Türk Tabipler Birliği Covid-19 İzleme Grubu üyesi ve Halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala, pandemi döneminde Covid-19 enfekte olan sağlık çalışanlarının meslek hastalığı statüsünde değerlendirilmesinde yaşanan sorunları anlattı.
Kayıhan Pala, “Meslek hastalığı tanısı koyma sırasında kişinin bu meslek hastalığına yol açan etmeni, çalışma koşulundan aldığının kanıtlanması isteniyor. Çünkü iktidar ve Sağlık Bakanlığı, bir sağlık çalışanının Covid-19 hastalığını sağlık çalışanı olmasa da geçirebileceğini, bu sebeple sağlık çalışanı olduğu için bu hastalığı geçirdiğini kanıtlaması gerektiğini söylüyor.
Türkiye’deki problem, meslek hastalığı tanısı konduktan sonra işverenin tazminat ile karşı karşıya kalması sebebiyle meslek hastalığı tanısı konmasında zorluklar yaşanması. Çünkü meslek hastalığı tanısı konduğunda işveren bir tazminatla karşıya karşıya kalıyor. Bu yüzden de tanı konmaması için bir sürü şart sıralanıyor.
Bizim ve Türk Tabipler Birliği’nin savunduğu nokta, eğer bir sağlık çalışanı pandemi döneminde Covid-19 ‘a yakalanmışsa bunun meslek hastalığı olduğunu kanıtlaması için uzun bir sürece sokulmaması gerektiği.
Bir kişinin virüsü işyerinde mi başka yerde mi aldığı kanıtlamak şu noktada oldukça güç. Aylar önce Sağlık Bakanı 120 bin sağlık çalışanının Covid-19 enfekte olduğunu duyurmuştu, bunların içinden meslek hastalığı tanısı almış olan tek bir sağlık çalışanı yok. Sizce burada bir tuhaflık yok mu ? Kaldı ki bizim tahminlerimiz enfekte sağlık çalışanı sayısının 200 binin üzerinde olduğu şeklinde.
Güncel rakam söylenmediği için bilemiyoruz. Çünkü Sağlık Bakanı yorum yapmıyor. Ancak 120 bini referans alacak olsak meslek hastalığı tanısı konan bir kaç kişi de vefat etmiş ve bunu kanıtlamak için uzun bir sürece maruz kalan insanlar.
Eğer ILO düzenlemesine bakacak olursa mutlaka bu süreci kanıtlama gerekliliği yok. Uluslararası Çalışma Örgütü diyor ki bu kişiye meslek hastalığı diyebilmeniz için bazı kurallar var. Hastalık ve meslek hastalığı arasındaki ayrım gibi. Eğer bir meslek hastalığı topluma göre daha fazla görülüyorsa o zaman bunun meslek hastalığı kabul edilmesi gerekir.
ILO meslek hastalığında iki ana unsuru gündeme getiriyor. Birincisi bir çalışma kolunda iş faaliyetinden o etkene maruz kalmak suretiyle o etkene neden olan hastalık bu nedensel ilişki unu kanıtlamak kolay. Ancak bunun dışında bir meslek grubu hastalık etmenine daha fazla maruz kaldığı için nüfusun geri kalanına göre daha yüksek oranda hastalanıyorsa o zaman bu meslek hastalığında ana unsur olarak kabul edilir.
Dolayısıyla 1 milyon sağlık çalışanından 200 bini enfekte olmuş oran % 20.
Türkiye nüfusu 83 milyon, % 20 oran için en az 16.6 milyon enfekte olan insan olması gerekir ki böyle bir rakam yok. O zaman Covid-19 sağlık çalışanları için bu noktada meslek hastalığı kabul edilmelidir.
ILO düzenlemesi bunun meslek hastalığı sayılması için yeterli. Dünyada bunu uygulayan ülkeler var. Örneğin Belçika. Hatta Belçika sadece sağlık çalışanlarını değil, güvenlik görevlileri, gıda işlerinde çalışanları da yüksek düzeyde maruz kalma nedeniyle meslek hastalığı kapsamına almış durumda.”
Prof. Dr. Kayıhan Pala, pandemi nedeni ile yapılması planlanan ek ödemelerle ilgili son gelişmelere ilişkin de; “Pandemi nedeniyle yapılması beklenen ek ödemelerde de bir adaletsizlik söz konusu. Temel ücreti ve refah düzeyini sağlamaya yönelik özlük hakları göz ardı ediliyor. Özel sektör hastanesi ile devlet hastanesi ve Üniversite hastaneler arasında büyük bir uçurum var. Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastane ve şehir farkına göre de ek ödemelerde ciddi bir fark var. Kaldı ki bu ödemeler de yapılmadı. Refah düzeyini sağlayacak temel ücret üzerinden ödeme yapılmalı. En çok hizmeti sunan asistan ile geride duran uzman asistandan daha fazla ek ödeme alıyor. Bu adil değil.”