Son aylarda Türkiye’yi hayati derecede ilgilendiren üç önemli olay gerçekleşti. Bunlardan birincisi THK’nın Gara’daki PKK’nın gizli depolarını havaya uçurtmasıdır. İkincisi ise Rusya’nın Suriye’ye müdahale etmesidir. Üçüncüsü ise Almanya Başbakanı Merkel’in Türkiye’yi mülteci eksenli olarak ziyaret etmesidir.
Önce THK’nın yaptığı operasyona kısaca değinelim: THK’nın 24 Temmuz sonrası Kandil’in Gara bölgesine düzenlediği hava operasyonu içeride “çözüm süreci” fanatiklerini dışarıda ise ABD’nin suçüstü yakalanmasını sağladı. Vurulan depolardaki bütün mühimmat ABD ve başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleri tarafından sözde IŞİD’e karşı PYD’ye gönderilmişti.
PKK, süreçte mağaraları, dağları, kentleri cephaneliğe çevirirken çözüm süreci fanatikleri ve akiller halkı barış, demokrasi ve kardeşlik söylemleriyle meşgul ettiler. PKK’nın çözüm sürecinde barışa değil silaha, siyasete değil şiddete yatırım yaptığı ve bunun Suriye’deki gelişmelerden daha çok Türkiye’yle ilgili olduğu açıktır.
Gara’da mağaralara depolanmış ABD mühimmatları içinde Anti-tank mayın, roketatar, otomatik tüfek ve uçaksavarların bulunduğu ifade ediliyor. Bu harekât PYD başka, PKK başka diyenlerin suratına indirilmiş bir tokattır. Nitekim ABD ve Batılıların PYD’ye verdiği bütün silahlar PKK’nın depolarından çıkmıştır.
Silah bir yana PYD’ye verilen her destek Türkiye’nin ulusal güvenliğini ve çıkarlarını tehdit etmek anlamına gelmektedir. Bunu dosta ve düşmana açıkça ilan etmek ve gereğini buna göre yapmak tek çıkar yoldur.
Türkiye açısından ikinci önemli olay Rusya’nın Suriye’ye SSCB’nin Afganistan’a müdahalesine benzer bir müdahale gerçekleştirmiş olmasıdır. Bu gelişme, önümüzdeki dönemlerde bölgede Rus etkisinin süreceğinin açık delilidir. Rusya’nın Çeçenistan, Kırım, Ukrayna, Gürcistan ve son olarak da Suriye operasyonları tek kutuplu dünyanın sonunu işaret etmektedir. SSCB sonrası Rusya makro kozmik politikalara yeniden dönmüş bulunmaktadır.
İşin ilginç yanı yıllardır Irak ve Suriye’yi tek başına istediği gibi dizayn eden ABD’nin bölgede Rusya kadar karşılığının olmamasıdır. ABD bölgede, ayağı yere basmayan, eşyanın tabiatına aykırı bir siyaset sürdürmektedir. Hâlbuki Rusya bölgede İran, Irak, Suriye ve Hizbullah eksenli, homojen ve ayağı yerde bir politika izliyor.
Dahası Rusya bölgedeki operasyonları sayesinde Türkiye’yi de kendi minderine çekmiştir. Sınır ihlalleri sonucunda Türkiye ile Rusya arasında görüşme ve istişarelerin başlaması bunu anlatmaktadır. Bölgede kendisini, kendi eliyle yalnızlaştıran bir Türkiye vardır. Türkiye bölgeyle ilgili fanatik ve dogmatik ön yargılarını süratle terk etmek zorundadır.
Markel’in Türkiye’yi ziyareti ise bölgeden Avrupa’ya yönelen mülteci selini durdurmaya yöneliktir. Türkiye’den Avrupa’ya ihraç edilecek istikrarsızlığın önünü kesmek ve gerekli tedbirleri almak için Merkel İstanbul’a geldi. Alman heyeti Türk muhataplarıyla, Türkiye’den AB’ye giden mültecilerin geri kabul edilmesi konusunu ağırlıklı olarak görüştükleri anlaşılıyor. Mülteciler için maddi destek, fasıl açılması, vizeyle ilgili kolaylıklar Ankara’dakileri ikna etmek içindir. Bunlar Türkiye açısından çok da hayati konular değildir.
Hâlbuki mülteci sorunu AB’den daha çok Türkiye sorunudur. Suriye’de vukubulan yeni çatışmalar Türkiye’yi mülteci konusunda çok daha zora sokabilecektir. Dahası mevcut Suriyeli mülteciler, Türkiye’de terör dahil sayısız sosyal ve siyasal sorunun kaynağını oluşturmuşlardır. Daha şimdiden Türkiye’de Suriyeli mülteci kolonisi oluşmuş durumdadır. Hani iki milyonu aşkın insan az bir nüfus da değildir. Türkiye’de mülteci sorununun kontrolden çıkma ihtimali her zaman vardır.
PKK/PYD’nin silahlanması, Rusya’nın bölgeye sarkması ve Merkel’in İstanbul’a gelmesi aynı sorundan besleniyor. Bu sorun Suriye’dir. Türkiye Merkel’den, Rusya’dan ve ABD’den daha çok Suriye üzerine kafa yormalıdır. Türkiye kör, dar ve kısır olduğu ortaya çıkan Suriye politikasını acilen değiştirmelidir!