Hafta içinde pek çok şey yazılıp söylendi. Birkaçı istisna, hepsi yüzeysel şeylerdi. Güvenlik uzmanları ve askerleri dinledim. Genelde doğru şeyleri söylediler. Ben ise farklı bir açıdan yaklaşacağım.
Sınırlarımız içinde pek çok kilise ve havralar var. Yakışan şey bizimle bütünleşmeleri acımızı paylaşmaları idi. Ancak vahşi batının içimizdeki temsilcileri olan kiliseler “Süryani kilisesi- Ermeni kilisesi- Fener Rum patrik hanesi -Vatikan’ın uzantısı olan kiliseler-sözde insan hakları dernekleri ve diğer sivil toplum kuruluşları” ve Dahi Ayasofya’nın tekrar cami olarak açılmasına çok üzülen Vatikan’ın Papası; bizim soy kırıma uğratılan yiğitlerimize acep neden üzülmezler.
Dostlar alışverişte görsün kabilinden, neden basit bir taziyede bile bulunmazlar! Yürekleriniz de cüppeleriniz gibi mi kara. Bize Orta çağ karanlığındaki papazlar gibi mi düşmansınız.
Bu düşmanlığınızı, Avrupa’daki camilerimize saldırarak– yurttaşlarımızı öldürerek- yasalarla verilmiş haklarını gasp ederek– mültecileri perişan ederek veya insanlık dışı anlayışla Adalar denizinin (Ege) karanlık sularında gömerek- mi pekiştiriyorsunuz?
İçimizdeki türevleriniz fark etmediğimizi mi sanıyorlar. Her şeyin bir sonu olduğu gibi; sizin vahşetleriniz de bizim ellerimizde son bulacaktır. ABD’de düşmanlık esasına dayanan ihtiyaçtan dolayı mı Türk ve Türkiye düşmanları iş başına getirildi! Sanırım bu ihtiyacı ertelenemez görmüş olmalısınız.
İçimizdeki at gözlüğü takanların sayesinde, biraz daha rahat edin bakalım. Biz Türkler; toplum mühendisleri tarafından peydahlanmış yapay bir ulus değiliz. Devletimizde Muz devleti hiç değildir. Sınırlarımız cetvelle çizilmedi. O zamanın hainlerinin giriştikleri isyanlar nedeniyle bizim olandan bir süreliğine ayrı kaldık.
Sevgilimize (yurdumuzdan hile ile koparılan illerimize) en kısa sürede kavuşacağız. İçimizdeki batı ne yaparsa yapsın bu kavuşmaya engel olamayacaktır. Hiçbir siyasal mühendislik devletimizin güçlenmesine ve kendi özüne sımsıkı sarılmasına engel teşkil edemeyecektir.
Çocuğun düştüğü yerden kalkması gibi, bizde düştüğümüz yerlerden ayağa kalkıyoruz. Vaktiniz azaldı, kalan kısmının sefasını sürün. Doğada her şey bir hesaba göredir. Sizin nasıl hesaplarınız varsa! Bizim de sizinkilerden daha keskin-ince hesaplarımız var.
İçimizdeki ve dışımızdaki vahşi batı! Bizlere yas tutturamayacaksınız. Şehitlerimizin hesabı sizlerden sorulacaktır. Vakit yas tutma zamanı değildir! Vakit intikam alma zamanıdır. Katillerin içimizde yaşayan yakınlarından da hesap soracak birileri elbet çıkacaktır! Kim bilir, belki yarın, belki de yarından da yakın!
Bir kısım siyasetçilerimiz ve partiler, taşın geldiği yöne dikkat çekseler iyi olacak. Yerli ve ulusalcı olan sivil toplum örgütleri, karalama kampanyalarına karşın devletimizi güçlendirecek- birliğimizi pekiştirecek- moral desteği artıracak girişimlerde bulunmalıdır.
Görklü Çalap’ımız, içimizdeki ve dışımızdaki vahşi batının temsilcilerine haddini bildiren, moralimizi bozmaya çalışan gafillere cezasını verecek olan tüm yurttaşlarımızı korusun. Çalab’ımızın görkemli selamı böylesine kutsanmış evlatlarımızın üzerine olsun vesselam.
