Geçen kulaklığımı taktım bir yandan şarkı dinleyerek bir yandan kara kara düşünerek yolda yürüyordum. Ne olacak bu memleketin hali herkes dert yanıyor sonuna kadar da haklılar millet ekonomik sıkıntının içinde inim inim inler iken siyasetin muktedirleri gariban halkı görmüyor, duymuyor, hissetmiyor. Maddi zorluklar sebebi ile intihar eden onlarca insanın, vatandaşımın, halkımın haberini okudukça kahroluyorum. Bir şey yapmak lazım ayağa kalkmak lazım… Kendime bakıyorum maddi gücüm çok değil hatta bir yığın borç içinde yerimizde sayar olduk. Üniversiteyi bitirdim Yüksek Lisans için Ankara Üniversitesi’nin sınavlarına gireceğim sonuç olumlu da olsa olumsuz da olsa hep hayalim olan bu milleti sefaletten, açlıktan, darlıktan kurtarma fikrinden geri durmayacağım. Ah diye iç geçirip yolumda yürüyorum kulaklıkta çok sevdiğim bir sanatçı herkese de sanatçı denmez bu arada sanatçı halkınının dertlerinin aynası olmalıdır, sanatçının derdi millet olmalıdır, yani en azından benim için öyle. Hiç sanat sanat için mi yoksa toplum için mi tartışmasına girmeden acılar ile yoğrulan ve hala inim inim inleyen Anadolu’da onların yaralarını sarmaya çabalamayanlar benim gözümde sanatçı değildir diyor ve konuyu kapatıyorum. Meselenin özünden sapmadan kulaklığıma o çok sevdiğim Cem Karaca‘nın bir şarkısı denk geldi. Tesadüf veya tevafuk ne denirse densin aklımda memleketin ekonomik sıkıntısı varken şöyle diyordu Cem Karaca:
“Hava bedava bulut bedava
Dere tepe bedava yağmur çamur bedava
Bedava yaşıyoruz dostlar bedava
Otomobillerin dışı
Sinemaların kapısı
Camekanlar onlar bedava
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava
Kelle Fiyatına hürriyet
Esirlik bedava
Bedava yaşıyoruz dostlar bedava… “
Ne ironik, ne ders alınası … Kendi akranlarımdan çoğu yurt dışına gitmeyi düşünüyor, umudunu kesenler var … Ne acı… Bir milletin evlatlarının ülkesinden gitmeyi istemesi kadar acı bir durum yoktur.
Tüm siyasiler bir takım hareketler içerisinde ama yetersiz… Siyasetin üstü bir siyaset yapmak lazımdır. Kutuplaşan tüm taraflara karşı artık yeter diye bağırmanın vaktidir. Demokratik teamüller çerçevesinde insan odaklı, kardeşçe kucaklaşmanın zamanı gelmiştir. Keşke tüm milletime sesimi duyurabilse idim. Lider olmak için değil, kişisel egolarım ve popülist duygular ile hiç değil aşık olduğum milletimin her alandaki hürriyeti için ve birliği için tüm samimiyetimle mücadele ediyorum ve inanıyorum elbet bir gün tüm sesimi milletim duyacak ve milletimin vicdanında yer bulacaktır.
“Sen yanmazsan ben yanmazsam nasıl çıkar aydınlığa?” diyen Nazım’ın dediği gibi yanmayı ve memleketi için canla başla çalısmayı vazife bilmek gerek Ziya Gökalp’in dediği gibi “Sakın hakkım var deme. Hak yok, vazife vardır !” Barış sende herkese şirin görünme çabasındasın galiba hem Nazım hem Ziya diyorsun mu diyeceksin? Geçmişimiz tarihimiz hakkında da mı kutuplaşmamızı istersiniz yoksa? Onu diyenler de bilsin ki Nazım Hikmet’te Yahya Kemal’de Ziya Gökalp’de benim. Ben Barış Çağlayan’ım ve yeni başlıyoruz avazımın çıktığı kadar bağıra bağıra “ Ne harabi ne harabatiyim , Kökü mazide olan atiyim ! Kazanacağız çocuklar size söz veriyorum kazanacağız…