Terör örgütünün elebaşısı ile Kandil arasında kuryelik yapan, örgüt mensuplarıyla devlet ve anayasayı tartışan, terör örgütüne özgürlük alanı açan, bölgeye teröristlerin isteklerine uygun bürokratlar (vali ve emniyet müdürleri dahil) atanmasını sağlayan MİT ya da devlet görevlilerinin yasalara göre işledikleri suçların yasal hale getirilmesi gerekiyordu. AKP iktidar bunun için MİT yasasının çıkardı.
Terörist unsurlarla yapılan pazarlık ve görüşme ve ilişkiler yasal çerçeveye kavuşturulmuş oldu. Bunun üzerine HDP’li Sebahat Tuncel, “Öcalan ile görüşen MİT heyetini güvence altına aldınız. Ama bizim heyetimizi güvence altına almadınız” demişti.
İmralı’da gerçekleştirilen yasa dışı görüşme ve ilişkiler konusunda teröristbaşı da “Şimdi siz de, biz de, heyet de suç işliyoruz. Yasal zemine bu görüşmelerin oturtulması gerekir” diye dayatmıştı.
Bölücübaşı ve terörist unsurların talepleri AKP iktidarı tarafından zamanlama yönünden uygun görülmeyince Kandil derhal düğmeye basmıştır. Lice olayları bu tür bir danışıklı dövüşün sonucu olarak devreye sokulmuştur. Öcalan’ın taleplerini AKP iktidarı görmezlikten geldiğinde teröristbaşı, yaptırım gücünü Kandil’e gönderdiği şifreli mesajlarla devreye sokuyor. Olaylar böylece başlıyor.
PKK-KCK’nın üst düzey sorumlularının açıklamalarında, Türkiye Cumhuriyeti’ne 1 Temmuz 2014 tarihine kadar süre tanıyıp meydan okumuşlardır. Terör örgütü, öne sürdüğü şartların 1 Temmuz 2014 tarihine kadar yerine getirilmemesi halinde “silahlı eylem” seçeneği de dahil olacak şekilde her yönteme başvuracağını AKP’li muhataplarına duyurmuştur.
Nitekim Lice olaylarının neden çıkarıldığını Kandil’in eli kanlı şeflerinden Duran Kalkan şöyle anlatıyor: “Bu direnişler sayesiyledir ki, AKP hükümeti İmralı’ya gitmek Amed’e gelmek, Önder Apo’ya ve halkımıza yalvarmak zorunda kaldı”.
PKK, AKP’yi Öcalan’a ‘yalvaracak’ dahası taleplerine cevap verecek duruma getirmek için bu eylemleri gerçekleştirdiği açıktır. Bu durumda AKP ya PKK’lı teröristlerin koyduğu kurullarla oyunu oynayacak ya da cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde risk üstlenecektir. AKP birinci yolu tercih etmiştir.
Yol kesme ile bayrak indirme operasyonunda teröristler umduklarının ötesinde bir sonuç almışlardır. Buradan alınan cesaretle PKK yürütme Komitesi AKP iktidarıyla Öcalan arasındaki ilişkilerin sorunun çözümü için yeterli olmadığı görüşünü dile getirmeye başlamıştır. Komite “Üç kişilik HDP heyetinin arada bir İmralı’ya gidip gelmesi artık hiçbir sorunun çözümü için yeterli olmayacaktır”.
Bu bölücü unsurların denklemde ‘biz de varız’ mesajıdır. Nitekim AKP iktidarı PKK/KCK’nın mesajını almış olacak ki cumhurbaşkanı seçim süreci öncesi kendisi için riskli sayılabilecek yeni bir adamı atmıştır.
AKP, 18.06.2014 tarihinde “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarısı”nın TBMM Başkanlığına sundu.
AKP’nin çözüm ortağı Öcalan bu tasarının “Meclis’e gelmesi tarihi bir gelişme" olarak nitelendiriyor. Ardından da “hasta tutsaklara ilişkin bir an önce gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiği” talebini dile getirmiştir. Bu talep KCK’lıların tahliyesiyle kısmen cevaplandırılmıştır.
AKP bu hamleleriyle Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini güvenceye aldığını düşünmüştür. AKP bununla yetinmemiş, PKK/İmralı/KCK’ya yeni mesajlar vermeye devam etmiştir. Bu mesajlardan birkaç tanesi şunlardır:
–AYM durmuş durmuş tam da bu süreçte Öcalan’ın yazdığı kitaba basım aşamasındayken el konulması ve yakılması nedeniyle yaptığı başvuruda, Öcalan’ın hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
-Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi, KCK/TM ana davasından tutuklu bulunan DEP eski Milletvekili Hatip Dicle’yi tahliye etmiştir.
–Diyarbakır 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 32’si tutuklu sanıktan 31’inin tahliyesine de yine bu süreçte karar vermiştir.
Bu gelişmeler PKK ile AKP arasındaki ilişkilerin yeni boyut ve ivme kazanarak süreceğini göstermektedir.