On yedi yıldır ülkeyi AK Parti iktidarı yönetiyor. On yedi yılın sonunda iktidar yetkililerine göre FETÖ sorunu, terör belası, dış güçlerin provokasyonları tehdit olmaya devam ediyor. Bahçeli’nin iktidarın ihtiyacı için çıkış yolu olarak icat ettiği ve iktidarın da ilan ettiği “beka” yani olmak ya da olmamak sorunu çok daha ağır biçimde sürüyor!
On yedi yıldır kesintisiz tek başına iş başında olan iktidara göre üretimsizlik, verimsizlik, bütçe açığı, dolar kurundaki yükseklik, hayat pahalılığı gemiyi azıya almış durumdadır.
On yedi yıl önce bu sorunları çözmek için halk tarafından AK Parti iktidarı göreve getirilmişti. On yedi yıl sonra bu sorunlar daha da ağırlaşmışsa ve üstüne bir de “beka sorunu” ilave edilmişse iktidarın yapması gerekenin ne olduğu bellidir.
Bellidir belli olmaya da iktidar kendi döneminde meydana gelen her türlü olumsuz sonuçlardan kendi uygulamalarını değil muhalefeti suçlamak gibi bir yaklaşımı siyaset edinmiştir. Kaldı ki AK Parti iktidarına göre bütün bu fiyat artışları tek parti döneminin uygulamaları yanında devede kulak kalır. Dahası ortada “beka” sorunu varken soğan sarmısak hesabı yapmak da olmaz!
Milli güvenlik sorununun ortaya çıkması, milli bütünlüğün tehdit altına girmesi, PKK terörünün gemiyi azıya alması, dış güçler, FETÖ tehlikesi “beka” sorunu ortaya çıkarmıştır. Bu durumda ekonomik sorunların adı mı olur?
Haçlı Seferleri, Viyana kuşatması, megalo idea, arz-ı mevut, Balkan bozgunu, Sarıkamış felaketi, Mondros ve Sevr’in ortaya çıkardığı “beka sorunu” karşısında işsizlik, üretimsizlik, yatırımsızlık, verimsizliğin adı mı olur.
Milli vicdan, milli duyguları harekete geçirmeli bu da ekonomik sıkıntıları baskılamalıdır.
“Beka” değil “kifayetsizlik”
İktidar bu birçoğu kendi yanlış uygulamalarıyla kontrol dışına çıkan ekonomik sorunlar karşısında zaptiye tedbirlerine başvurmaya başlamıştır.
Depo baskınları, market sahiplerini fırçalamalar, soğan/sarmısak/saman ithalatları başvurulan çözüm yollarından bazıları olmuştur.
İktidar yüksek gıda fiyatlarını nasıl çözeceğini ise şu ifadelerle ortaya koydu: “Fiyatlar için gerekirse ayar çekeceğiz. Belediyelerimiz vasıtasıyla tanzim satış yapabiliriz.”
Sahi bu tanzim satış CE HA PE tarafından geçmiş dönemlerde uygulanmamış mıydı?
Et fiyatları el yakınca bir yandan saman diğer yandan et ve hayvan ithal edildi. Her şeye karşın pazarda denge tutmadı.
Özelleştirme sonuna kadar yapıldı, stratejik kurumlar tank palet askeri fabrikası dahil yabancıya satıldı, üretilmesi mümkün olan dahil herşey ithal edildi, yabancı desteklendi. “Milli ve Yerli” iktidar buna karşın istediği sonucu alamadı.
Sonuçta devletin tepe yönetimi soruna yeni bir teşhis koydu: “Türkiye'nin en büyük sorunu dışarıda rekabet ettiği güçler değil, kendi içindeki birtakım kifayetsizlerdir… Bunlar kendi ülkelerinin gücünü bilmedikleri inanmadıkları için hep birilerinin gölgesi altında ve emrinde hareket etmişlerdir.”
Demek ki neymiş? Bütün bu ekonomideki kötü gidişin nedeni “beka” ve dış güçler değil kendi içimizdeki birtakım kifayetsizlermiş!
Yönetimsizlik, organizasyonsuzluk, ehliyetsizlik, liyakatsızlık, yatırımsızlık, eldeki sınırlı sermayenin betona gömülmesi, üretimsizlik, verimsizlik, plansızlık gibi hususların bu konuda hiç suçu yok. Varsa da bunun suçu bir takım kifayetsizlerdedir.
Finans, iletişim, petrokimya, elektrik, ağır sanayi gibi ekonominin motoru olan stratejik sektörlerin yabancıya satılmasının da önemi yoktur!
Nitekim iktidara göre ahalinin çarşıdan pazardan şikâyet ettiği yokmuş. Herkes halinden memnunmuş. Halk “marketlere biraz daha bağırın” diyormuş. İktidar da buna karşın fiyatlara ayar çekmeyi düşünüyormuş!
Böylece kifayet, ekonomi ve beka sorunu çözülmüş olacaktır. Bu yüzden iktidar hem dövüyor hem de bağırıyor!
On yedi yıldır kesintisiz tek başına iş başında olan iktidara göre üretimsizlik, verimsizlik, bütçe açığı, dolar kurundaki yükseklik, hayat pahalılığı gemiyi azıya almış durumdadır.
On yedi yıl önce bu sorunları çözmek için halk tarafından AK Parti iktidarı göreve getirilmişti. On yedi yıl sonra bu sorunlar daha da ağırlaşmışsa ve üstüne bir de “beka sorunu” ilave edilmişse iktidarın yapması gerekenin ne olduğu bellidir.
Bellidir belli olmaya da iktidar kendi döneminde meydana gelen her türlü olumsuz sonuçlardan kendi uygulamalarını değil muhalefeti suçlamak gibi bir yaklaşımı siyaset edinmiştir. Kaldı ki AK Parti iktidarına göre bütün bu fiyat artışları tek parti döneminin uygulamaları yanında devede kulak kalır. Dahası ortada “beka” sorunu varken soğan sarmısak hesabı yapmak da olmaz!
Milli güvenlik sorununun ortaya çıkması, milli bütünlüğün tehdit altına girmesi, PKK terörünün gemiyi azıya alması, dış güçler, FETÖ tehlikesi “beka” sorunu ortaya çıkarmıştır. Bu durumda ekonomik sorunların adı mı olur?
Haçlı Seferleri, Viyana kuşatması, megalo idea, arz-ı mevut, Balkan bozgunu, Sarıkamış felaketi, Mondros ve Sevr’in ortaya çıkardığı “beka sorunu” karşısında işsizlik, üretimsizlik, yatırımsızlık, verimsizliğin adı mı olur.
Milli vicdan, milli duyguları harekete geçirmeli bu da ekonomik sıkıntıları baskılamalıdır.
“Beka” değil “kifayetsizlik”
İktidar bu birçoğu kendi yanlış uygulamalarıyla kontrol dışına çıkan ekonomik sorunlar karşısında zaptiye tedbirlerine başvurmaya başlamıştır.
Depo baskınları, market sahiplerini fırçalamalar, soğan/sarmısak/saman ithalatları başvurulan çözüm yollarından bazıları olmuştur.
İktidar yüksek gıda fiyatlarını nasıl çözeceğini ise şu ifadelerle ortaya koydu: “Fiyatlar için gerekirse ayar çekeceğiz. Belediyelerimiz vasıtasıyla tanzim satış yapabiliriz.”
Sahi bu tanzim satış CE HA PE tarafından geçmiş dönemlerde uygulanmamış mıydı?
Et fiyatları el yakınca bir yandan saman diğer yandan et ve hayvan ithal edildi. Her şeye karşın pazarda denge tutmadı.
Özelleştirme sonuna kadar yapıldı, stratejik kurumlar tank palet askeri fabrikası dahil yabancıya satıldı, üretilmesi mümkün olan dahil herşey ithal edildi, yabancı desteklendi. “Milli ve Yerli” iktidar buna karşın istediği sonucu alamadı.
Sonuçta devletin tepe yönetimi soruna yeni bir teşhis koydu: “Türkiye'nin en büyük sorunu dışarıda rekabet ettiği güçler değil, kendi içindeki birtakım kifayetsizlerdir… Bunlar kendi ülkelerinin gücünü bilmedikleri inanmadıkları için hep birilerinin gölgesi altında ve emrinde hareket etmişlerdir.”
Demek ki neymiş? Bütün bu ekonomideki kötü gidişin nedeni “beka” ve dış güçler değil kendi içimizdeki birtakım kifayetsizlermiş!
Yönetimsizlik, organizasyonsuzluk, ehliyetsizlik, liyakatsızlık, yatırımsızlık, eldeki sınırlı sermayenin betona gömülmesi, üretimsizlik, verimsizlik, plansızlık gibi hususların bu konuda hiç suçu yok. Varsa da bunun suçu bir takım kifayetsizlerdedir.
Finans, iletişim, petrokimya, elektrik, ağır sanayi gibi ekonominin motoru olan stratejik sektörlerin yabancıya satılmasının da önemi yoktur!
Nitekim iktidara göre ahalinin çarşıdan pazardan şikâyet ettiği yokmuş. Herkes halinden memnunmuş. Halk “marketlere biraz daha bağırın” diyormuş. İktidar da buna karşın fiyatlara ayar çekmeyi düşünüyormuş!
Böylece kifayet, ekonomi ve beka sorunu çözülmüş olacaktır. Bu yüzden iktidar hem dövüyor hem de bağırıyor!