Toplumsal gerilim, kutuplaştırma, ötekileştirme ve şeytanlaştırma 15 Temmuz öncesinde siyasetçilerin başat tutumuydu. TBMM’ye, vatandaşa ve polis özel harekâta atılan bombalar siyasi parti, mezhep, ideoloji farkı gözetmeyince gözler açıldı sandık.
Yenikapı’da üç parti bir araya geldi. Devlete, milli iradeye ve millete karşı hain darbe girişimi karşısında yekvücut bir görüntü verildi. Siyasi söylemler yumuşadı, siyasi parti liderlerinin bir araya gelmeleri sıklaştı ve demokrasiyi koruma adına üç parti de ortak tavır koydu.
Teröre ve darbe girişimine karşı ülkeyi korumak için iktidar OHAL ilan etti. Muhalefet normalleşme adına bunu da destekledi. OHAL kapsamında çıkarılan KHK’lar görüşlerin farklılaşmasına neden oldu. KHK kapsamında yapılan kitlesel tutuklama ve ihraçlara muhalefetten itirazlar gelmeye başladı.
İktidar OHAL’i fırsata çevirdi. FETÖ’ye operasyon muhalefete operasyona dönüştürüldü. Halkın feryatları, iktidar tarafından “kavgada yumruğun hesabı yapılmaz” misali bilinçli olarak geçiştirildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bile “at izi it izine karıştırıldı” demek zorunda kaldı. Teröre yardım ve yataklık eden belediyelere kayyum atanınca CHP buna da karşı çıktı ve sonuçta KHK’ları Anayasa Mahkemesine götürdü!
Erken genel seçim işareti mi?
Halk siyasilerden feraset, basiret, beraberlik ve birliktelik beklerken birden bire Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Lozan’ı birileri zafer olarak yutturuyorlar” deyiverdi. Cumhurbaşkanı ‘Düşman Sevr’i göstermiş Lozan’a razı etmiş. Kıyalarımıza yakın adalar, Lozan masasının hakkı verilmediğinden kaybedildi’ anlamına gelen sözler etti.
Lozan’da neyin mümkün olduğu ya da olmadığı tartışılabilir. Zamanın şartlarını dikkate alanlar, gerçekler ve doğru bilgilere sahip olanlar bunu doğru yer ve zamanda bunu yaparlar.
Cumhurbaşkanının hiçbir makul neden yokken Lozan konusunu açması ancak Yenikapı ruhunun sona erdirilmesi amacına hizmet eder. Cumhurbaşkanının kafasında herhalde erken genel seçim var. Bu yüzden hem siyaseti geriyor hem de CHP’yi hırpalamak istiyor.
AKP’nin işgal edilmesine izin verdiği adalar
Ege’de bugün fiilen on altı ada ve kayalık üzerinde Yunanistan fiili durum yaratmıştır. Yunanistan’ın adalarda yerleşim yerleri inşa etmiş, asker yerleştirmiş ve Yunan bayrağı dikmiştir.
Yunanistan tarafından fiilen işgal edilen Türkiye ait ya da itilaflı olan 16 adanın isimleri şöyledir: Ege’deki Hurşit, Fornoz, Eşek, Nergizçik, Bulamaç, Kalolimnoz, Keçi, Sakarcılar, Koçbaba ve Ardacık adaları ile Akdeniz’deki Gavdos, Dhia, Dionisades, Gaidhouronisi ve Koufonisi adaları.
Birinci Dünya Savaşı’nda sonra 1923’te imzalanan Lozan Anlaşması ile Ankara’nın Ege ve Akdeniz’de 9 adayı Yunanistan’a bırakmayı kabul etmişti. O Anlaşmada adı geçen adalar arasında Yunanistan’ın 2004’ten bu yana ele geçirdiği bu 16 ada yoktur.
Yunanistan fiili durum yaratarak Ege’deki kayalık ve adacıklar üzerinde Erdoğan iktidarı döneminde hâkimiyet tesis etmiştir. Bugün bu adalar halen Yunanistan’ın işgali altındadır. Cumhurbaşkanı ve hükümet bu konuda ses çıkarmamaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan kendi döneminin hesabını verecek yerde Lozan’ın hesabını sormaktadır.
Adaları ve Süleyman Şah’ı koruma, Lozan’ı sorgula!
AKP, Lozan’ın kazanımlarını koruyamamakta ama kayıplarını dile getirmektedir. Tansu Çiller’in Kardak kayalıklarıyla ilgili olarak ortaya koyduğu iradeyi gösteremeyenlerin Lozan’dan söz etmeye hakkı yoktur. Lozan konusunda söylenenler şark kurnazlığıdır; dünü göstererek bugünü gözden kaçırmaktır.
AKP iktidarı, Türkiye sınırına 38 kilometre mesafede olan Süleyman Şah Türbesi’ni yerinde muhafaza etmekte büyük bir acizlik ve iradesizlik göstermiştir. Süleyman Şah Türbesini havaya uçurarak içindeki emanetleri Türkiye sınırının dibine taşımıştır.
Ege’de Yunanistan’ın 16 adayı işgal etmesine karşı koyma cesaretini gösteremeyenler, Türk toprağı olana Türbeyi muhafaza ve müdafaa edemeyenler Lozan’ı sorguluyor. Hayret!