Dikkat edin, Said Nursi Millî Mücadele’ye katılmadığı halde bir Nurcu Said Nursi’yi Ulusal Kanal’da halkımıza “millî mücadeleci” diye tanıtıyor. Mustafa Kemal’e “dinsiz” diye hakaret eden Said Nursi Ulusal Kanal’da göklere çıkarılıyor. Dinlerarası Diyalog tezini ortaya atan, bize, “Hıristiyanların idaresi altında da yaşayabilirsiniz” diyen Said Nursi Ulusal Kanal’da “İslam alimi, üstat, zamanın kutbu” diye takdim ediliyor. Ve asıl önemlisi, kendini: “Atatürkçü, devrimci, anti emperyalist” olarak sunan Ulusal Kanal ile kendilerini “Atatürkçü, devrimci, anti emperyalist” olarak tanıtan Doğu Perinçek, İlker Yücel gibi kadrolar bu vahamete fırsat veriyorlar.
Ulusal Kanal’ın “Çıkış Yolu” programında Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek konuşurken Alman şairi/düşünürü Geothe’nin (1749-1832) Osmanlı’nın 29 yıl Şeyhülislamlığını yapan Ebussud Efendi’ye (1490-1574) hayran olduğunu söyledi. Niye Ebusssuud’a geçiş yapıldı dedim, fetvalarına takıldım. Şu fetvalar Ebussuud’un:
MESELE: Zeyd sağire (küçük) kızını Amr’ın sağire (küçük) oğluna şühûd mahzarında (şahitler huzurunda) tezvic etse (nikahlasa), Amr alıp kabul eylese, amma marifet-i hâkim olmasa (hâkim bilmese) nikah-ı mezbur (bu nikah) sahih olur mu?
ELCEVAP: Velâyetleri kâmiledir olur, hâkim kabul etmemek olmaz.[1]
MESELE: Kızılbaş/Alevi taifesinin şeran katli (öldürülmesi) helal olup katleden gazi ve Kızılbaş taifesinin ellerinde mektul (öldürülmüş) olanlar şehit olurlar mı?
ELCEVAP: Olur, gazâi ekber ve şehadeti azimedir. (Kızılbaşların/Alevilerin öldürülmeleri şeriata göre helaldir, Kızılbaşlarca öldürülenler şehittirler.[2]
MESELE: Zeyd cebr ile (zorla) kölesi Amra cariyesi Hindi nikâh eylese, Amr feshe kâdir olur mu?
ELCEVAP: Kadir olmaz (Amr Hindi almaya mecburdur). [3]
Küçücük çocukları nikâhlayıp evlendireceksin, bu Arap geleneğini ‘İslami fetva’ diye bize yutturmaya çalışacaksın ha! Böyle Şeyhülislam ve fetva olmaz. Kuran ancak ergenlik çağına erişenlerin evlendirilebileceklerini, nikâhın karşılıklı olurla geçerli olacağını söylüyor. Ebussud’un bu fetvası Arap kültürüdür.
Ebussuud Kızılbaş fetvasıyla Müslümanların bir bölümünü “kâfir” ilan etmiş, mezhep savaşlarının yolunu açmış, pek çok Müslüman’ın ölümüne sebep olmuştur.
Ebussuud son fetvasıyla CARİYELİK VE KÖLELİĞİ hortlatıyor.
Osmanlıcıların Ebussuud hayranlığı normaldir ama devrimciyim, Atatürkçüyüm diyen Perinçek’in Ebussuud güzellemesi doğru değildir. Ebussuud’un kendisiyle birlikte düşünceleri de ölmüştür.
9.3.2025 günü Ulusal Kanal’da İlker Yücel’in konuğu Mustafa Kaplan adında birisini izledim. Said Nursi, Nurculuk, Said Nursi ve Nurculuğun öğretilerinden kopanlar, Amerika ve Batıya hizmet edenler vs. konuşuldu. Mustafa Kaplan; ABD ve Batı ile iş birliği yapan “ajan” Nurcuları açıklarken Said Nursi’yi “büyük bir İslam alimi, dini lider, Millî Mücadele’ye fiilen katılan bir öncü” olarak tanıttı. İlker Yücel’in susarak, izleyicilerin dinleyerek edindiği bu bilgilerde yanlışlıklar var. Bu yüzden bazı kısa bilgiler vermeyi uygun görüyorum.
Said Nursi (1878-1960) medrese öğrenim ve medrese hocalığı yapmıştır. Osmanlı-Rus savaşına katılmıştır. Kürt Teali Cemiyeti’nin yerine kurulan İslam Teali Cemiyeti ve Cemiyeti Müderrisin’in kurucularındandır. Halkımız cephede savaşırken O İstanbul’da kitap yazmış, maaşlı olarak Dar’ül İslam’da çalışmıştır. Mustafa Kemal’in üç kere çağırmasına rağmen Ankara’ya gelmemiş, kurtuluştan iki ay sonra, 9 Kasım 1922’de trenle Ankara’ya gelmiştir.[4]
Said Nursi Ankara’ya geldikten sonra Mustafa Kemal ve arkadaşlarının hayatlarını eleştirir. Mustafa Kemal kendisine, “geldin, namaza dair bir şeyler yazıp içimize ayrılık soktun” der. Said Nursi şu cevabı verir: “Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduttur dedim, dehşetli bir put kırdım”.[5]
Said Nursi ve arkadaşlarına göre Mustafa Kemal din yıkıcıdır (dinsiz, Süfyan). Arkadaşlarıyla birlikte Mustafa Kemal’in kalplerdeki sevgisini yok etmeye çalışmaktadırlar, Mustafa Kemal’i mahkûm ederler.[6]
Said Nursi’ye göre, “Müslümanlık-Hıristiyanlık ittifakını bozmaya çalışanlara karşı üç zümre; Nurcular, Hıristiyan ruhaniler ve misyonerler uyanık olmalılar.” Said Nursi Tarihçe-i Hayat s. 434. Sözler Yayınevi, İstanbul 1990.[7]
Said Nursi’ye göre “Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler arasındaki ilişkilerde kimin yönetip kimin yönetildiğinin önemi yoktur. Beraber yaşama esaslarının belirlenmesi yeterlidir.” Said Nursi Şualar, 14. Şua s, 212-213. Münazarat, 1945. Yeni Asya Yayınları İstanbul 1991.[8]
Dikkat edin, Said Nursi Millî Mücadele’ye katılmadığı halde bir Nurcu Said Nursi’yi Ulusal Kanal’da halkımıza “millî mücadeleci” diye tanıtıyor. Mustafa Kemal’e “dinsiz” diye hakaret eden Said Nursi Ulusal Kanal’da göklere çıkarılıyor. Dinlerarası Diyalog tezini ortaya atan, bize, “Hıristiyanların idaresi altında da yaşayabilirsiniz” diyen Said Nursi Ulusal Kanal’da “İslam alimi, üstat, zamanın kutbu” diye takdim ediliyor. Ve asıl önemlisi, kendini: “Atatürkçü, devrimci, anti emperyalist” olarak sunan Ulusal Kanal ile kendilerini “Atatürkçü, devrimci, anti emperyalist” olarak tanıtan Doğu Perinçek, İlker Yücel gibi kadrolar bu vahamete fırsat veriyorlar.
Böyle Atatürkçülük ve devrimcilik olmaz. Konuştuğunuz, konuşturduğunuz ve adını andığınız kişilerin ne olduklarını bileceksiniz. Bilmez yahut bildiğiniz halde ses çıkarmazsanız, T.C. ve Türkiye halkına zarar verirsiniz. Kim birilerini yıpratmak, birilerinin hoşuna gitmek için yanlış adımlar atarsa, kendisine de ulusumuza yazık eder.
Bunları yazarken, birilerine düşmanlık yahut yamanmak gibi bir amacım yok. Mustafa Kemal Atatürk hariç, şimdiye kadar Türk halkını aldatmayan kalmadı. Her aldanışta acı çektik, zarar gördük. Hiç değilse , aynı acı ve zararı yaşamayalım.
[1] Şeyhülislam Ebussud Efendi Fetvaları (Derleyen M. Ertuğrul Düzdağ) s. 38. Enderun Kitabevi, s. 38, İstanbul 1972
[2] Aynı kaynak, s.109
[3] Aynı kaynak, s.123
[4] Mustafa Yıldırım, Meczup Yaratmak, s. 88-89. Ulus dağı Yayınları, Ankara 2006
[5] Said Nursi, Emirdağ Lâhikası, s. 422. Yeni Asya Yayını, İstanbul 2007
[6] Said Nursi, Emirdağ Lâhikası, s. 556, Yeni Asya Yayını, İstanbul 2007
[7] Yümni Sezen, Dinlerarası Diyalog İhaneti, Kelam Yayınevi (Kitabın başı). İstanbul 2006
[8] Yümni Sezen, aynı kitap, aynı yer