Tiyatroya gitmeyen tiyatro özürlü milletimiz, bedavadan izleyici oldu. Suriye’de ABD – İsrail ortak yapım piyes, Türkiye’de kapalı gişe oynuyor… İngiliz – Amerikan beslemeli, İslam görünümlü cihatçıların halini ve davranışlarını ibretle takip ediyoruz… Birini düşünün. Bütün Dünya’da terörist olarak kabul edilmiş. Başına şimdiye kadar ifade edilmemiş kadar çok 10 milyon $ ödül konmuş. Yüzüne İsyan etmiş gibi duran sakalları ve sarığıyla tam bir cihatçı(!!!) birdenbire sahneye çıkıyor, ülkenin en kuzeyinden, karayollarını kullanarak, en güneye kadar yürüyor, en ufak bir tepki almadan Şam’a geliyor ve de hâkim oluyor. Karayolu güzergahına herhangi bir uçaktan atılacak tek bomba bütün planları alt üst edeceği halde bir tüfek mermisi bile atılmadan harekât sonlanıp, nihai hedefine ulaşıyor… İslami (!!!) görünüm, hemen değişmeye başlıyor. Sakal düzeliyor, elbise, İsrail malı kamuflaj oluyor… Daha sonra kravatsız takım elbise ve gömlek derken, kravatta devreye giriyor… Peki, meşhur Colani, bu kadar kısa sürede Ahmet Eş Şara olunca, sizlere olabilecek neler acayip gelebilir. Bence hiçbir şey. Yarın yırtık kot, boyunla kollara döğme ve hippi gömleğiyle karşımıza çıkarsa inanın ki şaşırmam…
Ne kadar bilgili olursanız olun, bilgilerinizi değerlendirecek muhataplarınız yoksa, sizde yok hükmünden öteye geçemezsiniz. Bu yüzden toplum seviyesi hayati önem arz eder. Belli seviyeye ulaşmış kitleler sayesinde var oluşunuz tescillenir. Bu iklim oluşmamışsa “Senin dinin sana, benim dinim bana” noktasından öteye geçmek mümkün değildir… Hepinize merhabalar olsun…
Tiyatroya gitmeyen tiyatro özürlü milletimiz, bedavadan izleyici oldu. Suriye’de ABD – İsrail ortak yapım piyes, Türkiye’de kapalı gişe oynuyor... İngiliz – Amerikan beslemeli, İslam görünümlü cihatçıların halini ve davranışlarını ibretle takip ediyoruz… Birini düşünün. Bütün Dünya’da terörist olarak kabul edilmiş. Başına şimdiye kadar ifade edilmemiş kadar çok 10 milyon $ ödül konmuş. Yüzüne İsyan etmiş gibi duran sakalları ve sarığıyla tam bir cihatçı(!!!) birdenbire sahneye çıkıyor, ülkenin en kuzeyinden, karayollarını kullanarak, en güneye kadar yürüyor, en ufak bir tepki almadan Şam’a geliyor ve de hâkim oluyor. Karayolu güzergahına herhangi bir uçaktan atılacak tek bomba bütün planları alt üst edeceği halde bir tüfek mermisi bile atılmadan harekât sonlanıp, nihai hedefine ulaşıyor… İslami (!!!) görünüm, hemen değişmeye başlıyor. Sakal düzeliyor, elbise, İsrail malı kamuflaj oluyor… Daha sonra kravatsız takım elbise ve gömlek derken, kravatta devreye giriyor… Peki, meşhur Colani, bu kadar kısa sürede Ahmet Eş Şara olunca, sizlere olabilecek neler acayip gelebilir. Bence hiçbir şey. Yarın yırtık kot, boyunla kollara döğme ve hippi gömleğiyle karşımıza çıkarsa inanın ki şaşırmam… Bu görseli izledikten sonra içeriye dönelim. Sarıklı, cübbeli, sakallı bilumum yaratıkların göbeklerinden ve keselerinden nereye bağlı oldukları, yarın ihtiyaç halinde ne duruma evrilecekleri hakkında bir fikir sahibi oldunuz mu? “Ama Abi bunlar müslüman“cılar, sizlere soruyorum. Allah’la kul arasında olması gereken, tertemiz duygularınız içine niye bu madrabazları, din tacirlerini, din satıcıları sokuyorsunuz? Yanı başınızda yaşananlardan ders alın, yoksa tarih tekerrür eder durur… Akılsız Türkmen, sevinme seni de unutmadım. Titre ve kendine dön, hem de en kısa zamanda…
İnanın, Dünya tarihinde buna benzer algı operasyonları görülmedi… 30 – 12 – 2024 tarihli Sabah Gazetesi “2024 yılının başarıları taçlandı” diye manşet atıyor. Spor ve uzay çalışmaları örnek gösteriliyor… Aklı kiralık, beyinden fazla nasibi olmayanlar, gördünüz mü, bir de hiç bir şey olmadı diyorlar, bakın neler olmuş derler. Aklı olanlar ise gerçekleri görürler… 2024 Spor tarihine kara leke olarak geçti. Olimpiyatlarda, çeyrek altın bile alamadık. Böyle bir rezaleti ilk defa yaşadık… Gelelim Uzay yalanına. Sözüm ona 2023 te Ay’a sert iniş yapacaktık. Yapıldı da bizim mi haberimiz olmadı… Ekonomik zaferler mı kazandık. Büyümede Dünya rekoru mu kırdık. GSMH’mız, İskandinav ülkelerini katladı mı? Tarım ve hayvancılıkta üretim patlamaları mı oluştu. Bana, sabaha kadar saydırmayın, iyi olan taçlanan bir şey söyleyin, çok değil, bir tane yeter…
Yalan sıradan hale gelince, doğru ulaşılmaz olur. İçişleri Bakamayan’ sürekli rakam açıklıyor. Türkiye’de üç milyonu aşmayan sığınmacı var deniyor. Bana göre bu rakam sadece İstanbul için bile gerçeği yansıtmıyor… Geçtiğimiz günlerde, adını hatırlamadığım, bu iş için de bir tane bile beyin sinir hücremi feda etmeyeceğim bir AKP Milletvekili kanalın birinde, “Suriye’nin üçte biri burada” diyerek gerçek rakamı açıkladı. Dört işlem bilen ilkokul talebesi bile dokuz milyon rakamına kolayca ulaşır ama, bizim vurdumduymaz muhalefetimiz, hiç oralı olmadı… Bunun tam tersi olsaydı, yer gök inlerdi… Bir kere daha söylüyorum. Türkiye’nin tek sorunu muhalefet sorunudur…
Yeni yıldan epey gün aldık ama, yılbaşı öncesi gerçekleşen bir olaya değinmeden final yapmayacağım… Yer, Eskişehir. Semt, Odunpazarı. İç ve dış turizmin merkezi konumundaki mekân, pırıl pırıl olmuş yılbaşını bekliyordu… Gece yarısı, sabaha karşı meczup diyebileceğimiz birisi süslemelere saldırıyor. Her yeri kırıp döküyor. “Burası şeriat memleketi” gibi laflarla bağıra bağıra herkesi tehdit ediyor… Neticede, serbest bırakılmak üzere yakalanarak karakola getiriliyor… Yapılan ölç ölçümlerde aşırı derecede alkollü çıkıyor. Osmanlı Ocakları yönetiminde olması da işin cabası… Ortada, eşcinselin LGBTİ yasaklansın demesi gibi bir durum var… Ülke ne hallere geldi. Tam anlamıyla, at izi, it izine karıştı…
Bu sürate ne can ne gönül dayanır. Zaman, en acımasız olanı. Neler olduğunu, neler götürdüğünü gözünüz aynalara takıldığında anlıyorsunuz. Lakin anlamanın ne faydası var… Hepinizi Yaradan’ıma emanet ediyorum. Hoşça kalınız…
