VURULDUK EY HALKIM; UNUTMA BİZİ
Uğur Mumcu…
Uyuşturucu ve silah kaçakçılığının uluslararası bağlantılarını ve kaçakçılığın terör bağlantılarını ortaya çıkardı.
Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’nın kaçakçılık mafyası ve Bulgaristan ile ilişkilerini belgeledi.
“Türkiye bu kaçakçılık mafyasının neresinde yer alıyor, paralar hangi örgütlere akıyor, bu paralarla desteklenen terör nasıl tırmandırılıyor?” sorularını yanıtladı.
Mumcu Amerikalıların, MİT mensuplarının maaşını ödeyecek kadar Türkiye’nin içlerine girdiklerini yazdı, İmam Hatip mezunlarının Harp Okulları’na alınmasına karı çıkıp bu gidişle şeriat gelecek laikliğin ruhuna el-Fatiha okuyacağız diyordu.
24 Ocak 1993’te Ankara’da Karlı Sokak’taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek yaşamını yitirdi.
Suikasta uğramadan önceki süreçte, Uğur Mumcu, Kürt Dosyası adlı kitabını yazmaktaydı. Bu kitabında PKK’nın oluşumunu, Kürt ayaklanmalarını, Öcalan’ın aldığı dış desteği ve Barzani-İsrail-Öcalan ilişkisini incelemekteydi. Kitabını bitiremeden ölmüştür.
Mumcu 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırmaktaydı.
Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmiştir. Suikastın failleri yakalanamamıştır.
“Cemaatlere, tarikatlara giren çocuklar 30 sene sonra general olacaklar, Cumhuriyet’e karşı ayaklanacaklar.” diyen Mumcu’nun dikkat çekip canından olduğu her şey gerçekleşti, Ergenekon, Balyoz Davası süreçlerini ve 15 Temmuz’u yaşadık.
Suikastı; İslami Hareket, İBDA-C, Hizbullah gibi örgütler üstlendi. Suikastın arkasında Mossad’ın ve kontrgerillanın olduğu da iddia edilmiştir.
Bununla beraber, ağabeyi Ceyhan Mumcu kendi yaptığı araştırmada ölümüne yakın bir süre içerisinde Mossad ve Barzani ilişkisi ortaya çıkınca İsrail büyükelçisinin ısrarla kardeşi Mumcu’yla bire bir olarak görüşmek istediği, ancak Uğur’un tek görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin yapıldığını belirtmiştir.
Ali Gaffar Okkan…
1973’te Polis Akademisi’nden mezun olarak İzmir İl Emniyet Müdürlüğü’ne komiser yardımcısı olarak atandı.
18 Kasım 1997’de Diyarbakır gibi yıllarca PKK ve Hizbullah terörünün ve aşırı göçün ağır sonuçlarını yaşayan bir ile emniyet müdürü olarak atandı.
Hüseyin Velioğlu’nun İstanbul Beykoz’daki villasına yapılan baskında büyük rolü vardı. Gaffar Okkan, Hizbullah’ın çökertilmesinde çok önemli bir rol oynadı.
Kadın polisler Diyarbakır’da ilk kez onun emriyle sokağa çıktılar, trafiği yönettiler. Gaffar Okkan, iki küçük otomobil aldı ve mavi-beyaza boyattı, ikişer kadın polis görevlendirdi. Bir otomobil kaybolan çocukları toplayıp ailelerine teslim ediyor, diğeri de yürümekte zorlanan yaşlılara yardım ediyordu.
Havaalanındaki kadın polisler, yaşlı yolcuların bilet işlemlerini yaptı, onlara uçaklarına kadar eşlik etti. Havaalanına tekerlekli sandalye aldırdı. Okan’ın ilklerinden biri de, şehrin önemli merkezlerine kameralar taktırmasıydı. Gece yarılarına kadar makam odasındaki dev ekranda sokakları gözlerdi.
Diyarbakır başta olmak üzere bölgede ve İstanbul’da yapılan Hizbullah operasyonlarında önemli rol üstenen Gaffar Okkan’ın en büyük hayali ise 24 Ocak 1993 tarihinde Ankara’da aracına patlayıcı yerleştirilerek öldürülen Uğur Mumcu suikastını aydınlatmaktı.
Okkan, Mumcu’dan sekiz yıl sonra aynı gün, yani 24 Ocak’ta öldürüldü.
Gaffar Okkan, Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü görevinde iken 24 Ocak 2001 günü saat 17.40 sularında Valilik binasına doğru seyir halindeyken Şehitlik semti Sezai Karakoç Bulvarı’nda kurulan pusuda şehit odu.
Cinayet hâlâ çözülememiş olmakla birlikte, Hizbullah tarafından işlendiği iddia edilmektedir.
24 Ocak Kararları…
- %32,7 oranında devalüasyon yapılarak günlük kur ilanı uygulamasına gidilmiş,
- Devletin ekonomideki payını küçülten önlemler alınmış, KİT’lerdeki uygulamaya paralel olarak tarım ürünleri destekleme alımları sınırlandırılmış,
- Gübre, enerji ve ulaştırma dışında sübvansiyonlar kaldırılmış,
- Dış ticaret serbestleştirilmiş, yabancı sermaye yatırımları teşvik edilmiş, kâr transferlerine kolaylık sağlanmış,
- Yurt dışı müteahhitlik hizmetleri desteklenmiş,
- İthalat kademeli olarak liberalize edilmiş, ihracat; vergi iadesi, düşük faizli kredi, imalatçı ihracatçılara ithal girdide gümrük muafiyeti, sektörlere göre farklılaşan teşvik sistemi ile teşvik edilmiştir.
Adalet Partisi azınlık hükümetinin Başbakan’ı Süleyman Demirel’in Başbakanlık Müsteşarı ve Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşar Vekili olarak atadığı Turgut Özal, 24 Ocak 1980’de “ekonomik hayatın yeniden düzenlenmesi” olarak belirtilen bu kararları açıkladı.
12 Eylül darbesi sonrasında kesintisiz biçimde uygulamaya konulan 24 Ocak Kararları, 1978’de IMF, Dünya Bankası ve OECD gibi uluslararası sermaye örgütlerinin Türkiye’den taleplerini formüle ediyordu. Kararlar Türkiye’yi uluslararası sermayeye açarken, yerli sermayeyi de ‘piyasa serbestliği‘ adına, emeğe karşı güçlendirilmeyi amaçlıyordu.