2009 yılının Aralık ayından bu yana birçok uzman ve ilim adamı, bu yıl ilkbahar ve yaz aylarında terörün tırmanacağı, bununla beraber kitlesel katliamların gündeme geleceği “şok” terör eylemleri olacağını yazdı ve söylediler. Ne yapılması gerektiğini de, zaman zaman yazdı ve söylediler. Bunların içinde en dikkate değer olanı 21. Yy. Türkiye Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın söyledikleri idi.
Ümit Özdağ; sık sık şok terör eylemleri yapılacağı, terörün Osmaniye – İskenderun ve Karadeniz hattı üzerinden bütün Türkiye’ye yayılacağı, Muğla, İzmir, Giresun ve İskenderun olaylarının bunun başlangıcı olduğu ve acilen tedbir alınması gerektiğini hemen her gün televizyonlardan söyledi. Özdağ, alınması gereken tedbirleri de şöyle sıraladı:
Öcalan derhal tecrit edilmeli, bu yapılamıyorsa avukatları ile hukuk dışında hiçbir konuşmasına müsaade edilmemesi;
Kuzey Irak’a yönelik sistemli kara ve hava harekâtı yapılması ve terör bitene kadar sürekliliği;
Örgüte yönelik psikolojik harekât;
Şehir merkezlerindeki örgüt yapılanmasının çökertilmesi (KCK operasyonları gibi);
Çoktan bitmiş olan “açılım” sürecinden vazgeçilmesi (Özdağ, Öcalan’ın muhataplık talebi ile birlikte açılım sürecinin bittiğini birçok defa dile getirmişti.) vb.
Özdağ, Abdullah Öcalan’ın örgüte 31 Mayıs’tan itibaren kanlı eylemler yapma talimatını kendi geliştirdiği sistemle verdiğini ve 31 Mayıs gecesi İskenderun’da gerçekleşen eylem, İzmir’de yakalan patlayıcılar ve Gümüşhane-Giresun hattında olanları örnek göstermişti.
Prof. Dr. Ümit Özdağ, Prof. Dr. Çağrı Erhan gibi bu mesele üzerinde çalışan, bilgi birikimi yeterli uzmanların yazdıkları ve söyledikleri dikkate alınmadı. “Açılım da açılım” inadı yüzünden, İskenderun, Osmaniye, Şemdinli, Elazığ, Diyarbakır ve İstanbul’da meydana gelen terör eylemlerinde 31 Mayıs – 22 Haziran tarihleri arasında 28 asker ve iki asker yakını sivil şehit oldu.
Uzmanlar, en önemli önlem olarak, toplumsal tansiyonun düşürülmesi ve terörle mücadele konusunda iktidar ile muhalefetin birlikte hareket etmesini gösterdiler. MHP Lideri Devlet Bahçeli, bir dizi çözüm önerisini havi dosyayı Cumhurbaşkanlığı makamına iletti ve muhtevasını yazılı olarak açıkladı. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu da İstanbul’da yaptığı görüşmede Cumhurbaşkanı’na çözüm önerilerini arz etti.
Buna mukabil siyasi iktidar Türkiye’de toplumsal tansiyonu yüksek tutmayı sebeb-i hayat biliyor olmalı ki, her olaydan sonra muhalefete saldırılıyor ve siyasi ortam gergin tutulmaya çalışılıyor. Başbakan’ın bu elim olaylardan hemen sonra 22 Haziran günü yapmış olduğu TBMM Grup toplantısındaki konuşması tamamen muhalefeti suçlayıcı, hatta onları terör örgütü ile aynı kefeye koyan bir muhtevada idi.
AKP Genel Başkan Yardımcıları Suat Kılıç ve Hüseyin Çelik ardı ardına çıktıkları televizyon programlarında terörün tek müsebbibi olarak muhalefet partilerini göstermeye matuf konuşmalar yapıyor.
Şimdi diyoruz ki; siyasi iktidar çözüm arıyorsa uzmanların görüşlerini dikkate almalı, muhalefet partileri ile kavgayı bırakıp toplumsal uzlaşma yolunu seçmeli ve çoktan iflas etmiş olan “Kürt Açılımı => Demokratik Açılım => Milli Birlik Açılımı” her ne ise muhtevasını kendi bile bilmediği ucubeden vazgeçmelidir. Terörün önlenmesi daha radikal tedbirlere bağlıdır.
Apo ne demişti:
“Dört yıl önce elimi birçok şeyden çekmiştim, ancak barışçıl bir çözüm ihtimali için yine elimden geleni yaptım. Bundan sonra bunu yapmayacağım. 31 Mayıs’a kadar bekleyeceğim. Bu zamana kadar olumlu bir gelişme olmazsa artık hiç bir şeye karışmayacağım. Böyle bir savaş gelişirse bu sadece öyle dağla da olmaz, şehirlerde de bunun etkisi çok büyük olur. Her şehirde büyük katliamlar da gelişebilir. Halkımız bunu bilmeli ve buna hazırlıklı olmalıdır.”
TAK yine sahnede:
İstanbul Halkalı’daki saldırıyı, Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) grubu üstlendi. PKK’nın şehir eylemlerini yapan TAK, yola döşenen bombaların sorumluluğunu üstlendiklerini ve sivilleri askeri hedeflerden uzak durmaları konusunda uyardıklarını açıkladı. 2003 yılında kurulan TAK, ilk kanlı eylemini 6 kişinin hayatını kaybettiği Kuşadası’nda gerçekleştirdi. İstanbul’daki ilk kanlı eylemini ise 2008 yılının Temmuz ayında Güngören’de yaptı ve 17 sivil hayatını kaybetti. Dün meydana gelen son saldırı ise TAK’ın 2 yıl aradan sonra İstanbul’da gerçekleştirdiği, sonucu ölümle biten ikinci eylemi oldu.