PKK her saldırı yaptığında birileri, ya “açılımı baltalamak” ya “görüşmeleri engellemek” ya da “çözümü sabote etmek” için bunu yaptığını söylüyor. Bu bağlamda kimisi zamanlamaya, kimisi eylemin yapılış biçimine, kimisi de uluslararası gelişmelere dikkati çekerek yapılan eylemi açıklamaya çalışıyor. Bütün bunların hepsinin belli ölçüde PKK’nın eylemlerinde etkisi olabilir. Ancak bu açıklamaların terör örgütünün doğası ve amacı ıskalanarak yapıldığı için eksik olacağını bilmek gerekir.
Öncelikle belirtelim ki PKK terör örgütünün amacı Türkiye’den toprak koparmaktır. Bunun için fırsat, imkân ve şartları uygun gördüğü an teröre başvurmaktadır. Öldürebildiği, yakabildiği, yıkabildiği ve tahrip edebildiği ölçüde terör örgütünün etkinliğinden bahsedilebilir.
Öldürme yeteneği yok edilmiş terör örgütünün kendisini ciddiye aldırması söz konusu olamaz. Örgütün elinden öldürme ve imha imkânını almak onun pazarlık gücünü yok etmek anlamına gelmektedir.
Devlet otoritesinin etkinliği ile terör örgütünün varlığı arasında ters bir ilişki vardır. Birisi artınca diğeri azalmaktadır. Bu nedenle terör örgütü bölgedeki devlet otoritesine saldırmak zorundadır. ‘Terör örgütü neden terör eylemi yapıyor’ demek saçma bir sorudur. Devlet neden terör örgütünün eylem yapmasına fırsat veriyor, sorusu doğru bir sorudur.
Teröristlerin neden sınıra gelip saldırdığını tartışmak yerine terör örgütünü sınıra gelemeyecek hale getirmeyi tartışmak gerekir. Sözün kısası; TSK, Kandil’e gitmezse, PKK, Şemdinli’ye gelir! Bunun yadırganacak bir yanı yoktur.
Terör örgütünün cephe savaşına girişmesi ve çok sayıda teröristin imha edilmesini göze alması üzerinde durulması gereken bir olgudur.
Bilindiği gibi Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın bayrak göstermesi Türkiye’yi harekete geçirmiştir. Türkiye bir yandan Suriye sınırına asker yığarak Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın elde ettiği psikolojik üstünlüğü kırmaya, diğer yandan Barzani/ABD ile görüşerek bölgede PKK’yı izole edip çıkarmaya çalışmaktadır.
Gerek sınıra asker yığınağı, gerekse PKK’ya yönelik olarak yoğunlaşan askeri ve siyasi operasyonlarla Türkiye, PKK’yı bölgede kurmuş olduğu denklemden düşürmeye çalışmaktadır.
PKK ise bölgede oluşturduğu yeni statüyü kaybetmemeye çalışmakta, bölgede oluşmuş olan güç boşluğundan ise yararlanmak istemektedir. Türkiye ise buna izin vermeyeceğini yüksek sesle ifade etmektedir.
Diğer yandan bölgede Türkiye/Suud/Katar/ABD bloku karşısında oluşmuş Maliki/Necad/Esad ve Rusya bloku vardır. PKK, üstlendiği bölgelerden İran/Suriye/Irak hatta Barzani’den bu konuda büyük destek görmektedir. Doğal olarak PKK eylem için son derece müsait hale gelmiş olan bölgede tutunma mücadelesi verecektir. PKK yok olmamak için bunu yapmaya mecburdur. Şemdinli’deki cephe savaşı PKK için ciddi bir zayiat ve imha hareketine dönüşmüştür. Karakollara yönelik senkronize saldırılarla da PKK, Şemdinli’deki teröristler üzerindeki baskıyı azaltmaya çalışmıştır.
PKK bu saldırılarla ‘bölgede varım, oyun kurucuyum ve bölgenin yeniden şekillenmesinde söz sahibi olmak istiyorum’ demek istemektedir. Bu sebepten bu kadar maliyeti ve riski yüksek terörist eylemlere başvuruyor.
Dahası bölgedeki gelişmeler PKK’yı hem motive ediyor hem de çok hırçın bir davranış içine sokmasına da sebep oluyor. Bu şartlar çerçevesinde PKK’nın çok daha yoğun, şuursuz saldırılara başvuracağı beklenmelidir. PKK gündeme ve bölgedeki denkleme tutunabilmek için bunu yapmak zorundadır.
Bölgedeki isyan, çatışma ve saldırılar uluslararası kamuoyu tarafından çok daha fazla tolere ediliyor. ABD dahil herkes, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde tampon bölge oluşturmaya çalıştığını düşünüyor. Türkiye bu defa şaşırtmalı ve PKK’yı ebediyen denklemden düşürmek için Kandil odaklı bir süpürme harekâtına girişmelidir. Bölge ve şartlar hiç olmadığı kadar müsaittir.