Sonuç almak doğru zaman, doğru yer ve doğru ilişki gerektirir. Ahlaken doğru olanı yapmak siyaseten doğru sonucu almak için yeterli değildir. Bilindiği gibi siyasette sonuç almak diğer her faktör ve aktörden daha önemlidir. Siyasetin doğruluğu jeopolitik gerek ve gerçeklikle uyumlu olmaya bağlıdır.
Küresel bilek güreşi!
Soğuk savaş sonrası meydana gelen olaylardan hiç birisi Suriye kadar ABD ve Rusya’yı karşı karşıya getirmemiştir. Suriye coğrafyası, bir tarafında ABD-AB-İsrail diğer tarafında Rusya ve ona müzahir ülkelerin bulunduğu iki tarafın bilek güreşine dönüşmüştür.
ABD’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı BOP ve Arap Baharı çerçevesinde dizayn etme stratejisi Suriye jeopolitiğinde Rusya engeliyle karşılaşmıştır. Rusya Karadeniz’deki varlığını Kırım’ı iltihak ederek hem güçlendirmiş ve hem de sürekli hale getirmiştir. Akdeniz’deki varlığının tahkim edilmesinin yolunun da Suriye’den geçtiğini bilmektedir.
Rusya için Akdeniz ve Suriye’de var olmak Esat rejimi ile birlikte olmaktır.
ABD ve Rusya özelinde küresel güçler bölgede bilek güreşi yapmaktadır. Her iki tarafta bilek güreşini yerel güçleri kullanarak gerçekleştirdiklerinde zayiat vermemektedir.
Sonuçta yıkılan İslam kentleridir, ölenler Müslümandır ve yağmalanan İslam medeniyetidir.
Türkiye ve İran’ın tehlikeli karşıtlığı!
Yalnız küresel güçler değil bölgenin en etkili iki gücü olan Türkiye ve İran da hem Suriye ve hem de Irak’ta tehlikeli biçimde karşı karşıya gelmiştir.
Bölgede İran ve Türkiye’yi karşıt hale getiren mezhep farklılıklarıdır.
İran Şii fanatizmi içerisinde bölgeye doğrudan müdahale etmiştir.
Öyle ki Halep’te Rusya ile Türkiye’nin üzerine mutabakata vardığı ateşkes şartlarını İran bu yüzden engelliyor. İran’a bağlı Şii milisler Halep’ten tahliyelere engel oluyor.
İran bütün siyasetini mezhep üzerine oturtmuştur. Öyle ki İran, İdlib’de muhaliflerin kuşatması altındaki Şii kasabaları olan Fua ve Kefreyya’da bulunan sivillerin, Halep’teki sivillerle eş zamanlı olarak tahliye edilmesini istemiştir.
İran daha önce Şam’ın kırsalında Hizbullah tarafından kuşatılan muhaliflerin denetimindeki Madaya ve Zebadani bölgelerine yardımın ulaşmasına izin verme karşılığında Fua ve Kefreyya’ya da aynı miktarda yardım girmesini istemişti.
İran bölgede olan biteni Şii-Sünni çelişkisi üzerinden okuyor.
Diğer yandan işi Türkiye düşmanlığına kadar vardıran Irak’ı bu yönde teşvik eden de İran’dır. İran bir yandan Şii milisleri, diğer yandan bizzat askerlerini hem Irak ve hem de Suriye’de Türkiye’ye karşı harekete geçirmiş durumdadır.
İran’ın PKK’yı da Türkiye aleyhine mobilize ettiği de bir gerçektir.
Bölgede İran’ın Türkiye karşıtlığı sıcak bir çatışmaya neden olacak kadar büyük bir tehlike arz etmektedir.
ABD ve İran’ın Türkiye’ye oynadığı oyun!
İran bir yandan ABD diğer yandan bölgede Türkiye’nin bileğini bükmeye çalışmaktadır.
İran mezhep, ABD ise terör üzerinden Türkiye’ye diz çöktürmeye çalışmaktadır. İran ve ABD’nin kontrolündeki Irak hükümeti terör örgütü PKK’ya resmiyet kazandırmıştır.
Irak hükümet yetkililerinin, PKK’ya karşı olmak yerine ABD’nin Bağdat büyükelçiliği ve askeri danışmanları aracılığı ile PKK’nın öncülüğünde YBŞ’ye lojistik ve askeri destek vermektedir. Irak hükümetinin son 14 ay içinde YBŞ’ye gönderilen toplam silah yardımının 38 milyon doları aştığı belirtiliyor.
ABD’nin Türkiye yönünden çok daha vahim gelişmeler planladığı açıktır. PKK’nın Suriye kanadı olan PYD’ye ABD helikopterlerle ağır ve etkili silahlar verdiğini açıklanmıştır.
ABD’nin verdiği silahlar arasında stinger füzeleri ve zırhlı araçlara karşı kullanılabilecek roketlerin olduğu da ifade ediliyor. Ayrıca ABD’nin Suriye’de YPG’ye dayalı güvenli bir bölge oluşturmayı planladığı da açıklanmış durumdadır.
Gelişmeler Türkiye’yi büyük bir risk altına sokmuştur.