H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

Batı “Sevgiyi” Anadolu’dan Öğrensin!

Batı “Sevgiyi” Anadolu’dan Öğrensin!

Her yıl ülkemizde de kutlanan 14 Şubat’a “Sevgililer Günü” desek de, 14 Şubat tarihinin tam karşılığı” Aziz Valentin Günü” (St Valentine’s Day). İsminden de anlaşılacağı üzere Hıristiyan azizin anısıyla da ilgili bir gün.  Bugün için ise, küresel bazda milyarlarca dolarlık bir sektöre dönüşen bir Katolik geleneği…

Amacım Batı geleneğini neden kutladığımız konusunda bir tartışmaya girmek değil.

“Sevgiyi paylaşan ve birbirine sevgi hediye eden” bir toplum olarak, kendi özümüzde var olanları unutarak, Kapitalist batının maddeleştirdiği sevginin peşine düşmemizi sorgulatmak.

“Bir kez gönül yıktın ise, Bu kıldığın namaz değil. Yetmiş iki millet dahi, Elin yüzün yumaz değil” der Derviş Yunus  

Anadolu geleneği sevgiyi iki kişiyle ve iki kelimeyle sınırlamaz, “gönül kırmamak, hiçbir canlıyı incitmemek, geçimli olmak, bilgili olmak, paylaşmak, adaletli olmak” gibi geniş bir alanda tanımlar.

Sevgi gönüllerde doğar, tatlı dilde cana gelir.  

“Herkes ayıbını ve kötülüğünü görebilmeli ve bunları düzeltmek için çaba göstermelidir” der.
Yunus Emre “Kötü düşüncelerden arınmamızı, mal, mülk hırsından sıyrılmamızı, sen-ben kavgasından uzak kalmamızı, tanrı ve insanlık yolunda çaba göstermemizi” söylerken de, her seferinde sevginin hangi gönüllerde büyüyebileceğini işaret eder.

Bugün Batının, “sevgililer günü” olarak yaşatmaya çalıştığı “sevgi alışverişiyle” Anadolu’da ki sevgi anlayışının ve özünün aynı olması mümkün değil. Sömürenler, çocukları bile savaşın mağdurları yapanlar… İnsanları evlerinden, ocaklarından, topraklarından koparanlar, doğayı acımasızca yok edenler hangi sevginin temsilcisi ve hangi sevginin kutlayıcısı olabilir ki?

Batının kanlı geleneğine karşılık bizler, Karıncayı bile incitmem deme! Bile den incinir karınca; Söz söylemek irfan ister, Anlamak insan…” diyen bir geleneğin mensuplarıyız…

 Ki bizler,  

Batı’nın hissetmekle, yaşamak arsındaki kopukluğuna ve tek dişi kalmış medeniyetine karşılık, Hoca Nasrettin’in kişiliğinde olgunlaşmış, Hacı Bektaşi Veli’nin dergâhında pişmiş, Yunus’un ocağında yanmışız. Her geçen kuşak bir sonrasına sevgiyi miras bırakmış. Batının sömürgeci, soygun düzenine karşılık komşularımıza, “Aç mısın kardeşim, gel olanı bölüşelim” diyebilmişiz…  

Biz Hacı Bektaş Veli’nin “bilgi ve erdem kandilini yakarak Anadolu’da oluşturduğu hoşgörü ve de sevgi iklimini içselleştirmiş Anadolu’yuz.  

Bu bağlamda “2021’in Hacı Bektaş Veli Yılı” ilan edilmesi sadece ülkemiz için değil, bütün dünya için önemlidir. Bu yılın, yenilenme ve arınma açısından değerlendirilmesi gerekir.

 Sevgi yurdunda büyümeden, sevgili olunur mu? 

Hacı Bektaş, “Yaratılanı, yaratandan ötürü hoş gör, sev, say” derken,  inancın odağına sevgiyi-saygıyı, yardımlaşmayı, barışı, özveriyi, tevazuyu oturtmuş, bunlara ulaşmayı insanlık için hedef göstermiş ve amaç saymıştır.

Hacı Bektaş Veli’ye kulak vermek, Yaratana ve sevene; sevgili olmanın özünü kavramak demektir.  

Anadolu iklimini yaşamadan ve yaşatmadan, karanlığın, katılığın, yobazlığın karşısına dikilmeden, geleceğe umut, barış, dostluk akıtmadan ne sevginin varlığından bahsedilir ne de, sevgili olunur. “De ki: Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak aklı selim sahipleri öğüt alır.” (Zümer, 39/9).

İnsana dair tüm güzelliklerin kuruduğu bir ortamda Batı ile birlikte sözde “sevgi/li günü” kutluyoruz… Ve biz de kendimizi ve değerlerimizi bilmeden bu içi boş günlere balıklama atlıyoruz.

Ey sevgili ülkem; özüne dön; kendinde ki ummanı ve manayı gör.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!