7 Haziran seçimlerinde vatandaş AKP’nin tek başına iktidarına son verdi. Seçmen AKP’yi birinci parti yaptı ama ‘ülkeyi tek başına yönetemiyorsan muhalif partilerden birisiyle birlikte yönet’ mesajını da verdi.
Hiçbir cumhurbaşkanının yapmadığını yaparak meydanlara bir siyasi parti genel başkanı gibi inen ve AKP’ye halktan dört yüz milletvekili isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sonucu bir türlü içine sindiremedi.
7 Haziran sonrası bir süreliğine susan ve mitinglerine ara veren Cumhurbaşkanı bir süre sonra “seçimlerin tekrarlanması” ya da “erken seçim” ağırlıklı konuşmalar yapmaya başladı.
AKP’ye dörtyüz milletvekili talebini bir kenara bırakarak en azından tek başına bir AKP iktidarı için erken seçim istiyordu.
Sonuçta önce TBMM başkanı, ardından TBMM divanı teşekkülü bahanesiyle 7 Haziran seçimleri sonucu seçmenin ortaya koyduğu irade bağlamında bir koalisyon hükümeti kurma(ma)sı için Ahmet Davutoğlu’nu görevlendirdi.
Davutoğlu ön görülen senaryo gereği önce siyasi parti genel başkanlarını nezaket ve zarafet denilebilecek ziyaretlerde bulundu. MHP’nin koalisyon görüşmesini red etmesi, HDP’yi de AKP’nin reddetmesi üzerine tek alternatif kalan CHP’yi koalisyon görüşmeleri için özellikle gecikerek ziyaret etti.
Ancak bu ziyaretin kendisi ve CHP ile yapılan görüşmeler başlı başına bir senaryo niteliği gösteriyordu.
Normalde Davutoğlu ve Kılıçdaroğlu bir koalisyon hükümeti için bir araya geldiğinde ilk önce koalisyon hükümeti kurma görevini üstlenen başbakanın bir AKP ve CHP koalisyonu için muhataplarında talep ya da irade olup olmadığını sorması gerekiyordu.
Davutoğlu CHP liderine normalde şunu sorması gerekiyordu:
-CHP olarak AKP ile bir koalisyon hükümetinde ortak olmaya var mısınız?
CHP lideri, AKP ile bir koalisyona iştirak edebileceklerini yönelik bir cevap gelmesi halinde Davutoğlu’nun ikinci aşamaya geçerek;
-Bir AKP/CHP koalisyonunda öncelikleriniz nelerdir? Sorusunu sorup devam etmesi gerekirdi.
Hâlbuki öyle olmamış Davutoğlu koalisyon için değil sanki kahve içmek ve oyalanmak için CHP’ye gitmiştir.
Nitekim Davutoğlu/Kılıçdaroğlu görüşmelerinin ardından günlerce süren bir istikşafi yani keşif çalışma aşaması başlatılmıştır.
Kamuoyu koalisyon ile ilgili sonuç beklerken yılların CHP’sinin Türkiye’nin sorunları karşısındaki görüşlerinin Amerika’yı yeniden keşfeder gibi AKP’li heyet keşfetmeye çalışmıştı. Yine on üç yıldır Türkiye’yi tek başına yönetmiş AKP iktidarının bilinmeyen görüşü varmış gibi CHP heyeti de onların görüşlerini günlerce keşfetmeye uğraşmışlardır!
İşin en trajikomik yanı ise CHP ile AKP genel başkanları arasında yapılan son görüşmeden sonra Kılıçdaroğlu’nun kendilerine “koalisyon önerilmedi”ğini açıklamasıdır. Davutoğlu bunu yalanlıyor, Haluk Koç ise tutanakları paylaşarak AKP’nin kendilerine koalisyon önerilmediğini doğruluyor.
CHP daha ilk görüşmelerin başında Davutoğlu’na ‘sebe-i ziyaretiniz’ nedir? Diye sormamış AKP’nin nihai amacını anlamaya çalışmayarak AKP’nin oyalama siyasetine alet olmuştur!
CHP’nin yetkililerine sormak gerekir; Size koalisyon önerilmediyse günlerce AKP ile neyi keşfetmeye çalıştınız?
Kılıçdaroğlu’nun söylediğine göre AKP onlarca keşif, inceleme, yoklama ve tartışma sonucunda CHP’ye “Üç aylık bir süre için bir seçim hükümeti önerisi gelmiş”.
Sonuçta AKP ‘zorunluluktan’, CHP ‘sorumluluktan’; AKP “kısa süreli reform”; CHP “uzun süreli restorasyon” istediklerini ifade etmişler. CHP’nin “4+4+4 Eğitim sistemi” ve “dış politika” konusundaki eleştirileri gerekçe gösterilerek AKP koalisyon ortaklığı yapmanın zemininin oluşmadığını açıklamıştır.
AKP ile CHP arasında yapılan görüşmelerde murat edilen bir koalisyon kurulması değildi. Görüşmeler zevahiri kurtarma görüntüleriydi. AKP halka ‘bakın koalisyon için günlerce görüşme yaptık ama olmadı…erken seçimde bizi tek başına iktidar getir’ diyecektir. Koalisyon görüşmelerinde takındığı tavır ise “CHP…Pabucu yarım çık dışarı oynayalım” denilecek kadar çocukçadır!