BDP, TBMM’nin içinden, Öcalan İmralı’dan Cemil Bayık ve Murat Karayılan ikilisi de Kandil’den sürekli Türkiye’yi tehdit ediyor. Bayık, iktidarın istedikleri yasaları çıkartmadığı takdirde, “kendi yasalarını ilan edeceklerini” söylüyor.
Tehditlerine gerekçe olarak da “paket”in istediklerini kapsamadığını söylüyorlar. PKK’yla görüşerek sorunların çözülmesini, Öcalan ile yapılan görüşmelerin “araçsal” lıktan “stratejik” bir konuma yükseltilmesi gerektiğini söylüyorlar.
Bu gelişmeleri düz mantıkla yorumlayanlar, muhalefetin PKK’nın isteklerini yerine getirdiğini, Başbakan’ın paketi Öcalan’ın talepleri doğrultusunda şekillendirdiği yolundaki iddialarının doğru olmadığını dile getiriyorlar.
Hemen başından söyleyelim, PKK’nın taleplerinin tamamını AKP hükümeti yerine getirmiş olsa bile, Kandil ya da İmralı ‘teşekkürler hükümet’ demeyecektir ve demez. Terör ve bölücü cenah iktidarın attığı ya da atacağı bütün adımları yetersiz ve taleplerini karşılamaktan uzak olduğunu söyleyeceklerdir. Taktik gereği bu böyledir.
Bu gerçek, AKP iktidarının hazırladığı paketin, PKK/Apo/Kandil/BDP formatlı olmadığını göstermez. AKP iktidarının PKK/Öcalan’ın görüş ve taleplerini bizzat üstlenerek yerine getirmiş olması, o görüş ve taleplerin AKP’nin görüşleri olduğu anlamına gelmez. Nitekim “akil adamlar için komisyon kur!”, “Ana dilde savunma hakkı için yasa çıkar!”, “TBMM’de çekilme ve çözümü izleme komisyonu kur” diyen, İmralı’daki teröristbaşıdır. Onun taleplerini iktidarın yerine getirmiş olması bu görüşlerin AKP’nin özgün görüşleri olduğu anlamına gelmez.
Teröristbaşı’nın “nevruz mektubunu”, “Kuzey Kürdistan Kürt Konferans” düzenleme taleplerini, BDP’lilerle görüşme imkânlarını sağlayan da AKP’dir. AKP bu ve benzer adımları atarken İmralı’daki teröristbaşının görüşlerini almadığını düşünmek akla ziyan bir durumdur.
AKP ile PKK/İmralı ikilisinin, icat edilmiş “Kürt Sorunu”nun çözülmesi konusundaki görüşleri arasında sanıldığı gibi büyük farklar yoktur. PKK/İmralı taleplerinin tamamının “Demokratikleşme” paketinde yer almamasının nedenini Tayyip Erdoğan, paketi sunarken açıkladı. Arkası gelecek dedi. Hazmettire hazmettire, aşama aşama talepleri yerine getireceğiz mesajını verdi. Bir süre önce Tayyip Erdoğan’ın “2023’te Kürdistan, Lazistan eyaleti olabilir” anlamına gelen sözlerini kimin hangi ihtiyacını karşılamak için söylediğini iyi düşünmek gerekir.
Diğer yandan terör örgütünün çekilmeyi durdurduğunu açıklaması üzerine şu değerlendirmeyi yaptığını unutmamak gerekir: “Sanırım mesajlar Kandil’e geç ulaşıyor. Ya da acele ediyorlar. Bizden 4 partinin uzlaşamadığı hususlarda yasa çıkarmamızı istiyorlar. Diğer partilerin kabul etmediğini bize fatura etmeye çalışıyorlar” diyerek, örgüte karşı kendisini savunmuştu.
Elbette Tayyip Erdoğan, “Bu paket bir dayatmanın eseri değildir. Bu paket, bir müzakerenin, bir pazarlığın eseri değildir” diyecektir. Dayatma altında, PKK ile müzakere ederek bu paketi çıkarttık, diye Tayyip Erdoğan’ın halka açıklama yapmasını herhalde kimse beklemiyordu.
T.C.’yi PKK, roket atarlarla tabelalardan silmeye çalışıyordu, AKP, “T.C. tabelalara sığmıyor” gerekçesiyle indirdi. “Andımız”dan PKK fena halde rahatsızdı, AKP “demokratikleşme” bağlamında bu rahatsızlığı giderdi. PKK, ‘ana dilde eğitimi tartışmayız, temel talebimiz’, diyordu AKP “önce özel okullarda sonra da anayasa değiştirilerek diğer okullarda hayata geçirilecek” mesajını verdi. PKK, “demokratik özerklik” istiyordu, AKP bunun Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na konulan çekinceleri kaldırarak gerçekleştirileceğini zaten ilan etmişti. Bunun için AKP’nin sadece zamana ihtiyacı vardır. BDP “hadi ne duruyorsun adım at!” dedi, AKP “demokratikleşme paketi” çıkararak bir adım atmış oldu. BDP’li belediyeler, yörelerinde tabelalara yerlerin eski isimlerini yazmıştı, AKP bunu resmi hale getirmiş oldu.
Öcalan’ın statüsü konusunu da Erdoğan’ın statüsü konusundaki gelişmelere bağlı olduğu ima edilmiş durumdadır. Erdoğan, Başkan olarak Çankaya’ya, Öcalan halk kahramanı olarak Diyarbakır’a… Model budur.
AKP, bölücülük konusunda PKK’dan rol çalmaktadır!