarafından yönetildi. Ekonominin geldiği nokta, Merkez Bankasının eksi elli milyar dolar rezervi… Demirel’in 70 cente muhtacız dediği günleri arar olduk…Tek bir kesim hariç herkes 128 milyar doların akıbetini araştırıyor ama karşısına, eskiden Berlin’de olduğu gibi utanç duvarları çıkıyor… Vatandaşın dayanacak gücü kalmadı. Bilmem kaçıncı TUİK Başkanı bile, ne yaparsa yapsın, gene de enflasyon %20’lere dayandı. Gerçekte bunun %80-90 olduğunu hepimiz biliyor ve yaşıyoruz… Faizleri dünya rekorlarıyla tanıştırmamıza rağmen döviz kurları füze gibi… Bu gidişle, Ay ara durak olacak, Mars’a ulaşacaklar… Kovid olayı tam bir facia… Dünya’da dördüncü sıradayız diyorlar ama, nüfusa göre açık ara birinci sıradayız… Partili seçmene ve Ülke’ ye heyecan dopingi yapmak uğruna geldiğimiz nokta içler acısı… Her gün İzmir Depreminden kat be kat fazla kayıplar yaşıyoruz ama tedbir yerine teşvik var… Bedava otobüslere doldurulan, kumanyalara boğulan, 3-5 kuruş ta harçlık alan berduşlar, Reyislerinden “Maşallah bu salgına rağmen salonları lebalep doldurdunuz” taktirleri aldılar ve bir tarafları göğe erdi… Bütün bu köşeye sıkışmışlık ve çaresizlik, sandığın adım seslerini duyduğumuz ne yapacağımızı şaşırmış halde iken, her cenahtan felâket haberleri yığılmışken, hakem saymaya başladı. Tam dokuz diyecek ve nakavu verecekken, kripto AKP lilerden can simidi fırlatıldı… Tutunduk, karaya çıktık ve gardımızı aldık… Saçmalama haklarını kullanan104 şaşkın RT’ye öyle bir kıyak yaptı ki, bizim “Sizler gibi dost varken düşmana ne hacet” dememize vesile oldu… Günün saatleri tükenmiş gibi, bildirinin geceyarısı servis edilişi Muhtıra yaklaşımı arkasına sığınan iktidarın iyice üstünde tepineceği bir manzara oluşturdu. Neymiş Efendim, ” Önceki darbeler de bu tip muhtıralardan sonra gelmiş ” Efendi duymamıza sebep olmuşken, akılsız 104’ler, yani Kripto AKP’liler imdada yetişti… İstenilen maksat tam olarak tahakkuk etmedi. Bence tez elden, emekli Havacılar da , ara soğutmadan emekli jandarma ve karacılar da devreye girmeli… Bunların bile karın gurultularını unutturabileceğini zannetmiyorum ama gene de ellerini tez tutsunlar , Tarzan zor durum da… Bütün bu 36 kısım, tekmili tam senaryolar pazarlanırken bizlerin yapacağı tek şey var.. Doğru aktarlara…sonrada Postaneye. Tarife gerek yok, nerelerine nasıl yakacaklarını biliyorlar… Bu arada akıl sağlığı bakımından, şüphenin ötesine geçtiğim Ca-CE ne yapıyor, her şeyi CeHaPe ye yıkmaya uğraşıyor. Sahibine sadakat sınırlarını zorluyor… Bu şaşkının ağzından Uygur kardeşlerimizden bir bahis duydunuz mu? Andımıza bir şey söylüyor mu? TC’lere ne diyor? Kaldırılan ATATÜRK resimleri hakkında ne düşünüyor? Durun ben söyleyeyim O henüz utanıyor… “Bizim görüşümüz boşalan yerlere RTE’nin kabartmalarının konulmasıdır” derse hiç şaşırmayın, çünkü aynı böyle düşünüyor… Bu arada bazı dostlarım, beklentilerini benimle paylaşıyorlar… Çin elçisinin Meral Hanım’ı ve Mansur Başkan’ı tehditlerine acaba, Ca-Ce’den ,”Bu Çin elçisi ne yapmak istemektedir, haddini bilsin” diye veya Ağasından “One Minute” gibi bir tepki gelir mi diye merak ediyorlar… Kanaatimi söyleyeyim, katiyen gelmez… Keşke gelse, kul olurum onlara. Benim hiçbiriyle şahsi husumetim yok… Milletime, kavmime kol kanat gersinler yeter. Hemen yanlarına geçerim… Dediğim gibi, kimseyle sözleşmem yok… Türk’e en iyi hizmeti yapanın yanındayım… Şu an için Meral Hanım’ın yaptıklarına imzamı atarım… İlk başta eleştiriyordum. Gene olabilir. Çizgisini koruduğu sürece arkasındayız… Kimse unutmasın, yolundan saptığı için elli yıllık yuvamızı terk ettik… Yayın hayatımda, Çin Elçisi, benim için TRT’yi bastı… Yapacağım “Doğu Türkistan” Programına mâni olmak istedi… Allah büyük program o gün değildi. Akışım incelendi… Gün’ünü yanlış istihbarat almışlar. Kurtardım ve ertesi günü yayını yaptım… Çin istihbaratı doğru çıksa idi TRT yönetimi, gözünü kırpmadan beni harcardı. Tıpkı; Rauf Denktaş’ı konuk edeceğim gün, yayından kaldırılışım gibi…Çinlileri kızdırmak, Uygur kardeşlerimizi sevindirmek demektir… Ben bu şerefe nail oldum. Yanıma iki ortak daha geldi… Meral Hanım ve Mansur Başkan… Hoş geldiniz… Benim ve Kavmimin başı üzerinde ki yerleriniz hazır…
Yazımızın sonuna geldik ama, çooook çoook önemli bir zaman diliminin arifesindeyiz… Bin aydan hayırlı Leyle-i Kadir’i de barındıran Mübarek Ramazan kapımızda. Öbürüsü gün sahura kalkacağız… Allah bizi gereğini yapanlardan eylesin. Sonunda müjdelediği kurtuluşa ulaşanlardan eylesin. Âmin… Bu arada Ramazan boyunca “İyiliklerin Başkenti“ni unutmayın. Mansur Başkan gene tam gaz… Artık yazamıyorum çünkü yetişmem mümkün değil ve de Başkan’ın basın bürosu gibi oluyorum. Bu yüzden topyekûn takip edin… Gönlü onla olanlar ve de daha ileri hizmetlerini bekleyenler, Kars’ ta olmanız, Edirne’de olmanız, Hakkâri’de olmanız fark etmez… Siteye girin, desteğinizi verip yardımlarınızı yapın. Boşa gitmeyeceğini göreceksiniz… Son olarak tekrar tekrar, Ramazan-ı Şerifinizi kutluyorum. İnşallah hepimizi kurtuluşa, Selâmet kavuşturur… Allah’a emanet olunuz. Hoşça kalın…