Geldik 2020’nin son hafta sonuna… Bir yıl nasıl geçer , geçerse de nasıl deler de geçeri bütün sıcaklığıyla yaşadığımız bir yıl oldu… Hepinize Merhabalar… Herkese en azından , asgari iyilikler ve sonra da artan güzellikleri yaşayacağı , bir zaman dilimi diliyorum… Geçen hafta nostaljiye ağırlık verince , mecburen bir kısım olaylar gecikmeli olarak gündeme taşınmak zorunda kalındı.
Hafızamdan ; halâ silinmediği için 14 Aralık Akşam’ı RTE nin yaptığı konuşma ile başlamak istiyorum… İlk önce Corona ile ilgili olanları değerlendirelim… Hazret ” Azalmaya başlayan ölüm ve ağır hasta vaka sayılarını desteklemek için , Yılbaşında 4 gün kapanmaya gideceğiz” diyor… Ondan iki haber sonrada, Koca Sağlık Bakan’ı çıkıyor, ” Ölüm ve ağır hasta sayıları en yüksek seviyelere gelmiştir” diyerek dikkat ve tedbir öneriyor…AKP Gn Bşk. ının ne kadar dürüst ve yalandan uzak olduğunu bildiğimizden, acaba Bakan Efendi, O’ na farklı bir tablomu yolluyor diye düşünesimiz geliyor… Hal böyle ise ki kesinlikle böyledir, ” cennetten çıkmanın ” vakti gelmiş demektir… Koca Bakan’ ımız, bir müddet ortadan kaybolursa, paniklemeyin… Bir tek O’ mu… Sadece boynu eğri olmayan Çalışma Bakan’ı , zümrüt ,mücevher ve pırlanta Bakamayan da öyle laflar etti ki akıllı adamların bile kafası karıştı, Siz birde cahilleri düşünün… Doktorların ölümü zaten ” Meslek hastalığı” statüsündeymiş.
Rahmetlilerin maaşları bile bağlanmış. Neyin tartışıldığını anlamak zormuş falan filan… Şimdi bu mubarek bu asrın lideri ne yapsın. Hangi birine yetişsin. Kadına elde kalkmaz ki , ne etsin… Genede usta siyasetciymiş. Boru mu bu , Asrın Lider’ i ,hemen durumu düzeltti. Kanunûn en kısa zamanda çıkacağını söyledi. Zannetmiyorum ama , belki ” Kral’ dan fazla Kralcı” olanları durdurabilir…
RTE’nin 14 Aralık Akşam’ ı konuşması , tabi ki sadece bundan ibaret değil… Her kelimesi hatta harfi , tarihe önemli notlardan oluşuyor. Esnafa verilecek 500-750 tl arası üç aylık kira yardımları, her ne kadar bütün esnafı kapsamasa da ” İşte sosyal Devlet budur” dedirtti… Hatırlayın, Cafe’ sinin çatısına çıkarak , panolarını parçalayan adamı…Kirasının 15 bin lira, ve 70 çalışanı olduğunu , çıldırma durumunda haykırıyordu… Biz sadece kirayı alalım , Marttan beri olanlar bir kenarda dursun. 15×3=45 bin tl kira için, müşvik Devlet’ imiz önemli beş müteahhitine yaptığı gibi davrandı ve kesenin ağzını açtı…750×3=2250 tl hibe kira yardımını devreye soktu… Bu kardeşimiz , O panoları kırdığı için kim bilir ne kadar pişman olmuştur… Büyük şehirlerde , esnafın kirasının 30- 40 hatta 50-60 bine kadar çıktığı düşünüldüğünde , 750 tl’nin , nasıl bir can suyu olacağı ortada… Neticede toplamda 5 Milyar bir parayla durum çözüldü… Şimdi Almanya’ nın bizi kıskanmasını daha iyi anlıyorum…Acemi Şansölye Merkel, 15 Milyar € luk, yeni ve ilave bir paketle ; Trump, 908 Milyar $ ek paketle vaziyeti kotarmaya uğraşıyor… Biz ise durumu 0.5 Milyar € ( 5 Milyar tl. ) ile çözdük… Ne demişler ” İş bilenin, kılıç kullananın”…
Konuşmanın dikkat çeken gizli bir şifresi var. Yılbaşı Tatil’ inin 4 güne çıkması… Uzman kişi ve kuruluşların en az 14 gün kapanma isteğine , dönüp bile bakmayanlar, yılbaşı tatiline balıklama atladılar… Sizce , yaşam tarzına mudahale sayılabilir mi. Yoksa , yandaş kesime mesaj mı. Yoksa , başka başka bir şey mi ne dersiniz… Yılbaşını, hristiyan âdeti olarak lanse ederek, onun etrafında ki manevralarla oy devşirme hareketi olabilir mi… Maalesef öyle gibi… Esasında Yılbaşı tam bir Türk kutlama hareketidir. Adı da ” Nardugan Bayram’ ıdır”. tıpkı Nevruz’ da olduğu gibi. Biz sahip çıkmayınca birileri geldi çöktü… Bunu yarın biraz açacağım , şimdi konularımıza dönelim…
Latin alfabesinde ” ı ” harfi yoktur. Sadece ” i ” vardır. Herhalde böyle bir gelenekten olsa gerek, birileri ” Tin ” Soyadı almış. Yani hem kalemden tasarruf hem de aslı gereği ” Tın ” diyebilirsiniz. Ben iş pekişsin diye de ” Tın- tın ” diyorum… İşte bu , Tıntın MV.i , usulden olduğu için TBMM de konuşan ve ” İnsanlar aç, kuru ekmek yiyorlar” diyen Hatipe , ” O zaman aç değiller” diye laf attı… Bu lafı kürsüden duyarak dile getiren Konuşmacıya da de , böyle demedi, yalan söylüyorsun dediler… Tutanaklar incelenince, her zaman olduğu gibi kimin yalan söylediği ortaya çıktı ama bunlar Müslüman olduğu için , gene her zaman olduğu gibi de halkımızın hoşgörüsüne muhatap oldular… Bu sıradan olayı bir kenara bırakarak bir kaç tespitimi paylaşmak istiyorum…
1- Adı batası , halka neyi uygun gördüklerini açıkladı. Zümrüt, pırlanta Bakan, boş yere ” Yoksulluğu bitirdik ‘ demedi… Demek ki kuru ekmek yoksul olmamak için yeterli…
2- Bu Cahil adam, kendini savunmak için iki cümleyi bir araya getiremedi…Her türlü konuşma ve cevap için hazırda bekleyen yüzlerce kişiden birinin alel acel yazdığı metni bile ifade edemedi, utanmadan telefondan okudu… Muhtemelen okumayı da beceremedi, çünkü ” Dış güçlerden bahsetmedi Siyasi linç falan lafı etti ama , siyasi linçe değer bir kişi olup, olmadığını es geçti…
3- Bu Adam ( Lafın gelişi ) yarın işsiz kalsa bana gelse, inanın Kapıcı olarak bile işe almam… Eyyy Siyaset mühendisleri… İyileştirilmiş Parlementer Sistem’ i dile getirirken bu durumlarıda göz ardı etmeyin. En azından bir IQ testi isteyin, şart koşun…
Bir doktor düşünün. Türkiye’nin en iyi öğrencileri arasından seçilip, Hipokrat Yemin’ ine kadar süren hatta daha da devam eden meşakkatli bir eğitim süreci geçirmiş olsun…Adını gene vermeyecegim. Elime ve kalemime zûl…
Bunlara genel olarak ” Adı batası ” diyeceğim… İşte O Adı batasılardan biri, Kumluca Devlet Hastanesi Başhekimi , pislik, mobbingin zirvesine tırmanıyor… Koruması, kollaması gereken maiyetine işkence yapıyor. 657 Sayılı Kanûn’ un hiçbir yerinde olmayan uygulamaları hayata geçiriyor… Görevden alınıyor ama yetmez. Meslekten de el çektirilmeli… Bu Adı batası utanmadan kendisini savunmaya uğraşıyor… Dikkatimi çekti, hiçbir yerde, meselâ ” Namaz kılıyorum” diye ; “İmam Hatip Lisesi yaptırıyorum” diye başıma bunlar geldi gibi laflar etmedi… Acaba, Bu badem ve bademiyeler taktik mi değiştirdi…
Gelelim, ” Yerli ve Milli” başlıklarımıza. Sadece buğdaya değil, birçok şeye daha sıfır gümrük geldi… Ekrem’ in Oğlan diyordu ya, ” Paramız var ki alıyoruz” diye… Yoksa bu yerli işbirlikçiler , Merkez Bankası, eksi rezervde diye bizleri mi kandırıyor…
Yerli ve Milli aşkıyla yanıp tutuştuğundan, her türlü aşıyı üreten Hıfsı-sıha enstitüsünü kapatan Hükümet, Yerli ve milli , Çin aşısına ulaşmaya çalışıyor ama durum karmaşık… 11 Aralıkta gelecek aşı gelmedi. Bir kaç gün sonra dediler… O da gecti. Çin’de depoda dediler… Eski Gn. Kurmay Başkan’ ı Hilmi Özkök aklıma geldi. Ne demişti. “Ben kasaptaki ete soğan doğramam” diye… Meğerse , biz henüz kasaba gelmemiş ete bırakın soğan doğramayı salça su ve tuz bile atmışız… Yahu. Bir kere doğruyu söyleyin… Hiç mi kafanız karışmıyor, hiç mi yanılıp ağzınızdan doğruyu kaçırmıyorsunuz… Hiç olmazsa numunelik bir defa doğrunuza rastlayalım, ne olur bir kere… Çok mu zor…Eskiden , bozuk saat olun derdik, şimdi o durum hayal oldu. Çünkü bozuk saat günde iki kere doğru zamanı gösterir. Bu durum sizler icin, Kaf Dağ’ının ardı…
Bugünlük de yeter der misiniz… Bence kararında bırakmak lâzım. Okuyucuya da acımak gerek. Okumayı sevmeyen Millete bu kadar eziyet , kafi… Geriye ne kaldı… Hepiniz Allah’ a emanet olun. Hoşça kalınız…